Osmanlı'da garaj mes'elesi
- GİRİŞ08.04.2012 10:13
- GÜNCELLEME08.04.2012 10:13
Hükümet yeni bir yasa tasarısı hazırlıyor. Bu yasa, özellikle İstanbul'da depreme dayanıksız yapıların yıkılması ve yerine sağlamlarının yapılması girişiminin bir yan ürünü.
Hazırlanacak (ve de meclisten çatır çatır geçecek) yasaya göre, artık binalara "garaj mecburiyeti" getiriliyor!
Apartmanı yapan, o binada oturacak kişilerin tahmini araba sayısını hesaplayacak, altına ona göre kapalı garaj yapacak.
Çünkü bu garaj meselesi, hele İstanbul'da, azıcık edebiyat yapmama izin verirseniz "kanayan bir yaradır"...
Araba koyacak yer olmadığı için bütün sokaklar, bütün kaldırımlar "işgal altındadır"... Trafikten şerit azalması bir yana, kaldırımlar yürünemez, geçit vermez haldedir. Aziz halkımız pek aldırmasa da iyi kötü estetik duygusu olan duyarlı insanları çok rahatsız eden "görüntü kirliliği" de cabası.
Çünkü o binalar yapılırken bu mesele hiç düşünülmemiştir. Eskiden, daire alanın ille bir de araba alması pek yaygın değildi. Arabası olan parmakla gösteriliyordu ve herkes arabasını evinin önüne, kaldırıma park ediyordu. Araba hırsızlığı da yaygın değildi.
Sonra kapitalizm gelişti, refah yayıldı, tüketim kamçılandı ve araba sahiplerinin sayısı müthiş bir hızla arttı.
Her biri altında kendi özel arabasıyla dolaşmaktan asla geri kalmayan ikiyüzlü sosyalist gazeteciler memleketin ille "toplu taşımacılığa" yönelmesini istiyorlardı ama nafile... (İşin matrağı, bu arada toplu taşımacılık da müthiş bir hızla gelişiyordu.)
Yorumlar1