Filistin ve Suriye'de olup bitenler, Irak'taki karışıklık… Üzülmemizi gerektirecek çok şey var. 

Şimdi bunlara, Bangladeş'te yaşananları da eklememiz gerekiyor.

1947'de Pakistan'ın bir bölümü olarak Hindistan'dan ayrılan ve 1971'de bağımsızlığını ilan eden Bangladeş'te, ayrılma sürecinde ‘Müslümanların birbirlerinden ayrılmaması gerekir' dedikleri için kara listeye alınan bazı isimler ölüm tehlikesiyle karşı karşıya.

Cemaat-i İslami'nin 91 yaşındaki lideri Gulam Azam başta olmak üzere yüzlerce insan şu anda hapishaneye doldurulmuş durumda ve sürmekte olan mahkemelerden, bazı idam kararları çıkacağından korkuluyor.

Bangladeş'teki bu gelişmenin arka planında, yönetimin yerleştirmeye çalıştığı çarpık laiklik anlayışının ve tabii ki buna destek olan batılı ülkelerin büyük rolü olduğu biliniyor.

Koskoca bir İslam ülkesi, tabii afetler, mülteciler, fakirlik ve başka birtakım problemlerin çözümü için adımlar atmak yerine, birilerini memnun edecek tarzda politikalar uygulamaya gayret ediyor anlayacağınız.

İslam ülkeleri arasında son dönemlerde gelişmekte olan münasebetlerin, özellikle de bu tür konularda, yani ülkelerin kendi değerlerini çatışma konusu haline getirmelerine mani olmakta da harekete geçmesi beklenir.

Bangladeş'te önümüzdeki günlerde karara bağlanacağı bildirilen ve netice olarak herhangi bir suçu olmayan insanların sadece siyasi karşıtlık sebebiyle idama mahkum edilebilecekleri süreç, ilgilenilmeyi ve bu ülkenin gerektiği şekilde uyarılmasını gerekli kılan bir şey.

Gulam Azam ve beraberinde bulunanlarla ilgili konunun başta Türkiye olmak üzere çeşitli İslam ülkelerinin ve ortak kuruluşların gündeminde olduğu bilinmekle beraber, Bangladeşli yöneticiler aldırmaz bir tutum içerisinde olmaları, konuyla ilgilenenleri ürkütüyor.

Dolayısıyla daha fazla gayret gerek ve bu konuda yapabileceği şeyler olanların, mutlaka daha ısrarlı bir şekilde konuşla ilgilenmeleri gerekiyor.

Tek dertleri ülkelerinin ve İslam Aleminin gelişmesi ve ilerlemesi olan ve en ufak bir şekilde bile fiili olaylara bulaşmamış insanların,  siyasi sebeplerle idama kadar varabilecek bir ceza tehdidi karşısında olmaları, feci bir durum.

Oysa İslam ülkeleri ve Müslümanların başka başka şeylerle ilgilenmeleri ve değişik amaçlar için gayret göstermeleri gereken bir zamandayız.

Batı sisteminin dünyayı yaşanabilir bir hale getirebilme konusunda sadra şifa bir formül üretemediğinin ve bundan sonra da üretemeyeceğinin iyice netleştiği bir zaman dilimindeyiz. Yaşanan her olay, bütün dünyanın örnek alması gerektiği ileri sürülen batı medeniyetinin, sadece bazı kesimlerin menfaatlerini esas alan ciddi bir aldatmaca olduğunu ortaya koyuyor.

Gücü ellerinde bulunduranların dünya sistemi diye oluşturdukları şey, baskı ve sömürüye maruz kalanların kendi kendilerini avutmaları için oluşturulmuş bir mekanizmadan ibaret. Birkaç ülkeden başka kimsenin işine yaramayan ve yaramayacak bir sistem var ortada.

İsrail'in saldırıları karşısında bütün dünya ülkelerinin yaşadığı çaresizlik, bunun örneklerinden birisi.

Dünyanın biriktirdiği ortak tecrübeye tarafsız bir gözle bakıldığında; farklılıkların bir arada barış içerisinde yaşayabildiği yapıların İslam Dini'nin ortaya çıkışından itibaren oluşturulabildiği görülüyor. Bunların, mesela Endülüs ve Osmanlı'da olduğu gibi, asırlar boyu başarılı bir biçimde yaşayabilmiş olmaları da, gerçekten yaşanabilir bir dünya için çareler arayanların gözlerinden kaçmıyor.

Müslümanların, kendi aralarındaki ufak tefek problemleri hızlıca hallederek, dünyanın beklediği türden teklifler oluşturmaları gereken bir zaman dilimindeyiz.

Diger ülke ve bölgelerdeki problemlerin yanı sıra Bangladeş'deki mesele de ilgilenilmeyi bekleyen meseleler arasında. Ve bu konuda atılacak yanlış bir adım, Müslümanlar açısından hiç de hoş bir referans olmayacak..

Türkiye başta olmak üzere konu ile ilgilenen devletlerin tekrardan konuyla ilgilenmeleri ve bu arada yine Türkiye ve İslam ülkelerindeki sivil toplum kuruluşlarının da harekete geçmesiyle Bangladeş'teki yanlışlığın önlenmesi mümkün olabilir.

Ekrem Kızıltaş - Haber7

Ekremkiziltas@gmail.com