Taze muhalifler…
- GİRİŞ20.01.2014 07:46
- GÜNCELLEME20.01.2014 07:46
17 Aralık'ta başlatılan operasyonlarla başlayan ve halen bir şekilde devam etmekte olan sürecin özelliklerinden birisi de, insanların hangi durumlarda nasıl davranabileceklerini daha iyi anlayabilmemiz açısından oldukça öğretici olması. Yani süreç, bir anlamda bir turnusol kağıdı vazifesi görüyor.
Kişisel sebeplerle, yani umdukları birtakım makam ya da mevkilere getirilmedikleri, önemli konularda kendilerine danışılmadığı, en azından nezaket gösterip fikirleri alınmadığı için mevcut iktidara ‘bozulan' ve bu durumu öteden beri yazılarında açıkça belli ettikten sonra, şimdi yaşananları da fırsat bilerek gemi iyice azıya alanlar, malum.
Aceleleri çok olduğu için; henüz mahkemelere intikal etmemiş ya da yeni etmiş birtakım iddiaları gerçekmiş gibi sundukları ve bahsi geçen isimleri suçlu ilan ettikleri yetmiyormuş gibi, hayal dünyalarında infazlarını da gerçekleştiriyor ve dahası, belki birkaç kişiyi ilgilendiren bir meseleyi umuma mal etmeye çalışıyorlar.
Bu zevatın, aslında olmayı düşündükleri her neyse, buna layık olmadıklarını böylelikle teyit ediyor olmaları, işin faydalı tarafı. Bunlar, gözlerini bireysel durumları ile alakalı hesaplar kararttığı için, güvertesinde yolculuk ettikleri geminin altını delmeye çalışıyor olduklarının farkında bile değiller.
Sürecin turnusol kağıdı vazifesi görmesi, sadece kişilerle de sınırlı değil. Grupların da gelişmelere göre tavır belirlediklerine; işlerine gelmeyen birtakım gelişmeler sebebiyle, umulmadık bir biçimde tepki vermeye başladıklarına şahit oluyoruz.
Dikkat çekici olan, kısa bir süre öncesine kadar ‘söz konusu devlet ve millet ise, gerisi teferruattır' anlayışına sahip olduğunu zannettiklerimizin; ‘söz konusu bize ait birtakım müesseseler, bizden ve bizimle beraber olan kişiler ise, gerisi teferruattır' noktasında olduklarının ortaya çıkmış olması.
Memlekette ve hatta dünyamızda olup biten hemen her şeyi, mümkün olduğu kadar olumlu açılardan yayınlamaları ile tanınan bazı medya organlarının, birden bire ‘bardağın yarısının boş olduğunu' fark etmeleri ve buradan hareketle de, standart sanılan gazetecilik reflekslerini devreye sokarak, bardağın boş olduğu algısını doğuracak olumsuz haberlere ağırlık vermeye başlamaları, sürecin en bariz vasıflarından.
Şimdiye kadar -biraz da mübalağalı bir şekilde-, hayatı nerdeyse tozpembe görmemizi sağlayacak kadar olumlu yayınları ile tanıdığımız bazı medya organlarının; an itibariyle, bizleri ülkemizin aslında pek de yaşanacak bir yer olmadığına inandırma çabalarına muhatap durumdayız.
İlgi çekici olan, sıradan olayların bile artık mümkün olduğu kadar olumsuz bir şekilde verilmeye çalışılması ve bu türden haberler yapmaya alışkın olmadıkları anlaşılan kadroların, bu işi yaparken oldukça zorlandıklarının, satır aralarından rahatlıkla anlaşılabilmesi.
‘Her şeye muhalefet' işini, varlıklarının temel sebebi olarak kabul eden yayın organlarını bile kıskandıracak bir yayın politikası sürdürme gayretleri, ‘taze muhalifler'in pek alışkın olmadıkları bir durum. Yapmaya çalıştıklarının savunma derdinde oldukları kendi temel değerleri ile uyuşmaması da, işi iyice içinden çıkılmaz bir hale getiriyor.
Çeşitli sebeplerle kendilerine ait olduğunu düşündükleri gazeteler dışında gazete okumayan ve aynı şekilde başka televizyonları da seyretmeyenleri, söylediklerine ikna edebilmeleri mümkün gözükse bile; kamuoyu, ‘habbeyi kubbe' ve ‘kubbeyi de habbe' yapmaya çalışanları izlemeyi -biraz da şaşkınlıkla- sürdürüyor.
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar2