‘Hadi ordan' diyene kadar…
- GİRİŞ02.09.2013 08:56
- GÜNCELLEME02.09.2013 08:56
Suriye'ye yönelik bir operasyon beklentisi var. Gelişmelere bakılırsa, akşam-sabah olabileceği gibi; ABD Kongresi'nin karar alması beklenirse, 9 Eylül sonrasına da kalabilir.
Suriye'nin kimyasal silah kullanması sebebiyle yapılacak operasyonun hedefleri ve sonuç olarak ne gibi faydalar ya da zararlar getireceği sorusu, şimdilik cevapsız.
100 binin üzerinde insan ölür ve milyonlarca insan yerinden yurdundan olurken, neden kimsenin sesinin çıkmadığı şeklindeki esas soru, zaten sorulamıyor.
Suriye'ye batılı güçler tarafından yapılacak bir operasyonun, bizler için acı verici tarafları olduğu bir gerçek. Ama aynı zamanda Suriye'de üç seneye yakın bir zamandır yaşananların, çok daha acı olduğu da bir gerçek.
Türkiye'de Suriye meselesi ile ilgili çok farklı yaklaşımlar var ve bu normal de. Konuya aidiyet ve ideoloji açısından yaklaşıp, Türkiye'nin ta başından beri yanlış hareket ettiğini düşünen ve söyleyenlerin yanında; Suriye'de yaşananlarda ülkemizin uyguladığı politikaların büyük payı olduğunu dillendirenler de var.
Bu kesimlerin ortak diyebileceğimiz bakış açılarına göre, Suriye'deki muhalifleri Türkiye gaza getirdi ve altından kalkmaları ihtimali olmayan davranışlara zorladı. Bu kesimlerden bazılarının açıklıkla, bazılarının ima ederek ileri sürdükleri temel iddialardan birisi de, Suriye muhalefetinin Türkiye üzerinden silahlandırıldığı…
Suriye'deki çatışmaların genel seyrine bakıldığında; bir tarafta tankı, topu, helikopteri ve uçağıyla rejim güçleri; karşılarında da, bilebildiğimiz kadarıyla hafif silahlarıyla muhalifler var… Bu durum, Suriye'deki muhalefetin Türkiye üzerinden silahlandırıldığı iddiası ile ilgili olarak şu soruyu gerekli kılıyor: Eğer gerçekten böyle bir şey varsa; muhaliflerin tank, uçak ve helikopterlere karşı kullanabilecekleri silahları neden yok?..
İğneyi kendimize, çuvaldızı başkalarına batırma anlayışı, geçerli ve hatta gerekli bir anlayış olabilir. Ancak Suriye özelindeki gelişmelerde, çuvaldızı kendimize batırıp, başkalarına iğneyi bile çok görme anlayışının ciddi şekilde hakim olduğunu görmek, şaşırtıcı.
Suriye'de, ABD başta olmak üzere batılı ülkelerin ve Türkiye'nin bir rejim değişikliği arzu ettiği; buna mukabil Rusya, Çin ve İran'ın karşı olduğu şeklindeki yorum, yerinde bir tespit… Ancak İsrail'in güvenliği açısından bakıldığında zaten tartışmalı olan bu tespite istinaden, eğer konu emperyalist niyetler ise; Rusya ve Çin'in isteklerinin neden daha tercihe şayan olduğu izaha muhtaç.
İran konusu, başlı başına bir problem… Çeşitli sebeplerle, Suriye'nin İran için taşıdığı önem ortada. Ülkedeki çatışmalar başlamadan önce, İran tarafından, Esad yönetimi mümkün olduğu kadar temkinli davranması, en azından ağır silahlar kullanmaktan kaçınması yönünde uyarılabilseydi, belki de bugün karşılaşılan manzaranın daha değişik olmasını sağlanabilirdi…
Bu husus, aslında halen de geçerli. İran'ın, Suriye yönetimini daha makul bir çizgiye zorlaması, belki bundan sonraki akışı bile değiştirebilir.
Olanlar oldu ve şimdi oldukça zor bir durumla karşı karşıyayız. Şam'ın merkezine yakın bir bölgede, Kasyun Dağı'ndan fırlatılan ve kimyasal başlık taşıyan roketlerle öldürülen yüzlerce insan söz konusu… Daha evvel hayatını kaybeden 100 binin üzerinde insanı kayda değer bulmayanlar, kimyasal silah kullanımının ‘kırmızı çizgileri ihlal' olduğu ve bunun cezasız kalmaması gerektiğini belirterek, Suriye'ye operasyon yapma hazırlığındalar…
Operasyon, müdahale, saldırı… Adına ne derseniz deyin… Her ne olacaksa, netice olarak akan kanın durmasını, Suriye'nin huzur ve istikrara kavuşmasını hedeflemediği ve hedeflemeyeceği, açık… Ama mevcut durumda yapılabilecek başka bir şey de yokmuş gibi gözüküyor.
Müslümanlar olarak, aslında kardeş olduğumuzu ve bunun başka her şeyden önemli olduğunu hatırlayıp, bölgemiz üzerine yapılan hesapları ve oynanan oyunları bir kenara iterek, hariçten gazel okuyanlara ‘hadi ordan' diyebileceğimiz günlere kavuşana kadar, bu işler böyle gidecek gibi…
Ekrem Kızıltaş - Haber7
Ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar4