Bir dikine durabilsek...
- GİRİŞ13.06.2014 09:11
- GÜNCELLEME13.06.2014 09:11
Ne kadar idrak edebildiğimiz ve gereği veçhile ne kadar ihya edebildiğimiz ayrı bir mesele. ama bir Berat Gecesi'ni daha geride bıraktık. 11 Ayın Sultanı Ramazan da artık kapıda.
Mübarek gecelerde, özellikle de Kadir Gecesi'nde ve tabii Ramazan ve Kurban Bayramlarında, hemen bütün Müslümanların, bir yandan sevinme ihtiyacı ile dolup taşmanın yanında, bir yandan da mevcut durum sebebiyle hüzünlendikleri, malum.
Nasıl hüzünlenmeyelim ki, İslam Alemi'nin hemen her tarafından problemler var ve bunların hemencecik bitme imkanı olmadığını da açık.
Biraz mübalağalı bir şekilde şunu söyleyebiliriz: Dünya haritasını önünüze alıp baktığınızda, Müslümanların yaşadığı hemen her coğrafyada problemler olduğunu görmek mümkün. Bu problemlerden bazıları, emperyalist güçlerin hesapları dolayısıyla ortalığı karıştırmalarıyla alakalı, tamam. Ama insaf ederek şu soruyu cevaplandırmamız lazım değil mi? Müslümanların kendileri, ülkeleri ve bölgeleri üzerine oynanan oyunları alt edebilecek bir ferasete sahip olmaları gerekmiyor mu?..
Emperyalistlerin sebep olduklarını bir kenara bırakacak olsak bile, Müslümanların kendi aralarındaki problemler de var... Ve asıl can yakıcı olan da belki bu.
Bazıları kandırıldıkları, bazıları ehem-mühim arasındaki farkı bilmedikleri ve öncelikleri karıştırdıkları, bazıları esas açısından teferruat mesabesinde kalabilecek bazı hususları bayraklaştırdıkları; bazıları kabile, aşiret, kavim asabiyetine düçar oldukları ve benzeri birtakım sebeplerle... Ama Müslümanlar arasında da problemler var.
Kelime-i Tevhid'in birleştirmesi gereken Müslümanlar, aralarındaki farklılıkları aşarak üzerlerine oynanan oyunları boşa çıkarmak mecburiyetindeler oysa.
Mensubu bulunduğumuz İslam Dini'nin dünyanın bütün problemlerini çözebilmek için tek şans olduğunu bilen ve buna kesinlikle inanan bizlerin; bırakın dünyanın problemlerini, daha kendi problemlerimizi çözmekte bile aciz kalışımız, üzerinde ciddi şekilde düşünülmesi gereken bir husus.
İçinde bulunduğumuz durum belki süreçle alakalı. Süreç, İslam'ın öncelikle öğrenilip tatbik edilmesi, sonra öğretilip tatbik edilmesinin sağlanması ve bunu takiben de Müslümanların 'kendilerini yok etmeye gelen insanların kendilerinde dirileceği bir olgunluğa' erişebilmeleri...
Zor ama imkansız değil.
Mesele biraz da, geçtiğimiz günlerde Ortaköy Büyük Mecidiye Camii'nin açılışında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Ayasofya açılsın' diyenlere söylediği gibi. Malum, Başbakan 'Önce Sultanahmet ve Süleymaniye'yi bir dolduralım, Ayasofya'yı o zaman düşünürüz' manasına gelen sözler söylemiş ve konuyu şöyle açmıştı: "Sadece Teravih ya da Bayram namazlarında değil, sabah namazlarında da dolduracağız."
Sultanahmet'i ve Süleymaniye'ye dolduracak cemaat, bir bakışa göre kolay. Belli bir süre, kolaylıkla sağlanabilecek bir şey bu. Ama konu bu kadar basit değil. Bu camilerin sabah namazlarında sürekli cemaatle dolması, hepimiz biliyoruz ki, mevcut durumda kolay değil.
Ayasofya'nın açılabilmesi için değil; Sultanahmet ve Süleymaniye birer cami oldukları ve mümkün olduğu kadar her vakitte oraların Müslümanlarla dolup taşması gerektiği için eğer bu camiler cemaatlerine kavuşurlarsa, Ayasofya'nın açılması kolaydır. Türkiye'nin son senelerde yaşadığı gelişmelere baktığımız zaman, olmaz zannedilen bir çok şeyin olabildiğini gördüğümüze göre, bu da olur.
Buradan hareketle söylenebilecek olan şu: 'İslam, var olan bütün meselelerin çözümü için tek ilaçtır' şeklindeki inanç, tabii ki doğru. Ancak bu doğrunun başka insanlar tarafından kabul edilebilmesi, söylenilenlerin tatbik edilmesi ve böylelikle dile getirilen iddiaların ispatlanması ile mümkün.
Berat Gecesi'nin akla getirdiği bu düşünceleri bir fıkra ile neticelendirelim: Ufak-tefek birisi tarafından dövülmekte olan iri-yarı bir adam, durumu şaşkınlıkla izleyenlere şöyle demiş: "Dikine duramıyorum, bir dikine durabilsem, canına okuyacağım ama..."
Bizim de dikine durabilmemiz lazım... Bir dikine durabilsek, gerisi hakikaten kolay... Ama dikine durabilmek için her birimize büyük vazifeler düşüyor galiba...
Ekrem Kızıltaş - Haber 7
ekremkiziltas@gmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol