Turpun büyüğü heybede…
- GİRİŞ09.11.2012 09:20
- GÜNCELLEME09.11.2012 09:20
Yıllardır konuşulup tartışılıyor, ifşaatlar ve itiraflar birbirini izliyor, tamam. Ama yine de ‘olay bütün açıklığı ile aydınlanmıştır' diyebilmek için gerekli bilgilere sahip değiliz.
Bundan sonraki süreçte bizleri çok şaşırtacak şeyler çıkar mı çıkmaz mı, bilinmez. Ama o dönemde kasa ya da el değiştiren büyük miktarda para ile ilgili henüz netlik yok.
‘Turpun büyüğü heybede' yani.
Tansu Çiller, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'na çok önemli şeyler aktarmış. Ancak şu ana kadar kamuoyuna yansıyanlara bakılırsa, bırakın çok şey söylemeyi; Tansu Çiller hiçbir şey söylememiş diyebilmek bile mümkün. 28 Şubat Süreci ile alakalı olarak anlatabilecek çok şeyi var çünkü.
Komisyon zabıtlarında daha fazlası vardır mutlaka… Ama ola ki unutulmuştur düşüncesiyle bazı şeyleri hatırlatmakta fayda var.
28 Şubat'ın o dağdağalı günlerinde, Mayıs 1997'de düzenlediği Sultanahmet Mitingi'nde aktardıklarını derli toplu bir şekilde komisyona aktardığını ümit ederiz, mesela… İşbaşındaki hükümeti göndermeye kararlı çevrelerin emrindeki medya kuruluşlarının hazineye saldıkları hortumlardan bahsetmişti o konuşmasında.
Dönemin diğer tanıklarının çoğu, şahitliklerini şifahi olarak aktarmak durumundalar ve öyle de oluyor. Bu, komisyonun ihtiyaç duyduğu belgeler açısından sıkıntılı bir durum. Komisyon, çalışmalarının sonunda suç duyurularında bulunma ihtiyacı hissettiğinde, bunları belgelere dayandırmak durumunda.
Dönemin başbakan yardımcısı olan Çiller, diğer tanıklar gibi şifahi birtakım ifadelerin yanında, belgeler de sunabilecek durumda. Ve dönemle alakalı ciddi bir hesaplaşma yapılacaksa; sunulabilecek belgeler hayati önemde.
28 Şubat'ın, ezber bozan bir darbe olduğunu ve hareketin esas hedefinin aslında kendisinin olduğunu söylemesi; belki kendisi açısından doğru olsa da, eksik. Ama esas mesele bu değil.
Hükümeti işbaşından gönderme çabalarının bir uzantısı olarak, partisine mensup 47 milletvekilinin istifa etmesi/ettirilmesi meselesinin arka planı ile ilgili, söylediklerinin yanında, söylemedikleri de olmalı mutlaka.
Bu milletvekillerinden bazıları belki normal yollarla istifa etmiş olsalar da; Tansu Çiller, bazılarının petrol istasyonu, tavuk çiftliği ya da belli miktarda nakit para verilerek teşvik(!) edildiklerini, herhalde herkesten daha iyi biliyor olmalı.
Çiller'in söyledikleri arasında en dikkat çekici olanı herhalde şu cümledir: “Darbenin Türkiye'ye maliyeti 251 milyar lira olmuştur. Bu rakam o günün milli gelirinin yaklaşık 1,5 katına tekabül ediyor. Türkiye'nin yaptığı birçok yatırımdan çok daha fazla bir meblağdır.”
251 milyar lira!.. Kolaylıkla saklanabilecek, izi kaybedilebilecek bir rakam değil bu!..
Bu kadar para Buharlaşmış olamayacağına göre, birileri kasalarına aktardı demektir. Giydirilmeye çalışılan bütün ideolojik kılıflara rağmen, sürecin esas sebebi de paranın kasa değiştirmesi ile ilgiliydi zaten.
Daha önce ekonomiden sorumlu devlet bakanlığı da yapmış olan ekonomi profesörü Tansu Çiller, ne söylediğinin farkında olarak bu sözü söylemiş olmalıdır. Ve dönemin belgelerine ulaşma ya da o belgelerin nerede bulundukları bilmenin avantajı ile, olup bitenlerin perde arkasındakileri net olarak açıklayabilme imkanına da sahiptir.
“Kimse ile kişisel bir hesabım yok. Kimseden şikayetçi olmayı düşünmedim. Bütün bunları bir ders çıkarmak için fırsat olarak görüyorum” diyor Çiller. Bu şahsı ile alakalı bir durum.
Kendisinin de emanetçileri arasında olup, birileri tarafından yağmalanan 251 milyar lira, bu Millete aitti…
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol