Tuz bir koktu mu, kötü kokar!
- GİRİŞ27.04.2012 09:15
- GÜNCELLEME27.04.2012 09:15
Sanıklardan 6’sı hakkında ağırlaştırılmış müebbet, diğerleri hakkında da 8 ile 20 yıl hapis cezası talep ediliyor.
Hatırlatalım: Danıştay’a güvenlik kameraları ile ilgili hizmet, OYAK’a bağlı Savunma Güvenlik Sistemi (SGS) isimli kuruluş tarafından sağlanıyordu.
İlgili zevat, güvenlik kameralarının ‘arıza sebebiyle’ çalışmadığını savunuyor olsa da, mesela Alparslan Aslan’ın keşif yapmak üzere Danıştay’a geldiği ana ait görüntülerin kasıtlı olarak silindiği ortaya çıkmış durumda.
Muhtemelen güvenilir bir kuruluş olduğu zannıyla OYAK’a bağlı bir kuruluştan güvenlik hizmeti almayı tercih eden Danıştay’ın, aslında kuzuyu kurda teslim ettiği anlaşılıyor.
Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı da, 1990’lı yıllarda şüpheli şekilde hayatlarını kaybeden komutanların ölümleri arasında bağlantı olup olmadığını ortaya çıkarmak üzere harekete geçmiş.
17 Ocak 1993’te uçağının düşmesi sonucu vefat eden dönemin Jandarma Genel komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in ölümünün kaza mı sabotaj mı olduğu tartışmaları sürerken; 22 Ekim 1993’te Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, 3 Şubat 1994’te Tunceli Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu ve 14 Ağustos 1995’te Mardin Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden, şüpheli bir şekilde hayatlarını kaybetmişlerdi.
3 Şubat 1994’te lojmanında ölü olarak bulunan ve intihar ederek öldüğü öne sürülen Tunceli Jandarma Komutanı Albay Kazım Çillioğlu’nun darp edildikten sonra öldürüldüğü, bilirkişi raporuyla belgelendi. Albay Çillioğlu’nun bıraktığı iddia edilen intihar notundaki imzanın kendisine ait olmadığı da ortaya çıktı.
14 Ağustos 1995’te, Mardin’in Savur İlçesi kırsal kesiminde teröristlerin açtığı ateş sonucu iki korumasıyla birlikte şehit olduğu açıklanan Albay Rıdvan Özden’in ölüm sebebi olarak tutanaklara ‘alnından aldığı tek mermi’ kaydı düşülmüştü. Ancak geçtiğimiz günlerde, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla mezarı açılarak yapılan otopsi, Özden’in alnından değil kafasının üstünden vurulduğunu ortaya koydu.
Bu kişilerle ve muhtemelen başkaları ile ilgili tutanakları ve raporları hazırlayanlar, doğru olanı yapacakları konusunda kendilerine güvenilen, en azından güvenilmesi gereken insanlardı.
Yakını vefat eden insanlar, her ne olursa olsun bu ölümle ilgili gerçeği öğrenmek isterler.
Yani vefat eden kişi intihar etmişse intihar etmiştir; acı da olsa gerçek söylenir.
Ama darp edilen yani dövülen ve sonra da öldürülen bir kişi için ‘intihar etti’ kaydı düşmek, işte bu vahim bir şeydir. Sonra oturup onu adına ihtihar notu yazmak, daha da vahim.
Savcı, hakim, hekim, jandarma, polis… Dövülerek öldürülen kişinin intihar ettiği kaydını düşen heyette her kim varsa, onlar sadece bir kişi ile ilgili yanlış beyanda bulunmuş değiller; tuzu da kokutmuş oldular böylelikle.
Kafasının üstünden vurularak öldürülen bir kişi için ‘alnından tek kurşunla’ kaydını düşenler de öyle.
Danıştay’ın çalış/tırıl/mayan güvenlik kameraları… Öldürülen Albay Çillioğlu’na intihar ettiği yönünde düzenlenen rapor… Kafasının üstünden vurulan Albay Özden’in alnından vurularak öldürüldüğü şeklindeki tutanak…
Yakın geçmişte meğer tuz da kokmaya başlamış. Kim bilir daha neler neler öğreneceğiz…
Yorumlar2