Hesaplaşma geciktikçe...
- GİRİŞ28.02.2014 08:39
- GÜNCELLEME28.02.2014 08:39
O zamana kadar genellikle kısa süren ve sade açıklamalarla geçiştirilen Milli Güvenlik Kurulu toplantısı, ilk defa 10 saatten fazla sürmüş ve belli ki içerde zorlu saatler yaşanmıştı.
Aslında istişari bir kurul olup, tavsiye niteliğinde kararlar alınan bu platformun, doğrudan memleketi idare edebilecek bir mekanizmaya dönüştürülmeye çalışıldığı ve hükümete emirler yağdırmaya heves ettiği anlaşıldı sonrasında.
Dönemin Başbakanı Rahmetli Erbakan Hoca'nın deyimiyle, uzun süren o toplantıda, her birisi anayasaya aykırı olan birtakım hususlar dayatılmaya çalışılmış ve fırtına da bu sebeple kopmuştu.
Aradan geçen zamana ve nerdeyse bir kitaplık çapında yazılıp çizilen ve konuşulanlara rağmen, '28 Şubat tam olarak ne idi?' sorusunun kolaylıkla verilebilecek bir cevabı yok. yok, çünkü bizzat icra edenler bile 28 şubat'ı ne için yaptıkları noktasında ele avuca gelir bir şeyler söyleyememişlerdi.
Batı Çalışma Grubu'nun kurucusu ve 28 Şubat'ın sarsılmaz savunucularından müteveffa e. Oramiral Güven Erkaya, Türkiye'yi 28 Şubat'a yani uçurumun eşiğine getiren olaylar ne idi ki müdahale etmek mecburiyetinde kalmıştınız?' sorusuna: "Zamanın başbakanı Uzak Doğuya giderken uçakta içki servisi yaptırmamış, kalınan otellerin mini barlarındaki içkileri bile kaldırtmıştı. Sincan Belediyesi içki satan yerlere ruhsat vermekte zorluk çıkarıyor yine Sincan Belediyesi yılbaşlarında hindi satışlarına müdahale ederek Hıristiyan vatandaşların dini özgürlüklerini engelliyordu" cevabını verebilmişti sadece.
28 Şubat insanımızla devlet ve özellikle de silahlı kuvvetler arasında yıkılması oldukça zor duvarlar örmüş ve yaşananlar ülkenin huzur ve istikrarını ciddi şekilde etkilemişken, arka planda ülkenin geleceğinde ciddi etkileri olacak ekonomik bir çöküntünün temelleri atılmıştı.
Görünüşte birilerinin vehimlerinden hareketle oluşturdukları ideolojik kaygılarla atılan adımların, esasında bambaşka gayeler ve varlıkların el değiştirmesi gibi birtakım sebeplere istinat ettiği ortaya çıktığında da; batan bankalar sebebiyle, milletimizin ödemek zorunda kalacağı o milyarlarca dolarlık fatura karşımıza çıkmıştı.
Bu günden geriye bakıldığında, TBMM tarafından Araştırma Komisyonu kurulması ve bu arada mahkeme safahati başlamış olmasına rağmen, 28 Şubat'la alakalı hesaplaşmanın halen tam olarak gündeme gelmediği ve getirilmediği görülüyor. Son günlerde, dava ile alakalı tutuklu kimse kalmazken, sürecin sivil uzantılarına dokunulmaya hazırlanıldığına dair haberler; gecikilmiş olsa da adaletin bundan sonra olsun tecelli edebileceği ümidini yeniden hareketlendirmiştir.
Sürecin asıl müsebbipleri olan işadamı, medya mensubu ya da STK yöneticisi gibi kişilere dokunulup dokunulmayacağını bilmiyoruz ama, özellikle de son birkaç yıldır beklenti sebebiyle yaşadıkları korkunun bile onlar açısından 'hiç yoktan iyi' bir ceza olduğunu düşünebiliriz.
7 Şubat'la başlayan ve halen yaşadığımız süreçte olup bitenlerin bir yönüyle 28 şubat'ı hatırlatıyor olması da başka ve önemli bir konu. Türkiye'nin her hal ü karda kendi istedikleri yöne gitmesi ve ancak istedikleri kadar gelişmesi gerektiğini düşünen çevreler ve içimizdeki uzantıları hiç boş durmuyorlar demektir bu. dolayısıyla geriye dönük olarak 28 Şubat'ın hesabının layıkı veçhile sorulması, bundan sonra benzer hedefler taşıyabilecek olanlar açısından ders olur belki...
Hesaplaşma geciktikçe, yapılanın yapanların yanına kar kaldığı anlayışının iyice yerleşme ihtimali var...
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol