Kemal Gürüz ve on binlerce mağdura fransız kalabilmek!..
- GİRİŞ02.07.2012 09:12
- GÜNCELLEME02.07.2012 09:12
28 Şubat sürecini soruşturan mahkeme tarafından sorgulanmasını müteakip tutuklanan ve cezaevine konulan YÖK Eski Başkanı Kemal Gürüz’ü Sincan Cezaevi’nde ziyaret eden kardeşi Yüksel Gürüz’ün anlattıkları, ülkemizdeki bazı kesimlerin hayata nasıl baktıklarını anlamamız açısından derslerle dolu.
Yüksel Gürüz şunları söylemiş: “Sağlığı iyi. Ancak ‘Burada olmayı hak edecek ne yaptım, neden içerdeyim, düşünüyorum yanıtını bulamıyorum, boğazımdan hiçbirşey geçmiyor’ diyor, bu ağrına gidiyor. (…) Davasıyla ilgili olarak, bize, ‘Ben kaçmadım, yurt dışından koşa koşa geldim. Burası benim ülkem. Bana yöneltilen üç soru var. Neden katsayı uyguladın, El Ezher’in denkliğini neden vermedin, yurt dışından usulsüz kararlarla öğrencileri neden geri çağırdın. Bu üç karar da YÖK genel kurulunun kararı, hiçbiri şahsi kararım değil.” (Hürriyet, 30.06.2012)
İfade vermeye gitmeden önce de, ‘hayatında kanun dışı hiçbir şey yapmadığını, kanuni yetkilerinin dışında hiçbir yetki kullanmadığını, 28 Şubat’ın ne olduğunu bilmediğini’ söylemişti Gürüz; artık hangi sebeple ise bu bakış açısını korumakta da kararlı anlaşılan.
1999’da YÖK ve üniversitelerdeki sıkıntılar ve yolsuzlukları araştırmak için kurulan TBMM komisyonundan; şahsi ile alakalı 30 bin şikayet dilekçesi geldiği ve hakkında yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma sebebi ile 7 ayrı suç duyurusunda bulunulduğu halde, her nasılsa kurtarılmıştı… Şimdi de aynısının olmasını bekliyor belki de. Ama iktidarda DSP-ANAP-MHP koalisyonu yok ve Milli Eğitim Bakanı da DSP’li Metin Bostancıoğlu değil…
Mahkeme, 1999’da oluşturulan TBMM Araştırma Komisyonu’nun yargıya intikal ettirdiği 7 suç duyurusunun akıbetini de herhalde araştıracaktır.
YÖK Başkanı olduğu dönemde yolu üniversiteden geçen ve geçemeyen on binlerce gencimize ve ailesine olmadık zulümler yapan bir insanın, aktif mensuplarından birisi olduğu 28 şubat süreci dolayısı ile tutuklandıktan sonra bile, cezaevine neden atıldığını hala anlamadığını söylemesi, bundan sonraki mahkeme safahati için bir taktik ise, mesele yok. Bu, savcı ve hakimlerin, yani mahkemenin meselesi çünkü.
Ancak bütün yapıp ettiklerine rağmen, hesap vermemesi gerektiğine hakikaten inanıyorsa, ortada ciddi bir problem var demektir: Bu ülkenin en önemli makamlarından birisini yıllarca işgal etmiş bir insanın, içlerinde yaşadığı insanları zerre kadar tanımamış olmasıyla alakalı, ciddi bir problem.
Üniversitelerin kapılarını başörtülü kızlarımızın, imam-hatip ve meslek lisesi mezunlarının suratlarına kapatan; on binlerce gencimize ve ailelerine etkisini hayat boyu taşıyacakları travmalar yaşattığı yetmiyormuş gibi, geriye yönelik uygulamaları ile yine binlerce kurulu düzeni altüst eden kişi, neden içerde olduğunu anlayamadığını söylüyor…
Dahası, YÖK ve üniversitelerde 8 yıl boyunca yapılan kıyımların da bir karşılığı vardır elbette. Sanıklarından olduğu Ergenekon dava dosyalarında bulunan konuşmalar, Gürüz’ün başkanlık görevini bıraktıktan sonra bile YÖK’le yakından ilgilendiğini ve birçok insanın mağduriyetinde rol oynadığını açıkça ortaya koyuyor.
Gürüz’ün başına gelenleri anlayamama tavrı, mahkeme safahatini etkilemeye yönelik bir girişim değil de, hakikaten neler yaptığının farkında bile değilse şunu sormak gerek: Bir, on, yüz, hatta bin olsa anlaşılabilir belki de; nasıl bir insan, sebep olduğu on binlerce mağduriyete bu kadar fransız kalabilir ki?..
Ekrem Kızıltaş / Haber 7
ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar4