Ben de "Stalingrad" filmini hatırladım şimdi. Keklik gibi Alman askeri avlayan keskin nişancı Zaitsev'e madalya verilecektir... Yepyeni, çakı gibi bir üniforma giydirirler, partinin cephe sorumlusu Hruşçov'la birlikte (bildiğiniz Kruşçev), duvarda asılı büyük bir Stalin portresinin önüne çıkarırlar... Resimlerini çekecekler...

Zaitsev'i oynayan Jude Law, fakat ondan daha çok, Hruşçov'u oynayan büyük aktör Bob Hoskins bu sahnede döktürmüşlerdir.

Yüzlerindeki "sert ve fakat mütebessimli" (!) ifade unutulmazdır.

Stalin'e bir süre öylece bakarlar. Sıkıysa bakmasınlar.

Bir başka "mütebessimli" daha çıktı: Kemal Kılıçdaroğlu.

Kılıçdaroğlu Avusturya'ya gitmiş. Gurbetçilerden CHP'ye oy toplayacak. Elbette bizim elçiliğe de uğramış.

Elçilikte elbette bir Atatürk portresi de varmış. Ya ne olacaktı, George Washington mu?

Bir fotoğraf: Kılıçdaroğlu kapıdan giriyor, duvarda Atatürk, Kılıçdaroğlu da geçerken şöyle yandan ve yukarıya doğru Zaitsev gibi bakıyor.

Ee, ne var bunda?

Hiç. Hiçbirşey yok. "Haber değeri" yok. Kendini bilen bir yazıişleri sabah toplantısına bile götürmez, kendini bilen bir müdür sayfaya koymaz.

Aydın Doğan'ın gazetesi koyar. 

"Ata'ya bakış" diye de kocaman yazmış. Sana dün bir büyükelçilikten baktım aziz Ata...

Haberin yalan bölümü de şöyle: "Kılıçdaroğlu, büyükelçilikteki Mustafa Kemal Atatürk'ün portresini dikkatle inceledi."

Resimde hiç öyle görünmüyor, geçerken "şöyle bir" bakıvermiş. Ortada bir "inceleme" durumu yok, dikkat hele hiç yok.

Baksa ne olacak, bakmasa ne olacak? Bakmasa biz tutup da "hain Kılıçdaroğlu yüce Atatürk'e aldırmadan geçti" mi yazacağız?

Belki de sonradan dikkatle incelemiştir: Yahu gözüm ısırıyor, bir yerlerden tanıyacağım ama... Sarı saçlı, mavi gözlü de üstelik...

Portrede dikkatle incelenecek bir şey yok, bildiğin Atatürk.

Asker üniformasıyla. Belki de Kılıçdaroğlu'nu heyecanlandıran bu olmuştur. Ay vallahi Anıtkabir'in defterine yazı yazar gibi...

 

Yazınını devamını okumak için tıklayın...