Her sakallıyı deden zannetme!..
- GİRİŞ12.06.2013 08:48
- GÜNCELLEME12.06.2013 08:48
Bunun böyle olmasının, güzel tarafları olabilir şüphesiz. Ancak bu davranışın sıkıntı doğurabileceği haller de vardır.
Son günlerde gündemin en önemli konularından birisi olan Taksim Gezi olayları sırasında da ağırlıklı olarak böyle bir durum yaşadık, yaşıyoruz.
Taksim Gezi Parkı'nda yapılacak ve dahi AVM olarak kullanılacak Taksim Topçu Kışlası inşaatı için ağaçların kesildiği iddiası üzerine harekete geçtiği varsayılan ‘çevreciler' tarafından başlatılan ve sonrasında şirazesinden çıkan ya da çıkarılan eylemler sırasında; insanımızın bir kesimi, eylemi ‘iyi niyetli çocukların başlattığına' ve asıl önemlisi onların ‘sürdürdüğüne' inandı.
Hikayenin devamı ise şöyle geldi: Polisler, bir sabah vakti mahmurluğunda, hem de ortada hiçbir sebep yokken, iyi niyetli çevreci gençlere tekme-tokat ve gaz bombalarıyla saldırmak gafletinde bulunmuşlardı. Daha doğrusu hikaye ağırlıklı olarak böyle anlatıldı.
Polislerin hiçbir sebep yokken kendilerine saldırmalarına fena halde kızan iyi niyetli çevreci gençler de, eylemlerini genişleterek Türkiye genelinde birçok ile ve hatta yurtdışına yayma kararı aldılar ve tabii bunu yaptılar da.
Bütün bunlar olurken, taksim Gezi Parkı'nda Topçu Kışlası yapılması konusunun uzun vadeli bir konu olduğu, zaten bir mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı verdiği; kışla yapılsa bile AVM olarak kullanılmasının kesinlikle söz konusu olmadığı, açık ve net olarak ortaya konuldu. Ancak ortalığı kaplamış toz-duman arasında kimse bununla ilgilenmedi bile.
Bu arada ABD ve AB ülkeleri başta olmak üzere çeşitli ülkelerden gelen konu ile ilgili dikkat çekici açıklamalar da gecikmedi tabii.
İyi niyetli çevreciler tarafından başlatılan iyi niyetli protesto hareketi(!), İstanbul, Ankara, İzmir ve başka şehirlerde yayılmaya ve giderek vahşileşmeye başladığında bile, işlerin tamamen polisin davranışları sebebiyle kötüleştiği ve eylemleri yapanların aslında iyi niyetli kişiler olduğuna inananların kararlılığı sürüyordu. Çünkü bir partinin genel başkanı, muteber insan oldukları düşünülen birçok gazete yazarı, TV yorumcusu ve dahi sanatçılar böyle söylüyorlardı; o halde öyle olmalıydı.
Dikkatinizi çekmiştir; eylemler lehine yorumlarda bulunanlar, yakılıp yıkılan ve yağmalanan işyerleri ve araçlardan, tahrip edilen yeşilliklerden bahsetmemeye özel bir dikkat gösteriyorlardı. O kadar ki, bundan bahsetmek zorunda kalanlar bile nerdeyse bu işler sebebiyle de polisi suçlayacak durumda idiler.
Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, bakanlar ve ilgili bütün zevatın, gençleri anlaması ve onlara anlayışlı davranmaları bekleniyordu. Tam olarak ne istedikleri bilinmeyen gençler adına da birileri konuşuyor ve çevre ya da yeşille uzaktan yakından alakası olmayan talepler ortaya koyuyorlar, halkın seçtiği insanlara emirler yağdırıyorlardı: “Şunu yapın, bunu sakın yapmayın ve bunlar için referandum filan yapmayı aklınıza bile getirmeyin!..”
Cumhurbaşkanı'nın ‘iyi niyetli mesajlar alınmıştır, gereken yapılacaktır' şeklindeki beyanı, ‘mesaj alınmıştır' şeklinde kullanılarak; sözcü geçinenleri dinleyen TBMM Başkanı'nın sözleri de benzer bir ameliyeye tabi tutularak; diğer yöneticilerin uyumlu, sadece Başbakan'ın sert tavırlar içerisinde olduğu; dolayısıyla ortalığı gerenin de o olduğuna vurgu yapılmaya çalışılıyordu…
Oysa mesele basitti; kabul edilemez taleplerin sadece birinin kabulü ve hele kırılıp dökülenlerin görmezden gelinebileceğini ima etmek bile, ‘sarı öküzü vermek' manasına gelecekti. Sarı öküzü verdikten sonra da, geçmiş olsun.
Bütün bunlar yaşanırken de, bizim iyi niyetli insanımızın bir kısmı da, herkesi kendisi gibi iyi niyetli kabul ettiği için; söylenenlerde herhalde haklılık olduğunu, başta Başbakan olmak üzere yöneticilerin daha anlayışlı olmaları gerektiğini düşünüyorlardı…
Ne diyorduk: Kişi refikin kendi gibi bilirmiş… Yakın arkadaşlarını kendileri gibi bilenlere, eyvallah… Ancak herkesi kendi gibi bilmeye mütemayil olanlara hatırlatmak gerekir ki; her sakallı dedeniz değildir…
Ekrem Kızıltaş - haber7
ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar1