Eylül'de gel!..
- GİRİŞ31.07.2013 09:31
- GÜNCELLEME31.07.2013 09:31
Taksim Gezi Parkı'nda Taksim Kışlası'nın inşa edileceği, bu yapının AVM olarak kullanılacağı; bunun ilk adımı olarak ağaçların sökülmeye başlandığı iddiaları üzerine başlayan olaylar, ülkenin çeşitli taraflarına yayılıp, aslında meselenin başka başka şeyler olduğu net olarak anlaşıldığında dahi, burunlarından kıl aldırmayan tavırlarını sürdürenler vardı.
Bunlar; benzersiz bir Vandallıkla etrafa saldıran ve yakıp yıkanlara karşı herhangi bir şey yapılmaması gerektiği şeklinde nutuklar atıyor; eylemcilere dönüp, bir kere olsun ‘sakin olun' demeyi zül addediyor ve bıyık altından gülerek, protestonun en temeli insan haklarından birisi olduğu tezini tekrarlayıp duruyorlardı…
Üniversiteler açıldığında benzer olayların yoğun bir şekilde tekrarlanmasını arzu ettiklerinden şüphe edemeyeceğimiz bu kesimden birileri, daha önceki gayretleri(!) sırasında Mobese kameralarına takılmış olup, belki hatırları soruluyordur ya da sorulacaktır… Ancak bunlardan her nasılsa kendilerini saklamayı başarmış olanların, aynı şeyleri tekrarlama niyetiyle hazırlıklar içinde olduklarını da varsayabiliriz.
Yöneticilerimiz, Anayasa tarafından garanti altına alınan Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı'nın tam olarak ne olduğunu ve galiba aslında ne olmadığını, açık bir biçimde herkese anlatmak için birtakım formüller bulmak durumundalar galiba. Çünkü anlaşıldığı kadarıyla, kimsenin Anayasa ve kanunlara bakarak, ne yapabileceklerini ve ne yapamayacaklarını öğrenme gibi bir derdi yok. İşin tuhaf tarafı, konunun kanuni tarafının aydın geçinen okumuş-yazmış kesimin de pek umurunda olmayışı…
Anayasa'nın Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı ile ilgili 34. Maddesi şöyle diyor: “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”
Maddenin devamında, “Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.” Deniliyor ve şu önemli husus vurgulanıyor:
“Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.”
Anayasa'nın bu maddesini bile eksik okuma alışkanlığında olanlar, bu hakkın kullanılması ile ilgili kanunu ise hiç okumuyorlar anlaşılan.
Oysa Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nu bir okusalar, aslında daha evvel yaşananlar sırasında ne kadar büyük bir hoşgörü sergilenmiş olduğunu çok iyi anlarlar ve belki de ‘bu kadar da hoşgörü olmaz ki kardeşim!' diyebilirlerdi…
‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu', uzunca bir metin. Müsaadenizle sadece, nelerin olmaması gerektiğine dair bazı hususları aktaracağım:
Madde 7: “Toplantı ve yürüyüşlere ve bu amaçla toplanmalara güneş doğmadan başlanamaz. Açık yerlerdeki toplantılar ile yürüyüşler güneşin batışından bir saat önceye, kapalı yerlerdeki toplantılar saat 23.00'e kadar sürebilir.”
Madde 9: “Bu Kanuna göre yapılacak toplantılar, fiil ehliyetine sahip ve on sekiz yaşını doldurmuş, en az yedi kişiden oluşan bir düzenleme kurulu tarafından düzenlenir…”
Madde 12: “Düzenleme kurulu, toplantının sükun ve düzenini, bildirimde yazılı amaç dışına çıkılmamasını sağlamakla yükümlü ve sorumludur. Kurul, bunun için gereken önlemleri alır ve gerektiğinde güvenlik kuvvetlerinin yardımını ister…”
Madde 22: “Genel yollar ile parklarda, mabetlerde, kamu hizmeti görülen bina ve tesislerde ve bunların eklentilerinde ve Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kilometre uzaklıktaki alan içinde toplantı yapılamaz ve şehirlerarası karayollarında gösteri yürüyüşleri düzenlenemez.
Genel meydanlardaki toplantılarda, halkın ve ulaşım araçlarının gelip geçmesini sağlamak üzere valilik ve kaymakamlıklarca yapılacak düzenlemelere uyulması zorunludur.”
Demek ki ne imiş? Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak tabii ki bir hakmış ama onunda bazı kuralları varmış…
Kuralları uyulmaması durumunda ne olacağı, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu ve tabii Türk Ceza Kanunu'nun alanına girer. Ama biz şimdi yukarıdaki kuralları göz önüne alarak, Taksim Gezi Parkı vesilesiyle yaşadıklarımızı bir hatırlayayım tekrardan…
Polis, savcı ya da hakim olmamıza gerek yok, olup bitenlerin tamamının kanunlara ne kadar ters olduğunu çocuklar bile anlayabilir.
Özellikle de ‘Eylül'de gel' şarkısını söylemeye hazırlananların ve tabii ki şimdiden onlara destek olmak üzere parmakları ve hançereleri kaşınanların, yukarda bazı maddelerini aktardığımız kanunu iyice bir okumalarında fayda var…
Yetkililer, zaten biliyorlar ve aksi durumda gereğini yapmak için hazırlanıyorlardır nasıl olsa…
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar3