Sıramızı mı bekleyelim?..
- GİRİŞ31.01.2014 08:28
- GÜNCELLEME31.01.2014 08:28
, ağılda bulunan insanları teker teker dışarı alıp işkence ile öldürmeye başladıklarında gençlerden birisi dayanamayıp: 'Adamlar hepi topu birkaç kişi ve ellerindeki silahlar da çakar almaz tüfekler. Böyle durdukça adamlar hepimizi sırayla öldürecekler, harekete geçsek tükrükle boğabiliriz onları, ne duruyoruz?' deyince, ihtiyarlardan birisi müdahale eder:
"Hele sus, başımızı derde sokacaksın. Efendi efendi sıranı bekle!'
Bu olay, tabii ki bir hikayedir ve umulur ki gerçekte olmamıştır. Ancak karşı koymak ya da en azından bunu yapabilmek için mücadele etmeye çalışmak yerine, teslimiyeti ve dolayısıyla sırası geldiğinde kafasını celladına uzatmayı tavsiye eden bakış açısının halen geçerli olduğu durumlar var.
Geçmişi ve şimdiki hali ile alakalı oldukça farklı yorumların yapılabildiği bir ülkede yaşıyoruz. Bu, gelecekle ilgili değerlendirmelerde de etkisini gösteriyor ve iflah olmaz bir kötümserlikle malul birileri, ülkemizin kendi ayakları üzerinde durabilme şansının olmadığını, buna yönelik emarelerin de kesinlikle aldatıcı olduğunu düşünüyorlar.
Böyle bir ruh hali ile 1990 Ekim Ayı'nda gittiğimiz Bosna'da karşılaşmıştık. Yaşlı ve tecrübeli bir Boşnak Hocaefendi, insanların Komünist sistemden kurtulmuş olduklarına hala inanamadıklarını, hele daha önce yasak olan camilerin artık serbest olmasına bir türlü inanamadıklarını ve bu durumu 'camiye gidenlerin tespit edilebilmesi amacıyla düzenlenen bir oyun' olarak niteleyen birçok insanın, camilere gitmekten korktuklarını anlatmıştı bizlere.
Türkiye'nin nasıl bir geçmişten geldiği, ne gibi bir hal içerisinde bulunduğu, bu durumda neler yapıp neler yapamayacağı; dahası, geleceği ile ilgili olarak ne gibi şeylere niyet edip edemeyeceği konusunda kendisine has görüşleri olanların fikir ve kanaatlerine belki de saygı duymamız gerekiyordur... Ancak bu konudaki fikir ve kanaatlerini serdetmekle kalmayıp; uslu uslu oturup sıramızı beklememizi temin etmek amacıyla birtakım atraksiyonlara da girişiyorlarsa eğer, mesele değişir...
Durum tam olarak bundan mı ibarettir, kesin bir şey söylemek güç... Çünkü kim olursa olsun, bu ülkenin hem de aklı eren vatandaşlarının, uluslararası vesayetin ilanihaye devam etmesini temin etmek amacıyla, -velev ki kendilerine göre daha uygun bir zamanı kolluyor olsunlar-, ülkemizin atacağı çeşitli adımlara engel olmayı isteyebileceklerini düşünmek, çok zor.
Son birkaç senedir olup bitenler, birilerince biçilmiş bazı sınırları tanımaya yanaşmayan ve Türkiye'nin hakkı olanı talep eden bir anlayışla adımlar atmaya başlayan bir iktidarın, içerden ve dost görünüşlü başka birileri tarafından engellenmeye çalışıldığını anlatıyor bizlere.
Hangi mülahazalarla olursa olsun, bu ülkenin gelişimini durdurmaya çalışmak için çeşitli girişimlerde bulunanlar; yalnızca bu ülkede yaşayan 76 milyona karşı değil, bölgemizde yaşamakta bulunan yüz milyonlara ve hatta dünya üzerinde yaşayan bütün insanlığa karşı yanlış yapıyorlar...
Kuzu kuzu sıramızı beklememiz gereken bir durumda isek, başımız zaten yeteri kadar dertte demektir. Bu durumdan kurtulmak için atılacak adımların önüne geçmeye çalışanlar, ne yaptıklarını bir kez daha ve ciddiyetle düşünmek zorundadırlar...
ekremkiziltas@gmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol