‘Otorite’ ile kavga…
- GİRİŞ15.12.2014 08:02
- GÜNCELLEME17.12.2014 08:30
Gözaltına alınacaklarına dair sosyal medyada yer alan iddialar üzerine, Geçtiğimiz Cuma günü Çağlayan Adliyesi’ne gidip gösteri yapan isimler, Pazar günü gözaltına alındılar.
Böylelikle bizler de, Paralel Yapı’nın gizli kalması gereken operasyonlar hakkında halen bilgi sahibi olabildiği konusunda aydınlandığımız gibi, sistematik çalışmalarını müşahede ederek, bu yapı ile ilgili kalan tereddütlerimizi de izale ettik.
Önceden giderek adli mekanizmayı zorlamanın anlamı olmadığını ve milletvekillerinin de dahil olduğu protesto gösterilerinin gözaltına alınma konusunda bir fayda sağlamadığını öğrenmiş olmamız da bir kazançtır herhalde.
Başkaları söz konusu olduğunda hukuk sistematiğinin işlemesi mevzuunda çok hassasmış gibi yapanların, iş kendilerini ilgilendirdiği zaman ne kadar farklı davranabildikleri, meselenin farklı bir boyutu.
Yakın geçmişte gözaltına alınan, tutuklanan, hapse düşen insanların hukuk sisteminin işleyişine teslim olmaları üzerine yazılıp çizilenlerin unutulmuş olması mümkün değil oysa. Arşivler, kendileri gibi düşünmeyen ve kendilerine ram olmayan insanların başlarına gelenler konusunda takındıkları ibretlik tavırların delilleriyle dolu çünkü.
Daha da ilgi çekici olan ise, kendilerini sağlama alma arzusuyla da olsa, 28 Şubat sürecinde mağdur edilen insanlara ‘devletle kavga etmeme’ yönünde tavsiyelerde bulunanların, şimdi tam da taşların yerine oturduğu bir zamanda ‘otorite’ ile kavgaya tutuşmuş olmaları.
Hülasa; daha önceleri de olduğu gibi, adli mekanizma harekete geçtiği zaman yapılması gereken her ne ise, o yapıldı. Bağırıp çağırmanın, üst perdeden konuşmanın, değişik atraksiyonlar yapmanın, neticeye bir etkisi olmadığı görülmüş oldu.
Aralarında Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Samanyolu yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca da olan gözaltındaki kişilerin, Ocak 2010’da Tahşiyeciler ismi verilen bir gruba karşı gerçekleştirilen operasyon için ‘suç ve delil uydurdukları’ ve ‘kumpas kurarak kişiyi özgürlüklerinden mahrum bıraktıkları’ iddia ediliyor.
Nur talebelerinden Mehmet Doğan isimli bir hocaefendi çevresinde toplanıp, Risale-i Nur hakkında çalışmalar yapan ve yayımlayan grubun, Fethullah Gülen’in bazı faaliyetleriyle ilgili olarak Risale kaynaklı bazı itirazları dile getirmesi üzerine hedef alındığı, iddiaların temel hareket noktası.
Gazete ve televizyon dizisi ile hedef alınan grupla ilgili olarak İstanbul Emniyeti’nin teknik takip ve dinleme yaptığı, herhangi bir suç unsuru bulunamayınca, evlerine el bombası yerleştirilen grup mensubu kişiler üzerinden, Mehmet Doğan ve Yazar Mustafa Kaplan’ın da aralarında olduğu 11 kişinin ‘silahlı terör örgütü kurma’ suçlamasıyla tutuklanıp 17 ay cevaevinde kalmaları, meselenin can alıcı kısmı.
Savcılık, vaktiyle mağdur edilen kişi veya kişilerin müracaatı üzerine harekete geçmiş ve yeteri kadar delil de bulmuş olmalı ki; 31 kişi hakkında ‘silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek, üyesi olmak, örgüt kapsamında sahtecilik ve iftira’ suçlaması ile soruşturma başlatmış ve gözaltı kararları almış.
Özgürlük önemli bir şeydir ve adi suçlar istisna olmak üzere, insanlarının özgürlüklerini kaybetmeleri üzüntü verici bir husustur. Ancak daha da üzüntü verici olan, sırf hoşlarına gitmeyen işler yapıyor diye, kumpas kurarak bazı insanların özgürlüklerini kaybetmelerine vesile olmaktır herhalde.
Evet, herkese lazım olan hukuk işliyor.
Ekrem Kızıltaş – Haber 7
ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar3