Özrümüz kabahatimizden büyük olmasın

  • GİRİŞ22.04.2012 11:17
  • GÜNCELLEME22.04.2012 11:17

Herkesler kadar affedici değilim, darbeci zalimleri affedemiyorum, misal.

Doğruysa, Çevik Bir’in “seccade isteyip namaz kılmasına” da sevinemiyorum. Gerçi Allah’ın huzuruna durmak isteyen birisine, bir kul olarak “niye duruyorsun huzura” deme hakkım yok. Tövbesinin sahih, namazının makbul olup olmadığını bilemeyiz.

Bize ne, size ne, değil mi?

Allah bütün kullarına karşı merhametlidir. Ama Allah adildir. Neyi bağışlayıp neyi bağışlamayacağını da bildirmiş kullarına... Kul hakkını bağışlamıyor mesela... Ben karışmam, diyor. Git helalleş, meseleni hallet, sonra karşıma gel diyor.

Ben, beni ilgilendiren kısmında merhamet mi edeceğim, gazabımla mı muamele edeceğim, ona karar veririm, diyor.

İşte kul hakkı öyle bir şey ki, sabahtan akşama namaz kılsa, her gün oruç tutsa bile Allah onun muhakemesini mazluma bırakıyor...

Türkiye, bir taraftan Ergenekon davasıyla halihazırdaki darbe heveslilerinin “darbe planlarını” ele geçirip “ yargılamaya devam ederken, diğer taraftan da gerçekleşmiş darbelerin hayatta olan aktörlerini adaletin önüne çıkarmaya ve darbeler geçmişiyle de hesaplaşmaya devam ediyor.

Askerin bu ülkenin başına tebelleş olmasına göz yumanların, bu süreçte gazetelerinde neler söylediklerini, nasıl göz göre göre hukuksuzluğa çanak tuttuklarını biliyorsunuz. Şimdi aynı sayfalardan 28 Şubat yargılamalarına ilişkin “ama intikam kötü duygudur çocuklar” demeye yöneldiler.

Mehmet Yakup Yılmazoğlu’nun “yüzleşme, pişmanlık ve özür ihtiyacı” yazısı, 28 Şubat’ın yargılanma sürecinde tartışmayı doğru zemine çekmesi açısından “ufak” da olsa bir katkı sağlayabilir. “İntikam duygularının soğuması” açısından, özür konusunda bana hak vermiş sağolsun. Fakat özrün de bir vakti var ki, korkarım o da zamanaşımına uğramak üzere...

Yazının devamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz

Elif Çakır - Star Gazetesi

ecakir@stargazete.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat