Yeni açıklamalara göre, Türkiye’nin elektrik kurulu gücü Eylül 2025 itibarıyla 121 418 MW’ı aşmış durumda. Bu bağlamda güneş enerjisinin payı %19,9’a ulaşarak toplam kurulu gücün yaklaşık beşte birini oluşturmuş oldu. Rüzgâr ile birlikte güneş ve rüzgarın kurulu gücü 38 363 MW olarak bildirildi ve bu da toplam kurulu gücün yaklaşık %31,6’sına karşılık geliyor. Ayrıca “yerli kaynaklar” tanımıyla, toplam kurulu gücün %71’i yerli kaynaklardan oluştuğu açıklandı. Bu gelişmeler, Türkiye enerji stratejileri açısından oldukça anlamlıdır.

Enerji Dönüşümünde Yeni Bir Dönüm Noktası

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın son açıklamasına göre, Türkiye’nin toplam elektrik kurulu gücü 121 bin MW’ı aşarken bunun yaklaşık beşte biri artık güneş enerjisinden geliyor. Bu oran, yalnızca bir teknik gösterge değil; Türkiye’nin enerji politikalarında yaşanan zihinsel dönüşümün de sembolü.

Yıllar boyunca “yerli kaynak”, “arz güvenliği” ve “dışa bağımlılığı azaltma” ekseninde şekillenen enerji stratejisi, artık karbonsuz üretim ve yenilenebilir çeşitliliği hedeflerine doğru ilerliyor.

Güneş ve Rüzgarın Gücü: Kurulu Gücün Üçte Biri Yenilenebilir

Bakanlık verilerine göre güneş ve rüzgar kaynaklarının toplam kurulu gücü 38 bin MW’ı geçti; bu da toplam sistemin yaklaşık %31,6’sına denk geliyor.

Bu tablo, Türkiye’nin artık sadece fosil kaynaklara dayalı bir ülke olmadığını gösteriyor. Güneşin yoğun olduğu İç Anadolu, Güneydoğu ve Ege bölgelerinde hızla artan yatırımlar, ulusal şebekeye yeni bir esneklik ve çeşitlilik kazandırıyor.

Rüzgar-güneş ikilisi, enerji arzının “gün içi değişkenliğini” yönetmekte temel rol üstlenmeye başladı. Bu, gelecekte depolama ve akıllı şebeke çözümlerinin de stratejik önem kazanacağı anlamına geliyor.

Yerli Kaynak Payında Güçlü Artış

Verilere göre Türkiye’nin toplam kurulu gücünün %71’i yerli kaynaklardan oluşuyor. Bu oran, hem enerji güvenliği hem de ekonomik bağımsızlık açısından kritik bir başarı olarak değerlendirilebilir.

Yerli kaynak vurgusu, yalnızca enerji üretiminde değil; ekipman üretimi, panel montajı, bakım-onarım hizmetleri ve mühendislik altyapısında da yeni istihdam ve sanayi fırsatları yaratıyor.

Özellikle yerli güneş paneli üreticilerinin kapasitelerini arttırması hem dış ticaret açığını düşürme hem de teknoloji birikimi sağlama potansiyeli taşıyor.

2035 Ufku: Yenilenebilirde 120 Bin MW Hedefi

Bakanlığın paylaştığı uzun vadeli hedef, güneş ve rüzgar enerjisinde toplam 120 bin MW seviyesine ulaşmak. Bu hedef, bugünkü 38 bin MW’lık kapasitenin üç katına çıkması anlamına geliyor.

Ancak bu artış, sadece kurulum değil, aynı zamanda şebeke yönetimi, depolama teknolojileri ve yatırım finansmanı gibi alanlarda da büyük bir sıçrama gerektiriyor.

Bu nedenle, geleceğin enerji sisteminde batarya depolama tesisleri, hidroelektrik esnekliği ve dijital şebeke yönetimi politikalarının daha fazla ön plana çıkacağı öngörülebilir.

 

 

Türkiye’nin Enerji Vizyonunda Yeni Bir Denge

Türkiye’nin enerji politikası artık klasik “kaynak çeşitliliği” anlayışından öteye geçiyor. Yeni dönemde denge; güvenlik – sürdürülebilirlik – rekabetçilik ekseninde kurulmak zorunda.

Bir yanda arz güvenliğini destekleyen kömür, doğalgaz ve nükleer yatırımlar sürerken; diğer yanda güneş ve rüzgar gibi çevreci kaynakların sistemdeki payı artıyor. Bu çok katmanlı yapı, Türkiye’nin hem iklim taahhütlerini yerine getirmesini hem de enerji arzını çeşitlendirmesini mümkün kılıyor.

Geleceğe Bakış: Güneşin Rolü Artık Stratejik

Güneş enerjisinin kurulu gücün beşte birine ulaşması, sembolik bir eşiği temsil ediyor. Bu başarı, sadece teknik bir gösterge değil; Türkiye’nin düşük karbonlu kalkınma yolculuğunda ulaştığı olgunluk düzeyinin de kanıtı. Enerji dönüşümünün bundan sonraki aşamasında, depolama teknolojileri, yeşil hidrojen, enerji verimliliği ve bölgesel enerji ticareti gibi alanlarda adımların hızlanması bekleniyor.

Kısacası, Türkiye artık “enerji ithal eden” bir ülkeden çok, enerji çözümleri geliştiren bir ülke konumuna doğru ilerliyor.

 

 

Enerji Stratejileri Uzmanı

Emrah ÖZGÜL