Gazetecilik yapılıyor olsaydı…

  • GİRİŞ05.10.2012 09:37
  • GÜNCELLEME05.10.2012 09:37

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'na konuşan Ertuğrul Özkök'ün, görüşme sonrasında yaptığı açıklamaları okurken, doğrudan bir alakası olmasa da, bu sözü düşünüp durdum.

Beklendiği gibi, 28 Şubat döneminde gazetesinin yaptığı yayınların, gazetecilik mesleğinin gereği olduğunu söylemeye çalışmış Özkök.

''O askeri brifinglerin olağan olduğunu iddia edemeyiz. Benim için bunların hepsi haberdi. 28 Şubat süreci boyunca hiçbir askerden 'şu şekilde manşet yapın' diye talimat almadım. Genelkurmay'a bir kez gittim, o da basına brifing vardı, herkesle birlikte katıldım.''

‘Geçiyordum, uğradım' der gibi. Her şey o kadar normalmiş yani.

Bunun üzerine Hürriyet'in 28 Şubat dönemindeki ilk sahifelerine tekrar bir göz attım. Evet o dönemde yayınlananlar haber olmasına tabii ki haberdi. Ancak dönemin şartlarını düşündüğümüz zaman, haberden çok daha öte şeyler olduklarını söylemek de şart!..

Manşetlerde ciddi bir tarafgirlik söz konusu. İşbaşında bulunan hükümeti mutlaka göndermek konusunda özel bir gayret, bu konuda adım atanlara yönelik çok açık bir teşvik. Hükümetin gitmesini   geciktireceği düşünülebilecek şeylere yönelik müthiş bir tahammülsüzlük…

O günlerin şartlarında bile askeriyenin siyasete yönelik baskıcı tavırları karşısında beklenmedik bir uyum…  Dahası belki de tahrik edecek bir üslup…

Sonradan çirkin birer tezgah olduğu ortaya çıkan birtakım hususları, büyük ihtimalle kurmaca olduğunu da bilerek, hükümetin aleyhine olduğu için tadını çıkara çıkara kullanmak…

Refah Partisi'ne yönelik olarak, yapılabilecek muhalefetin en sınır tanımazı. En sıradan konuları dahi, sanki dünyanın sonu gelmiş gibi yansıtmak…

Hele ortağı olduğu hükümeti ayakta tutmaya çalışan DYP'nin direncini kırabilmek için yapılanlar… Bunlardan tatmin edici neticeler alınamayınca da, bu partiyi içerden çökertme yönünde faaliyetler.

Bunlar haber miydi? Evet, bir yönüyle haberdi...

O dönemde hakikaten gazetecilik yapılıyor olsaydı, böyle mi yapılırdı peki?..

Bence hayır!..

Eğer maksat habercilik olsaydı, başka yayınlanacak o kadar çok şey vardı ki...

İstifaya yanaşmayan milletvekillerini ikna etmek için kullanılan özel yöntemler…  Paşalardan selamlar, ricalar; olmadı baskı ve tehditler…

Hükümetin gitmesi sağlanıp yeni hükümet kurulduktan sonra birilerine ikram edilecek bakanlıklar…

Kurulan milletvekili pazarlarında dağıtılan ABD Doları dolu çantalar, benzin istasyonları, hatta tavuk çiftlikleri…

Kendilerine ihtiyaç olduğu anlar anlamaz sahaya sürülen ve hükümetin Refah kanadını ile ilgiliymiş gibi lanse edilen tuhaf aktörler…

İşçilere benzeri görülmedik zamlar yapan bir hükümete karşı kurulan ‘çete'ye dahil olan işçi sendikaları… Daha da garibi, işçi sendikalarıyla aynı çeteye dahil olmakta herhangi bir beis görmeyen işveren sendikası…

Bunlar da haberdi… Hatta bunlar, o dönemde yapılan diğer haberlerden daha da çok ‘haber'di…

Ama güya meslek aşkıyla yanan gazeteciler bunları görmediler, nedense…

Daha doğrusu; gördüler görmesine de, tersten gördüler; maksatlarına böylesi uygundu…

Çünkü niyetleri gazetecilik yapmak filan değildi…

Onlar ‘dükkan işletiyorlardı' ve bu arada da gazetecilik yapıyormuş gibi yapıyorlardı, sadece… 

Ekrem Kızıltaş - Haber 7

ekremkiziltas@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat