Anayasa yapılır; yapılıyormuş gibi yapılmaz…
- GİRİŞ10.04.2013 09:13
- GÜNCELLEME10.04.2013 09:13
İktidar, TBMM'de grupları bulunan partileri sürece ciddi bir şekilde dahil olmaları, aksi durumda kendi taslağını gündeme getireceği şeklinde uyardığında, ortalık biraz hareketlendi gibi. Ancak partilerin can havliyle Meclis Başkanlığı'na sundukları önerilere bakıldığında, ortaya pek bir şey çıkmayacağı anlaşılıyor.
Anayasa ile ilgili çalışmaları sürerken yaşamaya başladığımız Barış Süreci de, bu konudaki adımların yavaşlamasının sebeplerinden.
Parlamento içi muhalefetin iki ana partisi CHP ve MHP, daha mevcut Anayasa'nın değiştirilip değiştirilmemesi konusunda takınacakları tavrı tam olarak belirlememişken, bir de Barış Süreci'nin ortaya çıkması kafaları iyice karıştırmış gibi gözüküyor.
Her iki parti içinde Anayasa'nın mutlaka değiştirilmesi gerektiğine inananlar olsa da, netice olarak yeni Anayasa'nın Ak Parti tarafından yapılmış olacağı gerçeği; seçimlerdeki muhtemel etkileri açısından partileri düşündürüyor olmalı.
Bu arada Barış Süreci'nin de ortaya çıkması ve olamazmış gibi zannedilen birçok şeyin olmaya başlaması ve başarıyla neticeleneceği yönündeki emarelerin artmaya başlaması, konunun iki defa düşünülmesini gerekli kılıyor, anlaşılan.
CHP ve MHP'nin yeni anayasa konusunda şimdiye kadar söyledikleri ve son olarak Meclis Başkanlığı'na sundukları başlangıç maddeleri ile ilgili teklifler, bu partilerin aslında yeni anayasa yapılmasına pek sıcak bakmadıklarını ama en azından anayasa yapmayı istiyormuş gibi yapmaya çalıştıklarını ortaya koyuyor.
Anayasa'da ‘değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez' maddeler olması gerektiği, her iki partinin ortaklaşa savunduğu bir husus.
MHP'nin ‘olmazsa olmaz' diyerek önerdiği hususlar, bekleneceği gibi bol miktarda Türklük vurgusu yapılarak pekiştirilmiş.
CHP'nin teklifleri ise tam manasıyla evlere şenlik!
Modern, çağdaş, ilerici bir parti imajı sergileyebilmek için elinden geleni yapan CHP, anayasa söz konusu olduğunda, artık anayasada bulunup bulunmamasının nerdeyse hiç anlamı kalmamış Devrim Kanunları'nın muhafazasını temel şartlardan birisi olarak koşuyor.
Devrim Kanunları; yani Tevhidi Tedrisat Kanunu, Şapka İktisâsı (giyilmesi) Hakkında Kanun, Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun, Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medenî nikâh esası ile aynı kanunun 110 uncu maddesi hükmü, Beynelmilel Erkamın (rakamların) Kabulü Hakkında Kanun, Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun, Efendi, Bey, Paşa Gibi Lâkap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun ve Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun…
Öğrenim Birliği'ne itirazı olan yok. (Askeriyenin kapsam dışı olması, konunun sıkı savunucularınca ses çıkarılmayan bir husus.) Kapatılan tekkelerin bir kısmı değişik isimler altında da olsa aktif; türbelerin çoğu açık. Evlenme akitleri kanunun gerektirdiği gibi yapılıyor. Rakamlarımız beynelmilel. Türk Harfleri derken kast edilen aslında Latin Harfleri olsa da, onları kullanıyoruz. Efendi, bey, paşa gibisinden lakap ve unvanları, 'Devrim Kanunları korunmalı' diyenler daha çok kullanıyor. Giyilemeyecek kisveler konusu ise kimsenin gündeminde bile değil.
Yani ‘Devrim Kanunları yeni anayasada da muhafaza edilsin ve bunların anayasaya aykırılıkları zinhar iddia edilemesin' gibisinden bir talebin, biraz nostalji yapma dışında zerre kadar anlamı yok. Ama Ana Muhalefet Partisi, ciddi ciddi bunları ileri sürebiliyor ve yeri geldiğinde de, ‘elbette biz de yeni anayasa istiyoruz' diyebiliyor…
Anlaşılan şu: Yeni bir anayasa; iktidardaki partinin şimdiye kadar birçok konuda yaptığı gibi, bu konuda da ezber bozabilmesi ile ancak mümkün olabilecek…
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar2