Durduğun kabahat

  • GİRİŞ08.11.2015 10:56
  • GÜNCELLEME08.11.2015 10:56

(Sıcak zeytinyağlı "paella" yeme, kötü sonuçlara yol açar. Üstelik İspanya'da tuvaletlerde su olmadığı gibi kağıt da bulunmaz. Sonra uyarmadı deme Fadime.) Kimisi kaybedenlere küfürleri sıralıyor.
Kimisi "Gandhi Kemal" gibilerden yeni bir "mostralık" ve tabii buna uygun yeni bir "mazmun" arayışında: Mazlum Mustafa, Bitirim Muharrem, falan... Lakin bunun için "yukarıda" alınacak kararlara ve yakılacak ışığa ihtiyacı var. (Zafer Bey'in odasına bak bakalım, ışığı yanıyor mu?) Kimisi edepsizleniyor, "kazandınız ya, daha ne istiyorsunuz, artık peşimizi bırakın" diye diklenmeye kalkıyor.
Kimisi umutsuz, "çiçek böcek edebiyatına geçme" temrinleri yapıyor, fabrika ayarlarına dönecekmiş. Oysa uyanıklık edip seçimden aylar önce "artık aşk yazacağım" demiş olanlar badireyi hasarsız atlattılar.
Kimisi "elde var hüzün" diye içli şiirler döktürüyor. Kimisi "küstüm, oynamıyorum" diyor, bir daha oy kullanmayacakmış (cahil halk eğitilene kadar)... "Herkes gibi ben de çok üzgünüm" diyor (üzgün olmayan yirmi dört milyon kişi var.) 
Kimisi "sözümü dinlemiyorsanız ben de artık yazmam" dedi, çekti gitti. "Yazdıklarımı kimseye okutamıyorım" demenin yiğitliğe sürdürmemeye çalışan şekli.
Kimisi "bizi seçimi AKP'nin kazandığına inandırdılar" diyor, meğerse bu bir yalanmış. Aşk da bir yalan mı acaba, eski bir yalan, Adem'le Havva'dan kalan?
Kimisi domuzluğundan hiç taviz vermeden zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkabilmek için debeleniyor. Kimisi gene ve kimbilir kaçıncı kere "kesin hile yaptılar" teranesinin derin dıngıllığına sığınıyor.
Kimisi, kurtulamayacağını, yediği herzelerin unutulmayacağını anladı. (Aydın Bey bunlara "on beş gün dayanın, geçer" demiş!) 
Bu arada "yaşanmaz bu memlekette" edebiyatı da yeniden canlandı.
Elinde olsa buralarda hiç durmazmış... Stockholm, duy sesimizi!

Yazının tamamı için tıklayınız...

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat