Biz bu filmi hakikaten görmüştük...

  • GİRİŞ24.04.2013 08:28
  • GÜNCELLEME24.04.2013 08:28

12 Eylül öncesi günlerde, epeydir görüşmediğim akrabadan bir gençle sohbet ediyoruz: ‘Solcu' olmuştu, hatta okuldaki solcuların başkanı yapmışlardı kendisini. Meseleniz nedir diye sorduğumda: “Şimdi ağabey, faşizmi tahlil edecek olursak…” diye söze başladı.

Söze başlamış ama devam edememişti. ‘Biliyorsun, ben faşist filan değilim, dolayısıyla rahat ol' deyip,  devam etmesini istedim. Aynı cümleyi tekrarladı: “Şimdi işte Faşizm'i tahlil ettiğimiz zaman…” Anlamıştım, başka cümlesi yoktu. ‘Senin başka şarkın yok galiba' dediğimde, yüzü kızararak itiraf etti: Evet, konuyla alakalı herhangi bir bilgisi yoktu. Bir şekilde solcu olmuş ve okulundaki arkadaşları da kendisini ‘başkan' seçmişlerdi işte.

Konuşma başka türlü ilerledi tabii. Sonunda: “Beni zorlama ağabey. Çünkü arkadaşlar, ‘biz vazgeçersek neyse, ama sen cayarsan vururuz' diyorlar… Ve yaparlar” dedi… Sonrasında okulunu yarıda bırakıp yurt dışına gitmek ve 12 Eylül'e kadar orada kalmak mecburiyetinde kaldı, 'solcu' delikanlımız.

 ‘12 Eylül öncesi' kadar değil şükür; ancak üniversitelerde ufaktan başlayan hareketlenmeler var. Anlaşılan yeni nesle mensup gençlerin en azından bazılarının, geçmişte yaşananları anlama ve değerlendirmeye vakitleri ya da niyetleri yok.

Oysa eski ile alakalı olarak sadece, '12 Eylül'e kadar fena halde karışık olan ortalık, nasıl oldu da bir günde sakinleşiverdi?' sorusunun ifade ettiği manayı kavramış olsalardı, bugünlerde yaşananların birçoğu yaşanmak mecburiyetinde kalınmazdı belki de.

Ya da mesela 70'lerin sonuna doğru, dönemin gazetelerinde ifşaatları yayınlanan bir CIA ajanının, ‘Bir ülkeyi belli bir yerlere doğru kanalize etme aracı olarak anarşik olayları seçmişsek ve olaylar da yeterli düzeyde değilse, ne yapar eder, olayların yeterli düzeye tırmanmasını sağlarız' sözlerini okumuş olsalardı, durumlarını gözden geçirebilirlerdi.

Evet, 70'lerin ilk yıllarından itibaren; yumruklaşma ile başlayıp, taş ve sopa ile devam eden öğrenci kavgalarında silahlar da devreye girmiş ve ülke adeta yaşanmaz hale gelmişti.

İstisnalar vardı muhakkak. Ancak eski günlerde herhangi bir görüşe mensup olmak için derinlemesine bilgi sahibi olmaya gerek yoktu. Aileniz, okulunuz, oturduğunuz mahalle, arkadaşlarınız ya da sevdiğiniz bir film yıldızı bile hangi dünya görüşüne mensup olacağınızı belirleyebilirdi.

Gençlerin ellerine verilen silahların kaynağı meselesi de bir garipti. Görünüşte iyi niyetli birileri, olaylara karışmayan kesimleri de silahlandırmak için ellerinden geleni yapıyorlardı o günlerde.

Dönemin polis kayıtlarında, öğleden önce ‘sağcı' bir gencin katlinde kullanılan bir silahın; aynı gün öğleden sonra ‘solcu' bir gencin öldürülmesinde kullanıldığına dair notlara da sıkça rastlanırdı.

Kutuplaşma öğretmenler ve dahası polise de sirayet ettiğinden; tam bir kaos manzarası arz eden o günler, 12 Eylül askeri darbesi ile sona ermiş ve bütün ülkeyi sarıp sarmalamış olan anarşi dalgası, bir gecede bitivermişti her nasılsa.

Sonrasında ‘madem bu kadar kolaydı, anarşiyi neden daha önce durdurmadınız?' şeklindeki bir soruya, darbenin önemli isimlerinden birisi: “şartların olgunlaşmasını bekledik” cevabını vermişti…

Hatırlatalım, 12 Eylül'e giden yolda hayatını kaybeden gençlerin sayısı 5 bin civarındaydı. Ve sağ ya da soldakilerin hemen hepsi de, ‘vatanı kurtarmak için çarpıştıklarını' düşünüyorlardı muhtemelen... Atılan her taşın ve sıkılan her merminin, ülkenin geleceği ile ilgili değişik hesapları olan birilerinin kar hanesine yazıldığının farkında bile olmadan…

‘Gençlerin her şeyi hemen herkesten daha iyi bildiği ve her ne yapıyor olurlarsa olsunlar bunların mutlaka doğru olduğu' dolmuşuna binmek, eski zamanların modasıydı…

Kısacası şu: Biz bu filmi gerçekten görmüştük ve sonu hiç ama hiç iyi bitmiyordu… Bunu gençlere iyice bir anlatmak gerek…

Ekrem Kızıltaş - Haber7

Ekrem kiziltas@gmail.com

Yorumlar1

  • ŞAHİN AVCI 12 yıl önce Şikayet Et
    ekrem bey. Milli gazetede yöneticiyken tanışmıştık şahsınızla öncelikle hürmetler. Bu gençlere bunları gerçekten iyi anlatmak lazım ama maalesef kimse kendi düşüncesinden başkasının fikrinin doğru olabileceğini kabul etmiyor. Anlatmak isteyip anlatamayınca da sadece üzülüyoruz ve onlara acımaktan başka birşey elden gelmiyor. Kısacası çaresiz kalıyoruz, topluma sesini daha iyi duyurma imkanına sahip sizler bu konularda daha çok yazmalısınız.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat