Brifingler; yanlış ve ciddiyetsizdi!

  • GİRİŞ26.09.2012 09:25
  • GÜNCELLEME26.09.2012 09:25

Brifingi sunanların, gerek arkadaşın ve gerekse ekipte bulunan birkaç kişinin çalıştığı bazı gazetelerden, adeta düşmanın yayın organları gibi bahsetmiş olmaları, oldukça ilgilerini çekmişti.

Yanlış hatırlamıyorsam 1993'te, Milli Gazete adına katıldığım bir Başbakanlık programı sırasında benzerini ben de yaşamıştım. Genelkurmay'da bir brifinge katılmıştık ve orada yayın yönetmeni olduğum gazete hakkında söylenenleri duyunca, ciddi şekilde şaşırmış ve üzülmüştüm. Aynı hali yaşayan başkaları da vardı aramızda.

Mensuplarının katıldığı bir toplantıda, yayın organları aleyhinde sözler sarf edilmesi yanlıştı; ileri sürülenlerin gerçekle alakasının olmayışı, daha vahim bir yanlış…

Brifingler bilhassa 28 Şubat döneminin en önemli olaylarındandı. Hükümeti bir an evvel gönderme niyetinde olanlarla hareket eden TSK, üniversitelere, sivil toplum örgütlerine, basına, yargıya brifingler veriyor ve ‘durumun ne kadar ciddi olduğunu' anlatmaya çalışıyordu.

Brifinglerin ‘durumun ciddiyeti'ni ne kadar yansıttığını dönemin NTV Ankara Temsilcisi Murat Yetkin'den okuyalım:

 “Doğrusu yargıya, üniversiteye, sivil topluma Genelkurmay'da brifingler verilmeye başlandığını duyunca meraklandık, heyecanlandık. (…)

Sonra bir gün “Basına da bilgilendirme yapılacak” denildi. (…) Genelkurmay'ın o yüzlerce kişilik büyük tören salonu hemen hemen dolmuştu.

(…) Daha ilk dakikalardan itibaren bana hâkim olan duygu bir hayal kırıklığı oldu: Bize ülkenin irtica uçurumunun kıyısında olduğuna kanıt olarak gösterilenler, zaten her gün okuduğumuz gazete kupürlerinin, ana akım televizyon programlarından bölümlerin belli bir mantık zinciri içinde ve 12 Eylül sonrası TRT'sindeki Ertürk Yöndem programları formatında kurgulanmış haliydi. Ortada bu kadar büyük bir kriz varsa, bu brifingde anlatılanların dışında bir şeyler var ve bize söylenmiyor, oyalanıyoruz diye düşündüm; bu ilk olmayacaktı ve doğrusu orada anlatılanları o kadar da ciddiye almadım. Ciddiye aldığım, askerin ülkenin başbakanına, hükümetine artık açıktan cephe almaya başlamış olduğu idi.” (Murat Yetkin, Radikal, 24.04.2012.)

İrtica Brifinglerinin en çok dikkat çekeni, dönemin Adalet Bakanı'nın ‘gitmeyin' uyarısına rağmen,  Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyelerinin katıldıkları olmuştu.

İşte 10 Haziran 1997 tarihli bu Yargı Brifingi'nde  yapılan konuşmaların dökümü ‘Darbeleri Araştırma Komisyonu'na ulaşmış.

Yeni Akit'ten Murat Alan'ın haberine göre, Genelkurmay Karargahında verilen brifingin açılış konuşmasını yapan dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı şunları söylemiş: “…Sizleri bugün buraya, anayasada esasları belirtilen cumhuriyet rejimimizi yıkarak, yerine dini esaslara dayalı siyasal İslam düzenini kurmak isteyen, irticai unsurların ulaştığı boyutlarla ilgili değerlendirmemizi sunmak için davet etmiş bulunuyoruz.(…) TSK  yasaların kendisine verdiği vazife doğrultusunda giderek artan irticai faaliyetleri değerlendirmiş ve buna istinaden “Batı Harekat Konsepti”ni oluşturmuş ve nasıl ki daha önce iç güvenlikle ilgili bir teşkilat yapmışsa, bu konsepte istinaden de irtica ile mücadele için, Batı Çalışma Grubu adı altında yeni bir teşkilat kurmuş ve bu teşkilat siyasal İslam'ın resmini oluşturmak için çalışmalarını ülke genelinde başlatmıştır.”

Brifingin takdimini yapan dönemin Genelkurmay İstihbarata Karşı Koyma ve Güvenlik Dairesi Başkanı Tümgeneral Fevzi Türkeri'nin konuşması da, ana hatlarıyla şöyle:

“Haziran 1996 ayında, bugünkü koalisyon hükümetinin oluşturulmasını müteakip irticai kesimin siyasal İslamı gerçekleştirme yolunda (…) yoğun faaliyetlere giriştiği görülmüştür. Laikliğe aykırı söz ve davranışları ile tanınan bazı tarikat liderlerine (…) Başbakanlık Konutu'nda yemek verilerek (…) siyasal İslam taraftarı ve sempatizanlarına kimlik kazandırmak maksadıyla; olumlu mesaj verilmiştir. (…)

Dini eğitim veren eğitim kurumları ile taban oluşturma, geliştirme ve siyasal İslamı gerçekleştirme avantajını kaybedeceğini değerlendiren irticai kesim, bu kararı tabanına ‘TSK, İmam Hatip okullarını kapatmak istiyor' şeklinde yansıtarak, yurdun çeşitli yerlerinde protesto mitingi ve toplantılar düzenleyerek, mektup ve imza kampanyaları açarak, TSK'ni din karşıtı bir kurum olarak gösterme çabası içine girmiştir. İrticai kesim, 8 yıllık kesintisiz eğitimin İmam Hatip liselerinin orta kısmının kapatılmasını (…) hedeflediğini ileri sürerek, eylemlerinde yandaşlarından destek bulmuş ve bu suretle bazı siyasi partiler üzerinde baskı oluşturarak konuyu Meclis gündemine sokmaya çalışmıştır. (…)

İrticai kesim içinde halen 30 kadar radikal örgüt bulunmakladır. (…)  Radikal örgütlerin (…) terör eylemlerine yönelmesi kuvvetle muhtemel görülmektedir.”

Ülkenin irtica uçurumunun kenarına geldiğini göstermek için söylenebilenlerin en ele-avuca gelenleri bunlar…

Brifingler yanlıştı yanlış olmasına da, anlatılanların ciddiye alınamayacak şeyler oluşu daha vahimdi…

Olup bitenler size de, ‘kuzuyu yemeyi kafaya koymuş kurt' masalını hatırlatıyor mu biraz, ne dersiniz?..

Ekrem Kızıltaş - Haber 7

ekremkiziltas@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat