Cumhuriyet'i 'cemahiriye'den korumak…
- GİRİŞ02.11.2012 09:27
- GÜNCELLEME02.11.2012 09:27
Birisi askerlere dönüp, ‘sizin göreviniz olan Cumhuriyeti koruma işini yapmak bize düştü' diyebiliyor mesela. Sonrasında da, bin dereden su getirerek söylediklerini tevil etmeye çalışıyor, kimsenin yemeyeceğini bile bile…
Cumhuriyeti koruma işini sizin yerinize biz yapıyoruz sözü, çocukların deyişiyle; ‘o çocukların oyuncağını ellerinden alıp bize vermeniz gerekirken, bunu yapmıyorsunuz' demek aslında.
Cumhuriyeti korumak derken; aslında ‘cumhuriyet'ten, yani çoğunluğun hakimiyetinden değil; ‘cemahiriye'den yani kitlelerin daha da doğrusu kendi kitlelerinin hakimiyetinden bahsettikleri, erbabı ve kendilerince malum.
Hem derslerine çalışmayıp tembellik yapıyor ve hem de sınıf, okul hatta ülke birinciliği istiyorlar. Kendi seviye ve anlayışlarının esas kabul edilmesini ve artık bunun çok üzerine çıkmış anlayışların kesinlikle kaale alınmaması gerektiği düşüncesindeler.
Eşitler arasında daha eşit olduklarını; sınıfsız imtiyazsız bir kitle sözünün başkaları için geçerli olup, kendilerini kapsamadığını var sayıyorlar…
Gerçekleşmeyeceğini kesin olarak bildikleri bir rüya, bir hayal bu… Ama ‘hani bir de gerçekleşirse, ne iyi olur!' modundalar…
Bulundukları yerde saydıkları hatta düpedüz geriye gittikleri halde, mevcut konumlarını mutlaka korumaları gerektiğini düşünüyor ve buna nail olamayınca da çıldırır gibi oluyorlar…
Cumhurun ‘Cumhuriyet'e sahip çıkması, onu olması gereken yere, yani demokrasiye doğru taşıması rahatsızlıklarının en büyük kaynağı…
Oysa, akılları sıra ne güzel oluşturmuşlardı sistemlerini. Kimsenin itiraz edemeyeceği, nasıl olsa doğrusunu araştıramayacağını düşündükleri birtakım masallar uydurmuşlar ve bunları kendi hakimiyetlerinin temel direkleri haline getirmişlerdi.
Masallardan oluşan temel direkleri, birer birer çöktü. Artık kendi içlerinden bile inanan kalmadı onlara. Ve bir gün mutlaka ortaya çıkmak gibisinden bir özelliği olan gerçekler, apaçık ortada …
Yakın tarih boyunca anlattıkları masalların, parlak cilalarının artık dökülmeye başladığının farkında bile değiller.
Koskoca bir Milleti, uzun yıllar boyunca uyutmalarına yarayan masalların artık iş görmez hale geldiğini kabul etmek istemiyorlar şimdi.
Osmanlının son dönemleri, TBMM'nin kuruluşu, Lozan, Cumhuriyet'in ilanı, tek parti dönemi, 1946 seçimleri, 1950'de bir nefes alış, 27 mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat, 27 Nisan…
Bütün olup bitenler, ne kadar kötü olursa olsun mümkün olduğu kadar iyiye yorma şeklinde değil, oldukları gibi açık ve net olarak yorumlanabiliyor artık…
Kartondan kuleler birer birer çöktü…
Birilerinin ‘Din terakkiye manidir' safsatasıyla başlattıkları yolculuğun sonunda, esasında ‘dinsizliğin terakkiye mani olduğu' gerçeği herkes tarafından bilinir hale geldi.
Vaktiyle karşımıza geçip, utanmazca sırıtarak ‘size bu kadarı bile fazladır' diyenler, şimdi oyunun kurallarını yeniden değiştirme peşindeler: Mutlaka kendilerinin kazanabileceği bir şekilde…
Geçmiş ola… Cumhur'un, Cumhuriyet konusunda gözleri iyice açılmış durumda ve onu cemahiriyelere kaptırmaya hiç niyetleri yok!..
Birilerinin, mızıkçılık etmekten vazgeçip derslerine çalışmaktan ve ensesinde boza pişirmeye meraklı oldukları Milletimizle gerçekten barışmanın ve kaynaşmanın bir yolunu bulmaktan başka çareleri kalmadı…
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar3