Doğuştan ve sonradan olma eylem-severler...

  • GİRİŞ02.06.2014 08:04
  • GÜNCELLEME02.06.2014 08:04

Bir sene önce olmayan, olamayan ya da oldurulamayan şeyin bu sene olabileceğini beklemiyorlardı aslında... Ama ufacık bir ümit kırıntısı olsa bile; saklandıkları fildişi kulelerinden eylem çağrılarında bulunup, muhatap kitleyi provoke etmeye çalıştılar.
Geçtiğimiz sene, her nasılsa bir miktar boş bulunan ve böylelikle belki de hoşgörü sınırlarını bile zorlayan 'devlet', bu defa hazırlıklı idi... Birilerinin zaten olmayan ümitleri boşa çıktı.
Eylem-sever zevat bu defa olup biteni yorumlamaya başladı, doğuştanı ve sonradan olanı ile...
Gezi Olayları'nın yıldönümünün mümkün olduğu kadar az hasarla atlatılması için eylemcilere karşı birtakım tedbirler alınmasının korku cumhuriyetini çağrıştırdığı, yorumlardan birisi... Bu ve benzeri sözler, 'eylemcilere müdahale edilmemeli ve onlar her ne istiyorlarsa yapmalıydı' manasına geliyor, anlaşıldığı kadarıyla.  
İyi de 'eylemciler' ne istiyorlardı peki?..
Zurnanın zırt dediği yer burası işte... Eylemcilerin ne istediğini bilen olmadığı gibi, sanırız eylemcilerin çoğu da ne istediklerini, ne istemeleri gerektiğini bilmiyorlardı. Biraz hareket olsundan başka...
Mutlaka polisle çatışmak; molotof kokteyl, havai fişek atmak; etrafı yakıp yıkmak, fırsat olursa dükkanları yağmalamak... gibi şeyler idiyse dertleri şayet; onlara destek sadedinde yazan ve konuşanların, acilen psikiyatri servislerine gönderilmesi gerekmez mi?..
Bir derdi, bir talebi olup; bunu makul ve mantıklı yollardan dile getirmeye çalışanların, yanlarına sadece seccadelerini alarak gösteriye gitmelerine de şahit olduk bu arada. Bunlarla bir sıkıntıları olmayan polislerin; eyleme giderken yanında molotof kokteyl, havai fişek, patlayıcı madde ve bilye atmakta kullanılan sapan taşı bulunduranlara farklı davranıyor oluşu, eleştiri konusu bile oldu. Oysa bilindiği kadarıyla, yanlarında bunlar bile olsa, çizgiyi aşmayanlara karşı yine de sabırlı davrandı polisler.
Elde sapan polislere bilye atan küçük yaşta iki çocuğu gözaltına alma girişimi, bir kısım medyanın en önemli eleştiri konularından birisi idi... Aynı sebeple daha önce de iki kere gözaltına alınmış çocuklar söz konusu olduğuna göre; bu durumda polislerin yerinde kendileri olsa ne yaparlardı?.. Bir şekilde kendileri hedef olsalardı, bu çocukların karşısında hedef olarak durmaktan zevk mi alırlardı acaba?.. 'Sen kendini akıllı, alemi sersem mi sanırsın?' sözü bu kafada olanlar için söylenmiş olmalı...
Gezi olayları yıldönümü, sonradan eylem-sever olanlar açısından da nostaljik takılma fırsatı oluşturdu bir bakıma. Gezi günlerinde, her nedense içlerinden geçeni yazıp söyleyemeyenler, yıldönümünde bunu yapma fırsatı bularak, rahatlayabildiler. Ancak, bütün ülkenin bildiği gerçekleri tersyüz etmeye çalışmaları ve Gezi Olayları sırasında yaşanan vandallıkların aslında masum isteklerin sertlikle karşılanmasından kaynaklandığını bir tür kaziye-i muhkeme haline getirmeye çalışmaları, oldukça ilgi çekiciydi.
Koca koca ve okumuş yazmış adamlar olsalar da, gecikmiş bir şekilde Gezi güzellemeleri yapmak için yalanın bin türlüsünü kullanmaktan imtina etmediler. 'AVM, rezidans ya da otel inadı sebebiyle' çıktığını iddia ettikleri olaylar sebebiyle, her nedense geçen yıl toz kondurmadıkları polislere ve onları yönlendirenlere demediklerini bırakmadılar, bu vesileyle...
Oysa daha bir yıl kadar önce, Gezi olaylarının AVM, rezidans, otel ve hele hele üç-beş ağaçla filan ilgisi olmadığını, meselenin çok başka bir şey olduğunu, kendileri yazıp çiziyorlardı, sonradan eylem-sever olanlar...


Ekrem Kızıltaş - Haber 7
ekremkiziltas@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat