Eninde sonunda olacak olan…
- GİRİŞ03.09.2012 09:21
- GÜNCELLEME03.09.2012 09:21
Ve netice olarak bir gün gerçekleşmesi gereken bu iş, geciktikçe acilleşeceği gibi, kendisine duyulan ihtiyaç her geçen gün daha da şiddetlenecek.
Biz Müslümanlar, farklılıklarımız hangi boyutta olursa olsun, karşımızda bulunanlar açısından uğraşılması, alt edilmesi, sömürülmesi… gereken kişiler, gruplar ya da topluluklarız. Kişiler, gruplar ya da küçük küçük topluluklar ve hatta belli büyüklükte ulusal devletler olarak devam etmemiz, onlar açısından oldukça elverişli bir durum.
Belki her bir grubun mensubu olarak, bizlere yönelik tavırlarını bizleri çok sevdiklerine, bizim için uğraştıklarına bağlıyor olabiliriz ama farkına varmamız gerekir ki, esas olarak ayrılıklarımızı teşvik ediyor ve mümkün olduğu kadar daha küçücük parçacıklar haline gelmemiz için çırpınıyorlar. Çünkü küçük olanı ‘halletmek’ daha kolaydır…
Batılı ülkelerin kendi aralarında oluşturdukları birlikleri sağlamlaştırdığı, Doğu’daki devletlerin de çeşitli platformlarda beraber hareket etmek üzere harekete geçtiği bir zaman dilimindeyiz. Şu an itibariyle, her bir İslam ülkesi için değişik şekillerde bir arada bulunulan ülke ya da birlikler söz konusu olsa da, bunların uzun vadeli olmayacağının herhalde hepimiz farkındayız.
İslam ülkelerinden hangisi olursa olsun, başka ülkelerle kurdukları beraberliklerin tamamının, beraber olunan devlet ya da blokun menfaatlerine uygun olduğu müddetçe devam edebileceği gerçeğinin daha yakın zamanda ciddi örneklerini gördük.
Tunus’un eski Devlet Başkanı Bin Ali’yi Fransa’ya kaçırmak üzere havalanan uçağın, yönünü Suudi Arabistan’a döndürmek zorunda kaldığını biliyoruz. Yıllarca ABD’nin ve İsrail’in menfaatlerini kovalayan Hüsnü Mübarek’in akıbeti de meçhulümüz değil.
Tunus, Libya ve Mısır’da meydana gelen gelişmelerin, -tam olarak arzu edildiği şekilde gerçekleşemeseler bile-, bu ülkelerin geleceği konusunda çok daha hassas insanların işbaşına gelmeleri ile neticelendiğini söyleyebiliriz.
Bu gelişmeler yaşanırken, bölgedeki diğer bütün diktatörlüklerin de gereken dersi aldığını varsaymak belki aşırı iyimserlik gibi gözükecektir. Ama benzerlerinin güvendiği hemen bütün dağlara kar yağdığını gören kişilerin, kendi istikballeri hususunda pek rahat oldukları da söylenemez.
Medeniyetin damarlarında akan kan mesabesinde olduğu söylenen petrol ve nerdeyse aşağı yukarı aynı kıymette olan doğalgazın; üretimi, rezervleri ve nakli açısından kilit önemdeki bir bölgede bulunan İslam ülkeleri, temel olarak muhatap ülkelerin çıkarlarına dayanan beraberliklerle oyalanırlarken, eninde sonunda yapmaları gereken şeyin, yani kardeşlerin beraberliğinin bir yolunu bulmak zorundadırlar.
Farklılıklarımızı derinleştirmeye çalışıp, bizleri birbirimize düşürmeye gayret edenlerin, esas olarak kendi menfaatlerinin sürekliliğini sağlamak derdinde olduklarını unutmamak gerek.
Suriye meselesi başta olmak üzere yaşanan başka bazı gelişmeler, bölge ülkelerinin atmakta geç kaldıkları bazı adımların bundan sonra da en azından kısa ve orta vadede atılamayacağı kanaatini pekiştirir mahiyette.
Ancak, bunun gerekliliğine inananlar, gelişmelerin olumsuz etkilerine aldırmadan, bu yöndeki çabalarını ısrarlı bir şekilde sürdürürler ve bunun olması gerektiğini düşünen insan sayısını mümkün olduğu kadar artırabilirlerse; olması gerekene ulaşabilmek belki zannedildiği kadar uzun sürmeyebilir, kim bilir…
Malum, ayrılıkta azap, birlikte rahmet olduğunu en iyi bilmesi gerekenler bizleriz.
Ekrem Kızıltaş - Haber 7
ekremkiziltas@gmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol