Yakın olanın her şeyi en iyi bilemeyeceği ile ilgili esas konu şu ki, Mısırlıların çoğu da, yaşanmakta olanların aslı konusunda pek bilgi sahibi değiller.

Söylenenlerle gerçekler arasında uçurumlar mevcut çünkü.

Mısır, ilgi çekici günler yaşıyor. Firavunlar gibi hükmettiği tartışılmayacak Mübarek'in devrilmesinden sonra, herkesi memnun edebilecek bir yapıya doğru gitmesi beklenen ülkede, yeniden hareketlenmeler yaşanıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Mursi'nin kazanacağı anlaşıldıktan sonra başlayan ve değişik şekillerde süren gelişmeler, önümüzdeki günlerde yapılacak anayasa referandumu sebebiyle daha da hızlanmış durumda.

Mısır'ı Mübareksiz günlere hazırlayan gelişmelerin yaşandığı Tahrir Meydanı yine hareketli. Bir farkla ki, vaktiyle yapılan ve halkın bütün kesimlerinin katıldığı gösteriler  temel olarak halkı ile alakası olmayan bir yönetimi sonlandırmayı hedeflerken, şimdiki gösteriler sayıları oldukça az olan bazı kesimler tarafından yapılıyor. Gösterilere fiilen katılanlar tam olarak ne istediklerini bilmiyor olsalar da, organize edenlerin hedefi, Cumhurbaşkanı Mursi'nin elini kolunu bağlamak.

Tahrir'de bulunanlar kim olursa olsun, onların orada toplanmalarını teşvik edenlerin başında ordu ve yargı mensupları geliyor.

İşin en acı tarafı da, protestolar sırasında ölüm ve yaralanmaların olması…

Mursi'nin ülkede doğan bazı boşlukları kapatabilmek niyetiyle aldığı geçici bazı kararlar sebebiyle harekete geçilmiş gibi gözükse de, esas sebepler çok daha derinde.

Gerek üst düzey ordu mensupları ve gerekse yargıçlar, Mursi'nin idaresi kökleştikçe sahip oldukları imtiyazları tamamen kaybedeceklerinin farkındalar ve ümitsizce de olsa, bu türden gelişmelere mani olma arayışları içindeler.

Tahrir Meydanı'nda toplanarak Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi istifaya davet edenlerin çoğu, bunun böyle gerektiğini düşündükleri için ordalar. Ancak onları dinlediğinizde, Mursi karşıtı olarak Tahrir Meydanı'nda değil, birer Mursi  taraftarı olarak Anayasa Mahkemesi önünde olmaları gerektiğini düşünüyorsunuz.

Çünkü izafe edilen bütün suçlamalar, Mursi'nin ortadan kaldırmak için uğraştığı şeylerden oluşuyor. Yani Tahrir'de toplananlar, çok kötü bir şekilde yönlendirildiklerinin, yani kandırıldıklarının farkında bile değiller.

Ülke ekonomisinin yüzde 40'ına sahip olan ve ekonomiyle uğraştıkları için artık savaşmayı da unuttukları rivayet edilen Mısır Ordusu'nun üst düzey mensuplarının, Cumhurbaşkanı Mursi'den memnun olmadıkları malum.

Gerek aldıkları ücret, gerek sahip oldukları hak ve imtiyazlar dolayısıyla toplumun oldukça elit bir kesimini oluşturan yargı mensupları da memnuniyetsizler arasında. Yargıçlar, yüksek maaşlarının, alabildiğine serbest çalışma ortamlarının ve yakınları ile alakalı olarak sahip oldukları iş sahibi yapabilme imkanlarının budanacağını biliyor ve bu gelişmeyi geciktirebilecek her türlü adıma gözleri kapalı destek oluyorlar.

Protesto gösterilerinin başka türden de çeşnileri var tabii. Biraz da beklenmedik bir şekilde Mısır'ın başına geçen ve olabilecek en uygun adımları atarak ülkeyi istikrara doğru götüren bir Mursi, bölge üzerine hesapları olanlar açısından da pek uygun bir isim değil.

Mümkün olabilirse işbaşından uzaklaştırmak ama hiç değilse zannettiği kadar rahat olmadığını kendisine göstermek niyetinde olan güçlerin de, protestolara katkıda bulunduğuna kesin gözüyle bakılıyor.

Mursi karşıtları ile alakalı olarak söylenebilecek en doğru söz şu: her birisi birer Firavun olan bazı güç sahipleri, güçlerini kaybetmemek için Mursi'yi Firavunlaşmaya çalışmakla suçluyorlar…

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com