İşte bunu yapmayacaktın paşa!
- GİRİŞ18.04.2012 09:24
- GÜNCELLEME18.04.2012 09:24
“"Ben üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Hükümetin, Milli Güvenlik Kurulu'nun ve zamanın Başbakanı'nın emir ve talimatlarını uyguladım. Suçsuzum.” şeklindeki sözleri, kendisini desteklemekte olan bir avuç insandan bile tepki almış olmalıdır.
Dolayısıyla, herhalde açıklamayı duyan hemen herkesin yaptığı gibi onlar da, ‘işte bunu yapmayacaktın paşa!’ demişlerdir, büyük ihtimalle.
Tamam, bu sözleri duyduğunda sinsice gülümseyerek, ‘aferin, iyi söylemiş’ diyecekler de çıkabilir belki ama ben yine de, ‘işte bunu yapmayacaktın paşa!’ diyenlerin ağırlıkta olduğunu tahmin ediyorum.
‘Hükümet, ülkemizin pek saygın işadamlarının devletin parasını ucuza kapatıp yine devlete yüksek faizlerle satmasının önüne geçmişti, bu duruma bir dur demek gerekiyordu’ diyemezdi tabii. Ya da: ‘Aslında başarısız olmasını bekleyip, böylelikle eriyeceğini zannettiğimiz bir anlayış, iktidarda başarılı olmaya başlamıştı ve bu böyle giderse memleket düzelebilirdi, o sebeple müdahil olmamız gerekti’ demesi de beklenemezdi, Çevik Bir’in.
‘Ülkenin uçurumun kenarına doğru yaklaşmakta olduğunu görüyor ve müdahale etmemiz gerektiğini düşünüyorduk’ diyebilirdi mesela. Bu, oldukça su götürür bir bahanedir ve baktığınız yere göre doğru da sayılabilir. Hortumcular açısından, soygunlarına mani olunması, uçurumun kenarına gelinmesi ile eşanlamlıdır çünkü.
‘İslam ülkeleri ile yakınlaşmalar olurken, ABD ve İsrail ile münasebetlerde hoşumuza gitmeyen gelişmeler oluyordu ve bu duruma bir dur dememiz gerekiyordu’ şeklindeki bir söz de fena gitmezdi hani. Birileri çıkıp, İslam ülkeleri ile yakınlaşmanın sağlayacağı avantajın diğer ülkelerle olan münasebetlere olumlu katkısından bahsedecek olsa da, en azından üzerinde tartışılacak bir mesele ortaya çıkmış olurdu.
Sen kalk medyayı, işadamlarını, işçi sendikalarını, üniversiteleri velhasıl kullanabileceğini düşündüğün bütün mekanizmaları harekete geçir ve işbaşındaki Hükümete dünyayı dar edebilmek için yapabileceğin her şeyi yapıp istifa etmesini sağla, sonra da çıkıp: “Ben Hükümetin, MGK’nın ve Başbakanın emir ve talimatlarını uyguladım” diyerek işin içinden sıyrılmayı hayal et.
Bir, Batı Çalışma Grubu’nun da ‘yasal bir kuruluş olduğunu’ söylemiş. Yasal olduğu iddia edilen bir kuruluşun, Emniyet İstihbarat tarafından haber alınıp Hükümete bildirilmesinin neden problem olduğu hususuna ise değinmemiş. Henüz uygun bir kılıf bulamadığındandır herhalde.
Duruşmalara çıkacağı günleri beklerken, kılıf bulması gereken çok konu var aslında. Mesela o dönemde fişlendiği rivayet edilen 6 milyon civarındaki kişi ile alakalı söyleyebileceği şeyler ilgi çekici olabilir.
Söylediklerinden hareketle, mesela kebapçıların halk sağlığı sebebi ile; bazı markaların, ürünlerinde GDO olduğu için başka bazılarının ise denetimler sırasında hijyene dikkat etmediklerinin tespit edilmiş olması yüzünden… fişlendiklerini söyleyebilir. Neyse, tüyo vermekten vazgeçelim.
Doğrusu, 28 Şubat döneminde çizilen Çevik Bir portresi ile mahkemede verdiği söylenen ifade arasında ciddi bir problem var.
O dönemde aktif olarak sürece katılanların tamamının kahramanı olan Çevik Bir’in en büyük handikaplarından birisi bu. Çünkü kapıldıkları gaz sebebiyle, bir gün hakim karşısına çıkılabileceğini akıllarının ucundan bile geçirmediklerinden, mangalda kül bırakmamışlardı.
Ülkemiz yargı sistemi, medyada haber olmuş ve tekzip filan edilmediği için bir anlamda kesinleşmiş haber ve yorumlardan da faydalanacağına göre, 28 Şubat sürecinin şakşakçı medyası sebebiyle de çekeceği var, Çevik Bir’in.
Ne diyorduk, ‘işte bunu yapmayacaktın paşa!’
Ekrem Kızıltaş-Haber 7
Yorumlar2