Özal'ın vefatı: Çevreyi uygun hale getirenler kimlerdi?
- GİRİŞ05.11.2012 09:34
- GÜNCELLEME05.11.2012 14:31
Mesela kendini koruma ve cinnet hali hariç, bir insanın başkalarını öldürmesi, hatta yaralaması bile sıra dışı bir şeydir bizlere göre…
Devletin önemli görevlerinde bulunan birilerine, özellikle de bu ülkenin vatandaşları tarafından, herhangi bir kötülük düşünüleceğine inanamayız pek. Başkalarının böyle şeyler düşünebilecekleri aklımıza gelse de, ilgili zevatın çok iyi bir şekilde korunduklarını düşünürüz.
Ancak hayatın her zaman zannettiğimiz gibi olmadığını, olaylar öğretir bizlere… Herkesin bizim gibi olmadığını öğreniriz önce… Sonrasında ise, insanoğlu denilen varlığın gerektiğinde aklımızın ucundan bile geçiremeyeceğimiz kadar vahşileşebileceğini kavrarız.
Ve yaşanan başka olaylarla, mesela devletin tepe noktasındaki görevlileri söz konusu olduğunda bile, çarkların bizim beklediğimiz gibi dönmeyebileceğini kavrarız…
Türkiye'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Çankaya Köşkü'nde bir cumartesi gününün sabah saatlerinde rahatsızlanır… Daha önce kalbinden by-pass ameliyatı olmuştur ve çeşitli sağlık poblemleri olduğu bilinmesine rağmen, koskoca köşkte kendisine müdahale edebilecek bir hekim bile bulunmamaktadır. En yakındaki hastanelerin birisinden hemen bir ekip getirtilemez. Köşkte mutlaka var olacağı sanılan tam donanımlı bir cankurtaranla en yakın hastaneye götürülemez, çünkü yoktur. Eski bir station wagon arabaya bindirilip götürülürken, hastaneye gerekli bilgiler verilmez…
O gün, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından yakın zamanda harekete geçirilen Devlet Denetleme Kurulu'nun ‘akıl tutulması' olarak değerlendirdiği bir dizi olay yaşanır…
Hasılı; 17 nisan 1993 Cumartesi günü Saat 10.30'da rahatsızlanan dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal için, aynı gün saat 14.13'te ‘vefat etti' açıklaması yapılır…
Devlet Denetleme Kurulu'nun talebi üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, mezarı açılarak vücudundan doku örnekleri alınan rahmetli Özal'ın zehirlenerek öldürülmüş olabileceğine dair kanaatler nerdeyse kesinlik kazanmış durumda.
İncelemelerini sürdürmekte olan Adli Tıp Kurumu, henüz resmi bir açıklama yapmamış olmasına rağmen, kesin bir yalanlama da yapmıyor.
19 sene sonra da olsa, vefat ettiği günden beri tartışılan ‘Turgut Özal'ın normal bir şekilde mi yoksa suikast sonucu mu vefat ettiği' konusu, böylelikle kısa bir süre içerisinde yapılacak resmi açıklama ile, açıklığa kavuşacak demektir.
Ancak, belki de asıl iş herhalde bundan sonra başlayacaktır. Olayla ilgili olarak dile getirilen çeşitli iddialar ve yapılan incelemelerden alınacak neticeye göre bunların soruşturulması; suikastın nasıl gerçekleştirildiği, buna kimlerin alet olduğu gibi hususları meydana çıkaracak mı, göreceğiz…
Ancak Çankaya Köşkü gibi bir yerde, bir cumartesi gününün sabahında yaşanan bu olaydaki en dikkat çekici husus, DDK'nın ‘akıl tutulması' olarak vasfettiği şeylerdir…
Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde neden sağlık konusunda uzman bir ekibin, ya da en azından 24 saat hizmete hazır tam donanımlı bir cankurtaranın olmadığı; bunlar olmasa bile, hayatını kaybetmek üzere olan bir cumhurbaşkanına tıbbi müdahale için niçin değişik yollar bulunamadığı…
Bir cumhurbaşkanının cenazesine otopsi ya da ölü muayenesi işleminin yapılmaması, alınan kan örneğinin ortadan kaybolması, ailesine verildiği söylenen bir tutam saçın akıbeti…
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün rahmetli Özal'ın vefatı sırasındaki hali ve o gün Ankara'da olup bitenler, normal şeyler miydi?.. Ve eğer değilse -ki değil-; o cumartesi günü Köşk ve çevresindeki şartları, kim ya da kimler maksada uygun hale getirmişti?.
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar3