‘Konuştukça batmak', işte buna denir!
- GİRİŞ30.01.2013 09:32
- GÜNCELLEME30.01.2013 09:32
1990 yılının sonlarına doğru Refah Partisi İstanbul teşkilatı mensuplarından oluşan bir heyetle Saraybosna'ya gitmiştik. Başta rahmetli Aliya İzzetbegoviç olmak üzere, o dönemde yeni kurulmuş bulunan SDA'nın (Demokratik Eylem Partisi) önde gelen isimleri ve bu arada Bosna'nın tanınmış alimleri ile de görüşmeler yapma imkanı bulmuştuk.
Ulemadan bir zat, (Yakup Çeriç miydi?) özellikle Tito yönetimindeki yıllarda sadece Müslüman olduklarını belirten insanların bile hapse atıldıklarını anlatmıştı. Bilindiği gibi rahmetli Aliya İzzetbegoviç de bu kaderi yaşayan ve yıllarının çoğunu hapishanede geçirmek zorunda kalanlardan birisiydi.
Söz camiler ve cemaate geldiğinde de, o zat şunları söylemişti: “Komünist dönemde camiler açık ama gitmek yasaktı. Şu anda nispeten serbest bir ortam olsa da, insanların çoğu camiye gitmeye hala korkuyorlar. Vaktiyle o kadar sıkıntı çektiler ki, bu serbest ortamın, kimlerin camilere girip çıktığını tespit etmek için düzenlenen bir tezgah olduğunu düşünüyorlar.”
CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Birgül Ayman Güler'in, "Kürt milliyetçiliğini bana 'ilericilik' ve 'bağımsızcılık' diye yutturamazsınız. Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz." şeklindeki sözlerini müdafaa sadedinde sarf ettiği Yugoslavya ile alakalı sözlerini okuyunca, bu hatıra aklıma geldi.
Birgül Ayman Güler şöyle demiş: "Boşnak kökenli Türk vatandaşıyım. Ülkemin, babamın memleketi olan Yugoslavya gibi olmasını istemiyorum. 21. Yüzyıla yakışmayan bu acılar, başka hiçbir yerde yeniden yaşanmamalıdır. Yugoslav ulus yapısı ve sosyalist altyapı ortadan kaldırıldığında, ülke milliyetler mezbahasına döndü. Yapılmak istenen Türk ulus yapısını çözme operasyonu ve sonrasında benzer bir gelecek tehdidi görüyorum."
Yugoslavya sonrası hal, tartışılabilecek bir haldir, tamam. Ama Yugoslavya'nın da savunulacak ve hele özlem duyulabilecek bir tarafı olup olmadığı, mutlaka ama mutlaka tartışılması gereken bir konudur. Özellikle de Bosna Hersek'te yaşananlar düşünüldüğünde…
Hayat böyledir işte. Çok da arzu ediyor olmamanıza rağmen bir söz eder, sonra o sözün ağırlığının altından kalkabilmek için başka yüzlerce söz etmek durumunda kalır, bu arada da büsbütün batarsınız.
CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in başına gelen de -öyle olmadığını göstermeye gayret ediyor olsa da-, aslında bu.
TBMM Genel Kurulu'ndaki sözleri üzerine çıkan fırtınayı dindirmek gayretiyle attığı her adım yeni bir fırtınayı davet ediyor, Birgül Ayman Güler'in.
Son olarak Boşnak asıllı olduğunu söyleyip Yugoslavya örneğini vermesi ise, birçokları açısından ‘özrü kabahatinden büyük' deyişini akla getirdi.
Bir Yönetim Bilimi profesörü olarak, içine düştüğü halden çıkabilmek konusunda daha başka yol ve yöntemler biliyordur şüphesiz. Ancak, bulunduğu yerin doğru yer ve söylediği her sözü kesin olarak doğru olduğunu zannetmek, insana bunları yaptırıyor; konuştukça batırıyor işte…
Ekrem Kızıltaş - Haber7
ekremkiziltas@gmail.com
Yorumlar1