Elin oğlu bile anladı, ama…

  • GİRİŞ05.12.2015 13:00
  • GÜNCELLEME07.12.2015 08:13

Vaktiyle Osmanlı egemenliğinde bulunan bu bölgelerde onlarca devlet var şimdi. Onlarca devletin hemen hepsi de, dağılış gerçekleştikten beridir ciddi problemlerle karşı karşıya. Kısa vadede huzur ve istikrar geleceğine dair bir emare de yok.

1999’da, o zamanlar Makedonya Arnavut Demokratik Partisi (DPA) Genel Başkanı olan Arben Caferi ile yapılan bir görüşmeye katılmış ve aşağıdaki sözlerini duyunca şaşırmıştım:  

“Balkanlar, Osmanlı gelene kadar burada yaşayan unsurların birbirlerini boğazladığı bir coğrafya idi. Osmanlı geldi, huzura kavuştuk. Ve Osmanlı 1900’lerde ayrılana kadar da bu huzur sürdü. Osmanlı bölgeden çekildikten sonra tekrar sıkıntılar başladı. Şimdi tekrar Balkanlaştık; yani parçalandık ve birbirimizi boğazlamaya başladık yine. Osmanlı’yı tekrar geri getirmek mümkün değil tabii. Ancak yönetim sistemini inceler ve farklılıkları barış içerisinde bir arada yaşatabilmeyi nasıl başardığını öğrenerek bu güne uygulayabiliriz belki…”

Osmanlı’nın vaktiyle farklılıkları bir arada barış içerisinde nasıl yaşatabildiğini öğrenmek ve bundan dersler çıkarmak… Tarihte farklılıkların bir arada ve barış içerisinde yaşatılabildiği uygulamaların sayısı çok az. Osmanlı ise bilinen en iyi örnek. Dolayısıyla bu işi nasıl yaptığını objektif bir şekilde değerlendirerek bundan bazı dersler çıkarmak ve günümüzde de faydalanmak, aklın gereği.

Benzer sözler, Osmanlı bakiyesi coğrafyanın hemen her tarafında aklıselim sahibi insanlar tarafından sıklıkla kullanılıyor artık. Bu durum bölge ile de sınırlı değil. Tarihe ilgi duyan ve meseleleri objektif bir şekilde değerlendirebilen hemen herkes, eninde sonunda ‘Osmanlı Gerçeği’ni görmek ve hakkını  teslim etmek zorunda kalıyor. İsveç’te Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulunmuş olan Carl Bildt de bunlardan birisi.

Yazdığı bir makalede Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilişi sonrası yaşananları değerlendiren Nils Daniel Carl Bildt, “Osmanlı’nın kurduğu düzeni bozan her şey bölgenin daha fazla kan gölüne dönmesine yol açtı” tespitinde bulunmuş.

Bildt’in makalesinde yer verdiği değerlendirmeler ana hatlarıyla şöyle:

“Osmanlı İmparatorluğunun birbirine karışmış kültürler, gelenekler ve dillerle zengin mozaiğini oluşturan Bosna Hersek’teki Bihac’tan Irak’ın Basra şehrine kadar geniş bölge, İstanbul’daki Sultan’ın otoritesiyle başarılı bir şekilde yönetiliyordu. Osmanlı parçalanmaya başladığında şiddet de başladı. Dış güçler Balkanlar, Mezopotamya ve Doğu Akdeniz’de Osmanlı haritasını yeniden çizdi, birçok ülke ortaya çıktı. 1917 Balfour Deklarasyonu ile İngiltere, Filistin’de bir İsrail devleti kurulması için harekete geçti. 1948 yılında İsrail devletinin kurulmasını; çatışmalar ve müzakereler takip etti.1990’larda Balkanlarda savaşlar yaşandı.

Irak’ı Sünni ve Şiiler arasında paylaştırmak, Mezopotamya’da 1947 yılında Asya’daki trajedinin yeniden yaşanmasına yol açabilir. O tarihlerde Hindistan ile Pakistan ayrılmış, milyonlarca kişi Pakistan’a gitmek isterken hayatını kaybetmişti. Irak’ta Araplar ve Kürtler arasında da parçalanma ülkede uzun süren kanlı günlerin yaşanmasına yol açabilir. Suriye’de de çözüm bulmak güçleşiyor. Ülkenin sahil kesimlerinde Rusya destekli Alevi ülkesi sürdürülebilir gibi gözüküyor. Ancak böyle bir durumda Hristiyan azınlık kurban edilmiş olur. Savaşların ve devrimlerin ardından geride sadece bir gerçek kaldı; Osmanlı’nın kurduğu düzeni bozan her şey bölgenin daha fazla kan gölüne dönmesine yol açtı. Uluslararası toplum, bölgede barışı tesis etmek için çalışıyor. Ancak bölge ülkelerinin liderleri geçmişten ders almalı.”

Osmanlı tebaası olarak yaşayan unsurların çözülüş ve yıkılış sürecinde muhatap oldukları vaatler, her birisi kendi devletine kavuşacakları hayali ile ikna edilenler açısından oldukça heyecan vericiydi muhakkak. Ancak Osmanlı’nın dağılışı sonrası yaşananlar, evdeki hesapların hiçbirinin çarşıya uymadığını gösteriyor.

Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar, Kuzey Afrika… Vaktiyle Osmanlı’nın hükümran olduğu topraklarda kurulan devletlerin çoğunluğu, dağılma gerçekleştikten sonra ciddi sıkıntılar yaşadılar. Halen de devam eden bu sıkıntıların yakın bir zamanda biteceği de söylenemez.

Geçmişten ve özellikle de asırlarca başarılı bir şekilde sürdürülmüş Osmanlı sisteminden dersler çıkarmak ve bunlardan hareketle günümüzde karşı karşıya olunan problemlere çözümler getirmek gerektiğini elin oğlu bile anlamış durumda.

Tuttukları köşe başlarını derlenip toparlanma için değil daha fazla dağılma yönünde kullanma derdinde olanlar da yakında anlarlar, umarız… 

Yorumlar1

  • han li 10 yıl önce Şikayet Et
    kafir rahat durmaz.çok iyi ayrıştırdılar ve parçaladılar şimdi yiyorlar.çözüm elcihadü fi sebilillah...
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat