Ceninden bahsediyoruz, çürük dişten değil!
- GİRİŞ04.06.2012 09:17
- GÜNCELLEME04.06.2012 11:52
Evren’in cumhurbaşkanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi’nin hükümran olduğu o dönemde çıkarılan bu kanunun, kimin talebi olduğu ayrı bir mesele. Evren, kendilerinden önceki iktidarların kürtaj kanununu, kamuoyundan çekindikleri için çıkaramadıklarını söylemişti.
Aykut Işıklar’ın Bugün’de yazdıkları işin magazin kısmı gibi gözükse de, gerçeğin büyük bölümünün bir fotoğrafı gibi: “Ne oluyor böyle hanımefendiler, bu bağırma çağırma altında hangi gerçek yatıyor? Maşallah hepsi de film yıldızı kadar güzel ve bakımlı kadınlar. Ne evde beş çocuğa bakan varoş kadını ne de trikotaj atölyesindeki son ütücü… Bence bu isyan edenlerin çoğu ikinci kadın… (…) Sorarım size, hangi hanım hanımcı aile kadını yollarda polislere “bilmem nerem benimdir” diyerek sopayla saldırır?” (2.6.2012)
Başörtüsü yasağı ile kürtaj meselesi arasında bir benzerlik var mıdır peki?.. Bu ikisi arasında ilişki kurulabilmesini mümkün görenler var ve söyledikleri ilk bakışta doğru gibi de gözükebiliyor.
Ahmet Altan’a kulak verelim: “Devlet bize, “kızlarınız başörtüsü takmayacak” diye emrettiğinde, bu emri doğru bulanlar vardı, “kızların başörtüsü takmamasının” doğru olduğuna inanıyorlardı, bugün de “kürtaj yaptırmayacaksınız” emrini doğru bulanlar var, kürtajın yapılmaması gerektiğine inanıyorlar. (…) Devlet bir kere karışmaya başladı mı artık devleti yönetenlerin meşrebine göre emirler gelir; bir gün “başörtüsü takmayacaksın” der, bir gün “kürtaj olmayacaksın”(…) Devletin sınırlarını çizmek zorundayız.” (Taraf, 2.6.2012)
Bir tür ‘yasakları yasaklayalım’ çağrısı. Ancak bir tuhaflık var. İndirim sezonundan önce mallarının fiyatlarını yükseltip, sonra da indirim yapmış gibi normal fiyattan satanların yaptığı gibi bir şey bu: Önce yasak olması muhal bir şey yasaklanır; o serbest bırakılırken, başka yasakların da kaldırılmasına çalışılır.
Başörtüsü yasağı bırakın uygulamasını, düşünmesi bile akıllara ziyan bir husus. Henüz ne tür bir düzenleme yapılacağını bilmediğimiz kürtaj meselesi ise bambaşka bir şey: Konunun ‘Özgürlüklere ve insanların hayatlarına dokunmakla’ bir alakası var tabii. Ama aynı şey ters taraftan da geçerli; sözüne güvenilebilecek birçok uzman, ana rahmine düşen ceninin de hayat hakkı olduğunu söylüyor.
Herhangi bir kadının, ‘beden benim istediğimi yaparım, kime ne?’ düşüncesi ile hareket edip kürtaj kararı vermesi, o kadar da basit değil. Eninde sonunda bir canlıdan bahsediyoruz, çürük bir dişten değil…
Ceninin hayat hakkı demişken, bunun dahası da var; ceninin nesil hakkı da söz konusu. Son verilen bir hayatın, kendi neslini devam ettirme hakkı da elinden alınmış oluyor.
Bunlar sadece dini referanslarla varılmış sonuçlar da değil. Ana rahminde canlılığın ne zaman başladığına dair yeni bilgiler, meseleye dini açıdan değil insani açıdan yaklaştığını söyleyenlerin de elini kolunu bağlar nitelikte.
Konu, heves ve zaaflardan sıyrılarak tartışılmalı. Yasaklar üzerinden hareket edeceksek de; aslında yasak olmaması gereken şeylerin serbest bırakılmasına sağlanan desteğin faturası, konuyla alakasız başka sahalarda destek beklemek şeklinde kesilmemeli.
ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar4