Kesintisiz 'son kale' midir?
- GİRİŞ30.03.2012 09:33
- GÜNCELLEME30.03.2012 09:33
Son kaleyi, yani kesintisiz eğitimi!
Böylelikle, bundan böyle Milletimizi kandırma şanslarının tümüyle ellerinin arasından kayıp gidivereceğinden korkuyor olmalılar!
Bu kadar gürültü çıkarmalarının mantıklı başka bir sebebini bulabilmek mümkün değil çünkü.
CHP’nin, başka ne yapacağını şaşırdığı için Ankara Tandoğan Meydanı’nda yaptığı grup toplantısına katılanların sayısı hakkında değişik rivayetler var. Üzerinden günler geçmiş ve yapıldığı sırada aşağı yukarı bütün medya tarafından izlenmiş olmasına rağmen, Tandoğan’a katılanların sayısının hala netleştirilememiş olması, doğrusu esef verici(!) bir durum.
En iddialı rakam 80 bin. Kimisi on binlerce diyerek kestirmeden gitmeyi tercih ediyor. Ancak Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, katılanların sayısının 8 bin olduğu konusunda ısrarcı.
Anlaşılamayan ise şu; katılanların mesela yüz, hatta iki yüz bin olması neyi değiştirecekti ki?
CHP’lilerin ve diğer muhaliflerin ancak pes perdeden mırıldanabildikleri: “Halkımız aslında 4+4+4’e karşı’ sözünün belki biraz daha gür sesle söylenmesini mi sağlayacaktı?
Eğer sokak bu işleri halledebilmek için yeterli olsaydı, İmam-Hatiplerin orta kısımlarını kapatmasına karşı olduklarını göstermek için, o zaman İstanbul Sultanahmet’te toplanarak: ‘İmam Hatiplerime Dokunma’ diye haykıran net beş-altı yüz bin kişinin feryadına kulak verilirdi. Bugünlerde güya yeni tasarıya karşı çıkmak için yapılan gösterilerle olan farkını belirtmek ve demokratik hak arama nasıl olurmuş anlaşılması bakımından, hatırlatalım: 1997’de yapılan ve mahşeri bir insan selinin katıldığı o mitingde, en ufak bir taşkınlık bile yaşanmamıştı.
Sahi, şimdi ortalığı velveleye veren CHP’liler ve diğerleri, 1997’de işlenilen zulümler sırasında neler yapıyorlardı acaba?
TBMM’de görüşülmekte olup muhtemelen kısa bir süre içerisinde de kanunlaşacak olan eğitim sistemi ile alakalı yeniliklerin malum cephede oluşturduğu telaş, sıradan bir bakışla anlaşılabilecek gibi değil.
Değişiklik, 1997’nin olağanüstü havasında, bir anlamda silahların tehdidi altında getirilen kesintisiz 8 yıllık eğitimi, 12 yıla çıkartmayı amaçlıyor. Muhalefetlerinde sınır tanımayanların, normal şartlar altında değişiklikten memnuniyet duymaları, hatta destek vermeleri beklenirdi. Ancak onların eğitimin kademeli hale getirilişine taktıkları ve bunu ciddi bir mesele olarak gördükleri anlaşılıyor.
Yani eğer eğitimde kesintisizlik hali devam edecek olsa, 8 yıl olarak kalmasına veya on iki yıla çıkacak olmasına bir itirazları yok.
Laf cambazlıklarını bir kenara bırakalım: Adamların bütün derdi, İmam-Hatiplerin orta kısımlarının tekrar açılacak olması. Cumhuriyetin kazanımları, çağdaş eğitim, aydınlanma filan gibi cilalı sözlerin ardında saklanan gerçek, tam olarak bu.
İçerisinde debelenip durdukları cehalet karanlığına memleket çocuklarının da yuvarlanması için çırpınıp duruyorlar aslında.
Şimdi iş onlar açısından daha da çetrefilleşti: İlk ve orta okullarda seçmeli Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in Hayatı dersleri!
Nasıl kahrolmasınlar!
Kesintisiz eğitim son kale midir gerçekten? İsteyenlerin dinlerini daha da iyi öğrenecek olması, birilerini neden bu kadar rahatsız eder ki?
Çocuklara devletin bile karışıp karışamayacağı tartışılırken, birilerinin başkalarının çocuklarının hangi eğitimi alacağı ya da almayacağı hususunda kendilerini yetkili görmesindeki çarpıklık, bu adamların hiç mi akıllarından geçmez?
Yahu, bir de kendilerine ilerici filan demiyor mu bunlar!..
Yorumlar3