Nedir bu memnuniyetsizlerden çektiğimiz?..
- GİRİŞ12.12.2014 07:40
- GÜNCELLEME14.12.2014 10:11
Basit bir ifade ile anlatmak gerekirse; yarısı dolu olan bir bardaktan bahsediliyorsa, bardağın tümüyle boş, ya da tümüyle dolu olduğunu söylemek yerine, bardağın yarısının dolu olduğunu ifade edecek cümleler kurulması gerekir mesela.
Yarısına kadar dolu bardağı ifade etmek amacıyla, tümüyle boş ya da tümüyle dolu demek yakışık almayacağı gibi; bardağın ‘neredeyse dolu’ ya da ‘neredeyse boş’ olduğunu söylemek de, en azından bazı durumlarda pek sağlıklı değildir.
İrili ufaklı birçok konunun tartışıldığı ülkemizde, bu açıdan garip bir durum var. Kimilerine göre batmış ve bunu ilan etmek üzere gün sayan bir ülkeyiz. Ama kimileri de, derdüstü-muradüstü bir durumda olduğumuz kanaatinde.
Bazıları ülkede artık devlet hakimiyetinin kalmadığını ve isteyenin istediği gibi davranabildiğini söylerken; bazıları da devletin iyice otoriterleştiği ve insanların hak ve özgürlüklerine yönelik baskılar sebebiyle nefes bile alamaz hale geldiğini dillendiriyor.
Bu durumda muhalif ve muvafık bakış açılarının oynadığı rol malum. Muhaliflere göre her şey kötü durumda. Muvafık olanların çoğu da, bu alabildiğine kötümser bakış açısına karşılık olması sadedinde, aslında her şeyin mükemmel bir şekilde yürüdüğünü söyleme ihtiyacı hissediyorlar.
Ancak meselenin bam teli, gerçekte ne olup bittiği, yani durumun aslında ne olduğu. Konuları tartışanlar hiç değilse mümkün olduğunca objektif yaklaşımı ihmal ettikleri için, hakikaten neler olup bittiğini öğrenmeye çalışan insanlar, anlatılanlardan hangisine inanacaklarını şaşırıyorlar.
Oysa, kamuoyunun laf salatalarına değil objektif veriler üzerinden yapılan yorumlara dikkat kesildiği, herkesin bildiği bir husus.
Son dönemlerde, tartışmaları renklendiren yeni bir unsur daha karşımıza çıktı. Beklediklerine kavuşamayanlar, yani memnuniyetsizler grubu. Bu grup da, kendi içinde muhalif ve muvafık olmak üzere iki ana guruba ayrılıyor. Önemli gelişmeler konusunda niçin kendilerinin de fikirlerinin sorulmadığı konusuna kafayı takmış ‘muhalif memnuniyetsizler’in, Barış Süreci konusunda atılan adımlar sebebiyle PKK’ya yaptıkları ‘savaşın’ çağrıları malum.
Muvafık memnuniyetsizler de, benzer konularda dile getirdikleri fikir ve görüşlerin pek kaale alınmaması dolayısıyla, ciddi şekilde rahatsızlar. Her şeyi, hemen herkesten daha iyi bildikleri düşüncesinde oldukları için, sağlanan bütün gelişmeleri -kendilerinin vaktiyle söyledikleri dinlenilmediği için-, eksik olarak değerlendiriyor ve tünelin sonunu müjdeleyen ışığın da aslında üzerimize doğru gelen bir katar olduğunu ileri sürüyorlar.
Fikir ve kanaatlerinin dikkate alınmamasından alınıp, memnuniyetsizler grubuna katılanlara, umduklarına kavuşamadıkları için canları sıkkın olanları da eklemek gerek. Bekledikleri bir konumun kendilerine verilmemiş olmasını, yapılabilecek en büyük yanlış olarak değerlendirme eğiliminde olan bu kesim; şimdilik düzgün gidiyor olsa bile, işlerin eninde sonunda kötüye dönüşeceğine inanıyor ve ısrarla da bunu savunuyor.
Muhalif memnuniyetsizlere ne dersek diyelim, faydası olmayacağı kesin… Ama, muvafık memnuniyetsizlere; ‘istişare’ denilen mekanizmanın istişare edecek kişi ya da kurumun talebine bağlı olduğunu; görevin de ‘istenmeyeceğini’, ‘verileceğini’ hatırlatmanın faydası olabilir…
Ekrem Kızıltaş – Haber 7
ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar5