Yalan rüzgarı…
- GİRİŞ26.09.2015 09:20
- GÜNCELLEME28.09.2015 08:03
Farkında mısınız bilmiyorum ama son zamanlarda korkunç denebilecek bir yalan rüzgarı ile karşı karşıyayız. Kocaman ve dahi okumuş yazmış adamlar ve kadınlar, birbirleri ile yarış eder gibi yalanlar söylüyor ve bunları durmak bilmeyen bir inatla tekrar ediyorlar. Tekrarlamalarının sebebi, birilerinin bunların doğru olduğuna inanmaları ümidi, tabii ki. Söylemek gerekir ki, tekrarlanan bu yalanlara inananlar da oluyor maalesef.
Gezi Olayları’nın sebebinin üç-beş ağaç olduğu, halen etkisi kırılamayan bir yalan mesela… O günlerde etrafı yakan, yıkan ve yağmalayanların masum gençler olduğu iddiası gibi…17-25 Aralık’la yapılmaya çalışılanın bir darbe girişimi olmayıp, yolsuzlukla mücadele olduğu yalanı halen revaçta. Mahkeme kararları ve ardından TBMM Soruşturma Komisyonu raporu ile, bütün yaşananların adi bir tezgah olduğu ortaya konulduğu halde…
Medyaya servis edilen ve güya bir şeyler ispatlamak için kullanılan ‘tape’lerin montaj ve senaryoya göre eksik kalan hususların dublajı ile elde edildiği ortaya çıktığı halde, bunların gerçekleri yansıttığı da, yalanın kuyruklusu…
Dışişleri Bakanlığı’ndaki görüşmenin kaydedilip sosyal medyada yayınlanması, yalana ihanetin de ilave edilmesi idi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Allah şahit, vallahi, yemin ederek söylüyorum. O TIR'lar Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu” şeklinde yemin ederek teyit ettiği halde, MİT TIR’larının DAEŞ’e silah ve mühimmat götürdüğü, halen ısrarla tekrarlanan yalanlardan.
Yeni devreye sokulmaya çalışılan yalanlar ise daha çok terör örgütü ve o örgütle bağlantılı olduğu bilinen siyasi parti ile alakalı. Geçtiğimiz yıl Kobani bahanesiyle insanları sokağa çağırarak 52 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan Eş Genel Başkanı Demirtaş’ı ‘cici çocuk’ olarak tanıtmaya çalışmaktan tutun; saldırılarını artıran terör örgütünü masum göstermeye kadar bir dizi yalan dolaşımda halen.
AK Parti’nin koalisyon istemediği, bu parti içinde huzursuzluklar olduğu, Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında problemler olduğu… ve benzeri sürüyle yalan da cabası…
Yalan rüzgarı her daim vardı. Ancak ne olduysa son birkaç senede fazlalaşmaya ve gücünü de artırmaya başladı. Bunun sebebi, doğrudan hükümran oldukları için vaktiyle ‘bu böyledir’ demeleri yeterli olanların, kaybetmiş oldukları hakimiyetlerini tekrar ancak bu şekilde ele geçirebileceklerini zannediyor olmaları…
Mevzuatta olmadığı halde başörtüsü yasağını ‘bu böyledir’ diye uyguluyorlardı, biliyorsunuz. Hatta Anayasanın dini özgürlükleri düzenleyen 24. Maddesi’ni de farklı bir biçimde yorumlayarak, ‘bu böyledir’ mantığı ile dini konularda kısıtlamalar getirmek için kullanıyorlardı.
Devran değişip, milletin temsilcileri işbaşına gelince bu kesimin süngüsü düştü. Taşlar bir bir yerine oturtulmaya başladıkça da, ülkemiz normalleşmeye başladı. Böylelikle hükümran kesimin ‘bu böyledir’ dayatmaları tarihin çöplüğüne gömüldü,.
Yalanlarla varılmak istenen hedef, sadece geçmişteki hükümranlığın tekrar tesisi değil!.. Bu yalanlara dışarıdan verilen destekler, varılmak yerin bunun de ötesinde olduğunu açık bir şekilde gösteriyor. Geçmişte hükümranlıklarının bedelini dış güçlerin arzu ettikleri her şeye rıza göstermek ve ülkeyi onların arzu ettiği şekilde yönetmek suretiyle ödeyenlerin, yeniden eski günlere dönebilirlerse aynı şekilde davranacaklarını belirtmeye bile gerek yok.
Yalan rüzgarına karşı alınacak ilk tedbir, iddia edilenlerin aslında birer yalan olduğunu ortaya koymak ve sürekli olarak bunların gerçeklerini tekrarlamak…
Böylelikle insanımızın yalanlar üreten çevrelerin oyunları konusunda bağışıklık kazanmasını sağlayabiliriz belki…
(Not: Mübarek Kurban Bayramınızı tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum.)
ekremkiziltas@gmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol