Asmak ya da asmamak!

  • GİRİŞ14.11.2012 09:28
  • GÜNCELLEME14.11.2012 09:28

Bu sorunun cevabını hiç bir zaman öğrenemeyeceğiz...

Ancak, 22 Temmuz 2011 tarihinde Norveç'in başkenti Oslo'da kalabalık bir yerde patlattığı bomba ile 8 ve bunun ardından Ütoya Adası'ndaki gençlik kampına giderek, otomatik silahla 69 olmak üzere, toplam 77 kişiyi katleden Breivik, ölüm cezasına çarptırılacağını bilseydi, acaba yine de bu işi yapar mıydı sorusu, çok anlamlı bir soru… 

Bu soruyu, birisi de Türkiye asıllı olan 77 kişinin ailelerine sorsaydık, ne cevap alırdık acaba?

‘Tamam bizim evladımızı katletti, ama yine de Breivik'in canı sağolsun, idam gibi bir cezayı aklımıza bile getirmek istemeyiz' diyebilecek, bir kişi bile çıkar mıydı?..

Bir kişinin ya da bir çok kişinin canına kastedebilecek derecede gözü kararmış bir insanı, 21 sene ‘ağır hapis' mi durdurur, yoksa ipin ucunda sallanma ihtimali mi?.. Ya da hangisi daha önleyicidir?..

21 yıl ağır hapsin durduramadığını gördük; adam, öldürdüğü insanların yakınlarının gözlerinin içine bakarak hem de, ‘bugün olsaydı, yine yapardım' diyor.

İdam cezası olsaydı, Breivik'i durdurabilir miydi?.. Siz söyleyin…

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın idam cezası ile alakalı sözleri, gündemi epeyce hareketlendirdi.

İdam cezasının insanlara verilebilecek en ağır ceza olduğunu dile getirip, 21. Yüzyıl, modernlik, çağdaşlık, ilericilik ve başka birtakım bahaneler zikrederek, bu konunun tartışılmasının bile yanlış olduğunu söyleyen çok kişi var. Ancak bu kişiler, 'başkaların hayatlarına son verme konusunda kendilerinde hak görenlerin, nasıl durdurulabilecekleri' konusunda tatmin edici cevaplar bulmak mecburiyetinde olduklarının farkında bile değiller. Zaten böyle bir dertleri de yok…

‘21. yüzyıldayız, gelişmiş ülkelerin birçoğunda idam cezası yok, bizde de hazır kaldırılmış, ne diye bu konuyu tekrar gündeme getiriyoruz…' gibisinden argümanların tartışılmaya değer tarafları var mutlaka.

Ama mesela, gözünü bile kırpmadan birilerini öldüren ya da öldürebilecek olanlar henüz tarih olmadıklarına göre, bu insanları on-on beş senelik hapis cezalarıyla durdurup durduramayacağımızı da tartışmak gerekmez mi?.. Tabii ki durdurmak istiyorsak.

İdam cezasının gerektiği ölçüde caydırıcı olup olmadığını, kamuoyu araştırmaları yaparak öğrenme şansımız yok. Olaylardan hareket edecek olursak da; ölüm cezasının var olduğu dönemlerde de idamlık suçları işleyenler olduğunu görürüz, tabii olarak. Belki yakalanmam ümidiyle, ya da artık cinnet sınırına geldikleri için…

O dönemde, birisini ya da birilerini öldürmek niyetinde oldukları halde, ölüm cezası ihtimali sebebi ile, kaç kişi bu niyetinden vazgeçmiştir, bilemeyiz…

Ancak, özellikle de cinayet işleme potansiyeli olan kişilerin, ‘on-on beş sene hapis' ihtimalinden çok, ‘ipin ucunda sallanma ihtimali'nden korkacaklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Ölüm cezası, en ağır cezadır!.. Doğru… Ama mesela, başkalarını bile isteye öldürmekte mahzur görmeyen ve görmeyecek olanları -eğer böyle bir niyetiniz varsa tabii-, nasıl durdurabileceksiniz?..

‘Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir' diyerek mi?..

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat