Yükselme korkusu!..
- GİRİŞ17.03.2014 08:35
- GÜNCELLEME17.03.2014 08:35
Varlığınızı ve bütün faaliyetlerinizi bu kesimle birlikte anlamlandırıyor ve aklınıza bir şekilde gelen soruları da, burada bulunmanız gerektiğine inandığınız için bastırmak zorunda kalıyorsanız; sürekli olarak tek bir makamdan yazıp çizebilir ve konuşabilirsiniz de.
Sürekli olarak rüşvet, yolsuzluk ve imar usulsüzlüklerinden bahsedebilir ve Hükümetin bunların üzerine gitmediği, gitmek istemediği iddialarını; pek inanmıyor olsanız da tekrarlayabilirsiniz. Dünyanız bunlardan ibaret olmak zorundadır çünkü. Emniyet ve Yargıda amir ya da üstlerine değil, paralel başka yapılara bağlı olarak iş yapanlar konusunu açmayı aklınızdan bile geçirmemeniz gerekir mesela.
Daha da garip olanı, bütün bu hikayeleri anlatarak, sizi takip ettiğini ve ne derseniz yapacağını düşündüğünüz kitleleri, aslında hiç de arzu etmedikleri birtakım şeylere zorlayabilirsiniz de. CHP'li adaylara oy vermek gibi... Nitekim böyle oluyor.
Oysa Türkiye'de özellikle de son senelerde çok şeyler yaşanıyor ve bunlar sadece 17 Aralık'ta düzenlenen operasyonlar sonrası ısrarla iddia edilmeye başlandığı gibi; yolsuzluk, rüşvet ve imar usulsüzlüklerinden ibaret değil.
Bir de içinde bulunmaya zorlandığı cendereyi zorlayan ve belli ki uluslararası alanda bazı mihrakların hoşlanmadığı gelişmelere imza atan bir Türkiye gerçeği var. İnsanımızın kahir ekseriyetini heyecanlandıran, ama belli ki içimizden bazılarını da tedirgin eden bir olgu bu.
Türkiye'nin gelişiyor olmasının içimizden bazılarını tedirgin edebilme ihtimali, belki 'erken öten horoz' misali ile açıklanabilir. Çünkü bu ülke vatandaşı olup, bu ülkenin önünün kesilmesi girişimlerine köstek olmaya çalışanların sahip olabilecekleri makul başka bir motivasyon kaynağı yok. Yani aklı başında hiç kimsenin kalkıp ta, 'ben filan ülke ya da filan uluslararası mihrak lehine ülkemin kalkınmasını engelleyebilecek her şeyi yaparım' deme ihtimali yoktur.
Türkiye'nin bir şekilde uluslararası bir vesayete mahkum olduğu ve vasilerinin hoşlanmayacağı kalkınma hamlelerine girişmesinin yanlış olduğu kanaatini taşıyanlar var mıdır hakikaten?.. Merak edenler, 17 Aralık'tan beridir, o gün yapılmaya çalışılanları savunup duranların yazıp çizdiklerine ve söylediklerine bir de bu gözle bakabilirler. Satır aralarında 'sana biçilen sınırları zorlarsan, işte başına bunlar gelir' mealindeki sözleri bulmak zor değil...
Burada akla gelen soru şu: Bu görüş ya da değerlendirme temelinden hareket edenler,neden kendileri gibi düşünmeyenlerin tamamına ve dahası iktidara karşı açıktan savaş açma mecburiyeti duymaktadırlar?.. Ülkenin yükselişini durdurmak gayesiyle paçalara asılma gayretinin sebebi nedir yani?
17 ve 25 Aralık'ta ortaya atılan iddialar, hazırlanan dosyalar üzerinden mahkemelere intikal etmiş durumda. Tarihte benzeri görülmedik gürültülerle ortaya atılan bu iddialarda herhangi bir gerçeklik varsa eğer; mahkemelerin bunların gereğini yapacaklarından şüphe duymak için herhangi bir gerekçe yok. Ama birileri, 'bizim arzu ettiğimiz neticeler çıkmayacak olduktan sonra...' diye düşünüyorlarsa, meselenin rüşvet, yolsuzluk ve imar planlarında usulsüzlük iddialarından başka şeyler olduğu netlik kazanır.
Bu başka şeyler, daha çok ülkemizin gelişmesi ve ilerlemesi, halkımızın hayat standartlarının daha da gelişmesi için iktidarın attığı ve atmaya çalıştığı adımların engellenmesi ile ilgili gözüküyor...
Birçok insanda 'yükseklik korkusu' (akrofobi) olduğu malumdur ve bu psikolojik bir problemdir... Şimdi yapmamız gereken, -muhtemelen topluluk halinde yakalanılan bir korku türü olan- 'yükselme korkusu'nun ne menem bir şey olduğunu ve tedavisinin nasıl yapılabileceğini anlamaya çalışmak herhalde...
ekremkiziltas@gmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol