Paralel yargının kelle alma operasyonu

  • GİRİŞ12.09.2014 10:25
  • GÜNCELLEME12.09.2014 10:25

Biz bugün de HSYK içindeki paralel örgüt yapılanmasının ellerindeki yetkileri kullanarak, akıl almaz iddialarla sicilleri bozulan ve ‘Sicil affı değil, iade-i itibar. Sicil affı olması için bizlerin suç işlemiş olması lazım. Bizler herhangi bir hukuksuzluk yapmadık. Bilakis kimliği belirsiz sahte mektuplarla ve asılsız iddialarla sicillerimiz bozuldu. Bizler dosyalarımız yeniden incelensin istiyoruz” diyen yargı mensuplarının hikayelerine kulak vermeye devam ediyoruz.

Ege bölgesinin şirin bir ilçesinde ‘Başsavcı’ olarak iki buçuk yıl görev yapan ve 24 yıllık meslek geçmişi olan  U. K, aynı adliyede hakim olan eşiyle birlikte başlarına gelenleri şöyle anlatıyor:

“Bulunduğum ilçeye 2004 yılında savcı olarak atandım. İki buçuk yıl sonra ise görev yaptığım yerin ‘başsavcılık’ görevi tevdi edildi ve iki buçuk yılda yani 2010 yılına kadar başsavcı olarak görev yaptım. Ne olduysa 2010 yılında yapılan referandumla HSYK’nın yapısının değişmesinden sonra oldu.

2010 yılındaki yeni oluşturulan HSYK’nın ilk kararnamesiyle birlikte birden normal savcı olarak başka bir ilçeye atandım. Başsavcılık unvanım alındı. Ortada herhangi bir sebep yoktu. Yani ben herhangi bir yere ‘başsavcı’ olarak atanmayı beklerken, normal bir savcı olarak atandığımı öğrendim.

Sonra tabi ortaya çıktı ki, o yıl içerisinde benimle ilgili Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na müstear isimle bir şikayet dilekçesi gönderilmiş. Kurul benimle ilgili ihzari soruşturma başlatılmış. Kurul hazırlanan ‘iddialar tamamen asılsızdır soruşturma geçirilmesine gerek yoktur’ raporuna rağmen HSYK 3. Dairesi benim hakkımda soruşturma başlatılması kararı veriyor. Ve dosyamın bağlı bulunduğum Ağır Ceza Başsavcısı’nda olduğunu öğrendim. Normalde ‘soruşturma geçirmesine gerek yoktur’ raporundan sonra böylesi bir karar vermemesi gerekirken dosya bağlı bulunduğum Ağır Ceza Başsavcısına intikal ettirilmiş.

Soruşturma geçiriyordum ve benim hiçbir şeyden haberim yoktu.

Bunun üzerine Ağır Ceza Başsavcısı’nı aradım ‘Neler oluyor?” diye  sorduğumda bana ‘Başsavcım rahat olun, dilekçeyi yazan vatandaşı bile buldum. Adamcağızın böylesi bir dilekçeden haberi bile yok, ‘Ben o başsavcıyı tanımıyorum bile’ diye ifade verdi. Bir yanlışlık olmuş sanırım buradan bir şey çıkmaz.’ dedi.

Anlayacağınız birileri, beni tanımayan bir vatandaşın adını kullanarak, onun ağzından bir ihbar dilekçesi yazmış ve HSYK 3. Dairede o asılsız ihbar dilekçesini işleme koyarak hakkımda soruşturma başlatılmasına karar vermişti.

Sonra o ‘iddialar asılsızdır diyen’ Ağır Ceza Başsavcısının tayini başka bir yere çıktı. Sonrasında ise kurul ilçeye olağan denetim için bir müfettiş gönderdi. Kurul mesela soruşturmayı Ağır Ceza Başsavcısı’na verebileceği gibi müfettişe de verebiliyor. Benim soruşturmada da ‘o müfettiş’ görevlendirildi.

Doğal olarak madem ki hakkımda iddialar var, o halde benim de hakkımdaki iddialarla ilgili dinlenmem lazım değil mi? Yok. Müfettişin elinde nereden edindiğini bilmediğimiz garip bir isimler listesi çıktı. Ahmet, Hüseyin, Mehmet....Nokta atışlar yapıyor. Elindeki isim listesindeki kişiler çağrılıyor ve ifadeleri alınıyor. Neler söylüyorlar ‘Tanırdık, zaten sevmezdik, kendini beğenmiş birisi olduğunu söylüyorlar, şunu duyduk, şunu ettik”.

İnanın böyle. Müfettiş iddiaları söylüyor, kim olduğunu bilmediğimiz o tanıklar da ‘Evet duymuştuk bizde” diyorlar.”

“İddialar asılsız gibi görünse de hakkında yoğun iddialar olması nedeniyle sicilinin bozulmasına...”

“Sicilimi bozulmasına sebep olan suçlar şunlar:

İlçenin ileri gelenleriyle tanışık olmam. Şaka değil.  Altı buçuk yıl görev yapmışım. Küçücük bir yer. Başsavcılık dönemimde törenlerde protokollere katılmışım. Nasıl tanışıklık olmaz?

Bir otelcinin ifadesini alırken karşımda oturmasına izin vermişim. Yasalarda sanığın nasıl durması gerektiğine dair bir şey yok ki.

İlçeye tayinim olduktan sonra bir çocuğum dünyaya geldi. Kredi kartımla çocuğuma ilçedeki bir mobilya dükkanından çocuk beşiği aldım. Zaman içerisinde başka yerlerden de ihtiyaçlarımız olduğunda aldım. Bunlar rüşvet olarak girmiş.

Bulunduğum ilçede 70 bin liraya bir daire aldım. Eşim ve ben çalışıyoruz. 65 bin lirasını banka kredisi çektik ve ödedik. O daire müfettiş raporuna deniz kenarında bir villa olarak girmiş ve güya villanın tadilatını da ilçedeki mafyaya yaptırmışım.

Hakkımdaki bir diğer iddia ise adliyedeki bir hanım avukata odamda çay ikram etmişim. Meğer o avukat hanımın mafya bağlantısı varmış. Soruşturma dosyasına mafya liderinin avukatıyla samimiyet kurarak toplum nezdinde mafya liderine imtiyaz kazandırdı şeklinde girmiş.

Aklımı oynatacaktım bu iddialar için beni savunma vermeye çağırdıklarında. Savunma vermek için gittim ancak verdiğim savunmanın hiçbir değerinin olmadığın gördüm. Çünkü hakkımda çoktan karar verilmişti. Tanık dinletmek istedim kurula kabul ettiremedim.

Bir katile, bir caniye bile hakkındaki iddiayla ilgili varsa tanık ve delil göstermesi istenir. Bu bir haktır. Ama benden ve benim durumumda olan kimseye bu hak verilmedi. Yargının içindeki bizler kendimizi savunamadık.

Görev yaptığım ilçenin emniyet amiri ‘O müfettiş’le ilgili olarak ‘Başsavcı beyin kellesini almaya geldi” diyor bir arkadaşıma. Bunları sonradan duydum hep.

Kim verdi bu operasyonun emrini, kim görevlendirdi, neyi amaçladılar hala bilmiyorum. Düşünüyorum, muhasebe ediyorum kendimi, ne hata yaptım acaba diye... Bir tek kusur ya da yanlış anlaşılmaya sebep olacak bir şey yapmadım. Kimseye haksızlık yapmadım. Sonra bir gün bir müfettiş çıktı bir rapor hazırladı. HSYK 3. Daire asılsız iddialar için soruşturma izni verdi. HSYK 2. Daire ‘Her ne kadar hakkındaki iddialar asılsız olsa da iddiaların yoğun olması sebebiyle’ deyip hakkımda ‘Kınama Cezası’ kararı verdi.

Yaptığım tüm itirazlar reddedildi.

Dosyam yeniden incelensin istiyorum. Adalet yerini bulsun ve haksızlığa uğratılan, mağduriyet yaşayan tüm yargı mensuplarına iade-i itibar yapılsın. Bu bizim hakkımız.

Sağlığımız bozuldu. Ciddi travmalar yaşadık. Adalete olan güvenimiz sarsıldı. Adalet Bakanı’nın sicil affıyla ilgili verdiği yasa tasarısı bu açıdan oldukça önemli. Eğer yasalaşırsa, kıyıma uğramış bir yargı mensuplarının mağduriyetini giderecek bu yasal düzenleme. “

yazının devamı için tıklayınız

Yorumlar1

  • Radiye 8 yıl önce Şikayet Et
    Medya ve emniyet kısmı belli ölçülerde kontrol altına alınmış gibi görünüyor peki ya yargı kısmı ne olacak örnekteki gibi haysiyetleriyle oynanmış bu yargı mensuplarının,sırf kıskanıldıkları yada birilerinin menfeati için iş yapamayacakları anlaşıldığı için,uğradıkları büyük mağduriyetleri kimler giderecek.yargının neresinde düğümler atılıyor.bu düğümleri hangi onurlular çözecek?
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat