Bugün 27; yarın 28 Şubat
- GİRİŞ27.02.2015 08:17
- GÜNCELLEME27.02.2015 13:30
27 Şubat, sevdiğimiz ve ülkemizde, İslam Alemi’nde ve hatta dünya üzerinde yaşayan herkesin sevmesi gerektiğini düşündüğümüz bir insanı kaybettiğimiz gün.
Erbakan Hoca’nın önceliği Türkiye olsa da, İslam Alemi’nin içinde bulunduğu durum ve dahası dünyanın mazlumlarının da her daim kapsama alanında olduğu, biliniyordu.
Genç bir Makine Doçenti olarak başladığı yolculukta, ‘Önce Ahlak ve Maneviyat’la beraber ‘Yaygın Ağır Sanayi’ idealini bayraklaştıran ve ‘Türkiye’nin Motoru’nu yaparak, daha başka şeylerin de yapılabileceğini ispatlayan Erbakan Hoca’nın ufku, Türkiye ile sınırlı değildi şüphesiz.
‘Yeniden Büyük Türkiye’ idealini, büyüyen ve gelişen Türkiye’nin önderliğinde İslam Alemi’nin de kendi ayakları üzerinde durabilmesi ve dünyanın mazlum halklarının da rahata erebileceği ‘Daha Yaşanabilir bir Dünya’nın kurulabilmesi fikri takip ediyordu.
Erbakan Hoca’nın vefat yıldönümü olan 27 Şubat’ta, Erbakan Hoca’yı düşünürken gözlerinden yaşlar süzülen ya da en azından burunlarının direği sızlayanların sayısı hiç de az değil.
27 Şubat 2011’i hatırlanınca, bütün ömrünü ülkesi ve milleti için koşuşturmakla geçiren ve yaptığı her şeyi ‘Allah (cc) rızası’ için yaptığını vurgulayan Erbakan Hoca’nın, ülkemizde daha önce benzeri görülmemiş 1 Mart 2011’deki cenaze töreni de hatırlanıyor…
Sağlığında kendisini anlama konusunda özürlü olanların bile katılımı, cenaze töreninin en anlamlı taraflarından birisiydi.
Erbakan Hoca’yı rahmetle anıyor; kendisini anan ve anlayanların sayısının bundan sonra da artacağı inancıyla Cenab-ı Hakk’tan mekanını Cennet eylemesini niyaz ediyorum.
27 Şubat tarihlerinin bundan böyle de Erbakan Hoca’yı anma ve anlama yönünde çeşitli etkinliklere sahne olacağı, açık.
28 Şubat tarihleri de, ülkemizin çok şeyler kaybetmesine sebebiyet veren bir süreci hatırlatacak hep ve milyonlarca insan, 28 Şubat Süreci’nin hakim olduğu günlerde kendilerine zor günler yaşatanları lanetle anacaklar.
Senaryosunu yazan ve sahneye koyanların ideolojik bir kılıfa sarmaya çalışarak başlattıkları ve ‘bin yıl süreceğini’ açıkladıkları 28 Şubat’ın, halen tam manasıyla anlaşılabilmiş ve hakkıyla değerlendirilememiş olması, işin bir başka tarafı.
Vaktiyle bu işi işleyenlerin, minareyi çalarken kılıfını da dikkatli bir şekilde hazırladıkları ve dolayısıyla sorumlulardan sadece belli bir kesime mensup olanların mahkeme karşısına çıkmış olmaları durumuyla karşı karşıyayız.
‘Parayı takip et, suçluyu bulursun’ sözü, süreçle alakalı olarak geçerli değil gibi sanki.
Gemi azıya almış bir şekilde, önce insanımızın değerlerine ve sonrasında ise bizzat insanımıza karşı acımasız bir savaş yürütenlerden çoğu, halen belli belirsiz bir tedirginlikle sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar. Ancak bu korkuyla beraber, geçen her günle, hesap sorulma sırasının kendilerine kadar gelmeyebileceği yönündeki ümitleri de artıyor olmalı…
Ekrem Kızıltaş – Haber 7
ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar6