Küskünler tekkesi
- GİRİŞ05.06.2014 10:17
- GÜNCELLEME05.06.2014 10:17
Hayata mı küsmüşler Türkiye'ye mi, bir bungunluk, bir ilgisizlik...
"Bu adam darbeyle de devrilmiyor seçimle de" bezginliği... "Bu millet adam olmaz" ya da "halkımız cahil" tepkisinin yeni bir tezahürü. Bu sefer öfke dışa yönelmiyor, kendi içlerine doğru patlıyorlar. Yani bir "explosion" değil bir "implosion" durumu.
Hani Sovyetler Birliği'nin, Amerika'nın onu üçüncü bir dünya savaşıyla yıkmasına gerek kalmadan, kendi içinden çürümesi ve çökmesi gibi bir şey.
Televizyon seyretmiyorlar, gazete okumuyorlarmış. Kendilerini gündeme kapamışlar. Yaptıkları, seccadesi kendinden menkul Fethullah Hazretleri gibi durup durup "Tayyip ölsün" şeklinde beddua etmek! Pasif ileniş.
Yok, bu Taksim çocuklarının sergiledikleri "kırıp dökme devrimciliği"nden, çevreye zarar verme "vandalizminden" farklı. Yasa dışı örgütlerin Taksim rezillikleri, aslında sol süsü verilmiş bir "köylü patlamasıydı"...
Bu, "yaşanmaz bu memlekette kardeşim" küskünlüğüdür ve hiç de yeni bir şey değildir. Eskiden darbe dönemlerinde gözlenirdi, Avrupa'ya kaçamayan Bodrum'a kaçardı.
Hayattan kaçan bu sözde devrimcilerin aklına da çözüm niyetine gele gele iki şey gelirdi: Ya kitapçı dükkanı açmak ya da bar açmak! Dükkanın adı da genellikle Devrim Kitabevi olmak üzere.
Türkiye Komünist Partisi'nin birinci sekreteri Tepebaşı'nda meyhane açmıştı da, "emekçi halkım ucuz rakı içecek" düşüncesiyle fiyatı gitgide artan rakıya zam yapmamakta direnince batmıştı hani...
Sonuçta, dön dolaş, "kendi işinin sahibi olmak" çözümüne dayalı küçük burjuva hayalleridir bunlar. Hep bir "sınıf değiştirme çabası" sözkonusudur.
Bir de "ben burjuvaziye çalışmam arkadaş" kaytarmasıyla babası gibi devlet memurluğuna kapağı atmaya çalışan bürokrat çocukları vardı ki, bu da haybeciliğin doruğu sayılırdı.
Devamı için tıklayın >>>
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol