Ortada çok iyi bir tablo var esasında Fenerbahçe için. Bu sezon ligde en fazla net gol pozisyonuna giren, en fazla şut atan ve bu şutlarda en fazla isabeti yakalayan bir takım yaratmış Ersun Yanal. Süper Lig'in iç sahada en fazla gol atan takımı yine Fenerbahçe. Derbide üstün oynayıp rahat kazanan yine Yanal'ın takımı. Sonrasında Ersun hocanın açıklaması manşetlik: “Birçok mevkisinde oyuncu olmayan, hatta teknik direktörü olmayan Fenerbahçe kazandı. Biz görevimizi yaptık. Açıklamayı basın toplantısında yapacağım.” Ne oluyor derken, basın toplantısı yaptı Emre ve Yanal. Güya tartışmışlar, Emre bu yüzünden kadroya alınmamış. Bu konu reddedildi. Sonra Emre, BeIN Sports'a bağlanıp tartışma iddiasını kesinlikle kabul etmediğini söyledi. Esasında derbi galibiyetinin keyfini yaşayamamak, konunun ana fikri. Başa döneceğim: Fenerbahçe'nin evinde problemi yok, deplasmanlar ve seri galibiyetler. Bence esas mesele bu!

 

BEŞİKTAŞ’IN OYUNCULARI

Çoğunun performansı vasat bile değildi. Diaby, Rebocho, Roco, Lens, Elneny… Bunlar bence Beşiktaş'ın oyuncuları değil. Avcı, çıkaracağı 11'i hafta boyunca kafasında tasarlayıp idmanlarda maça hazırlamış. Tamam da antrenman, maç değil. Oyuncu çalışmalarda uçar kaçar, maça çıkınca kaybolur. Bunlara ‘Teknik direktör yanıltan futbolcular topluluğu' diyoruz. Avcı'nın en büyük zaafı bu oldu derbide. Bir de büyük maç oynayacak oyuncu sayısı bir elin beş parmağından az olursa çok kolay gider böyle maçlar! Devre arasında radikal kararlar gerekiyor sanki…

 

BRAVO OZAN TUFAN

Neredeyse kaybolacaktı. Vallahi küllerinden doğdu. Pazar günü kuvvetli, tempolu, fiziğini sahaya iyi yansıtan mükemmel bir tablo çizdi Ozan. Attığı gol nefisti. Ayakta alkışlıyorum Ozan'ı; bu oyunu sevdiğini ve mücadeleyi bırakmadığını bizlere gösterdiği için. Bravo Ozan, devam!

‘DERBİ’ DİYE DİYE

Bizim derbilerimiz din-mezhep derbisi mi? Katolik-protestan maçı mı, Rangers-Celtic gibi? Bizim derbilerimiz etnik derbi mi? Barcelona- Real Madrid maçları öyledir. Bizim derbilerimiz zengin-fakir, sınıf derbileri mi? Boca-River mesela. Bizim derbiler çok masum. Eskiden çok mutluydum bizim derbilerden. Mutsuzluktan mutluluk çıkaranlar ortaya çıkana kadar. Toplumsal bir problem bu belki de!

VAR’DAN MEMNUN DEĞİLİM

Ne protokolmüş arkadaş! Birçok maç izliyorum. İtme, çekme, kayarak arkadan tehlikeli müdahale, orta sahada olsa hemen faul çalınacak hareketler ceza sahasında hakemler tarafından verilmiyor. VAR sistemi yokken ‘Ne yapalım hakem görmedi' diyorduk. VAR protokolü denilen sağlıksız sistem böyle giderse futbolun sihrini bozar. Keşke bu oyun eskisi gibi ‘Hatalar oyunu' diye anılsa. Artık VAR mevcut maalesef!

DÜŞÜK PUANLI ŞAMPİYON

Hesaplar şunu gösteriyor: Bu sezonun şampiyonu tarihin en düşük puanlı şampiyonu olacak. Zirvede ve küme düşme potasındaki yarış devam ediyor. Bu ne demek? Çok fazla puan kaybı ortaya çıkacak. Devre arasında çok iyi hazırlanan ve anahtar transfer yapan takım şampiyon olacak.

ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR?

Ernest Hemingway'in edebiyat şaheserleri içinde yer alır bu kitap. Okumayanlara şiddetle tavsiye ederim. ‘Çanlar kimin için çalıyor' sorusu ülkemizde zor durumda kalan kişi veya takımlar için sık kullanılır. Zirvede hep olmayı hesaplayan bir takım düşünün. Göztepe maçında ilk isabetli şutunu 78'inci dakikada Falcao ile atıyor. 17 yıl sonra İzmir'de Göztepe'ye kaybediyor. Takımın içinde kurgusal bozukluk mu var? Yapılan transferler hiç olmadı sanki. 16 maçta 4 mağlubiyet, 6 beraberlik zirveden kopuştur ve çanlar çalmaya başlar.

BABEL’E NE OLDU?

19 maçta 18 kez ilk 11'de maça başlıyorsun. Hollanda Milli Takımı bile senden kolay kolay vazgeçmiyor. Attığın gol sayısı 4 ve sıfır asistin var. Tamam; Babel gol makinesi değil ama biraz kıpırdaması lazım.

FUTBOL PROGRAMLARI

37 yıldır spor yayıncısıyım. Türkiye'de yapılan futbol programları seyirciyi geriyor mu? Bu konuda yapılan sosyolojik analiz veya araştırma var mı? Yok ise olmalı. Çünkü bu oyun bir kültürdür. Siyasi içerikli programlarda yapılamayan eleştirilerin yeşil sahaya yansıması değildir futbol programcılığı. Olmamalıdır da!

SÖZCÜ