Siyaseten uzlet ve bugünkü karşılığı

  • GİRİŞ13.06.2021 10:03
  • GÜNCELLEME13.06.2021 10:03

Büyük sufi Hasan Basri, İslam’ın ilk dönemindeki şiddetli siyasal ihtilafları ve çatışmaları içinde siyaseten uzleti temsil eden önemli isimlerin başında gelir. İktidar ve muhalefet ilişkilerine karşı hoşnutsuzluk içinde yer alır. Bu nedenle siyasetten çekilme tutumunu geliştirir. Buna üçüncü yol denir. Pasiflikten öte bir sabır ve “mevcut oyuna dâhil olmama” davranışı sergilenir. Aslında Hasan Basri, genel manada bir uzlet içindedir. Yani toplumun hem siyaset hem de gündelik ilişkileri açısından yaşadığı derin yozlaşmalardan dolayı çekilme içine girmektedir.

Nakşiliğin ihyacı öncülerinden İmam-ı Rabbani de “riyaset ve siyaset sevdası, seyr-u sülukun son demlerinde silinen manevi bir lekedir” diyor. Bu yaklaşımıyla cemaat ve siyaset ilişkisi konusunda oldukça mesafeli bir tavrın gerekliliğine işaret eder. İmam-ı Rabbani siyaset ve siyasi otoriteyi tasavvufi yükselişte ve insani olgunlaşmada silinmesi gerekli olan bir leke olarak görüyor. Siyaset, bir bakıma manevi gelişmenin önünde duran ve aşılması gereken bir engeldir. Engelden öte bir “leke”dir”. Aslında Nakşi Mücedddiye geleneği, siyasetçilere yardımcı olmak, danışmanlık yapmak, onların hak-batıl mücadelesinde yanlarında olmak gibi tutumlarıyla öne çıkmaktadır. Mesela Mevlana Halid-i Bağdadi, halifelerini İstanbul’a gönderirken Osmanlı halifesinin yanında yer almalarını söyler. Ancak aynı zamanda, “kurbiyeti sultan, ateşi suzandır” der. Yani sultana yakınlık yakıcı ateştir.

Modern zamanlarda da siyaseten uzlet davranışını Said-i Nursi’nin kimliğinde görüyoruz. Meşrutiyet döneminde oldukça aktif siyaset içinde olan Nursi, Cumhuriyetin tek parti döneminde siyaset işine şeytan demektedir. Ona karşı ciddi bir mesafe içine girer. Tamamen iman meselesine yoğunlaşır. Bir bakıma siyasetli dönemini Nursi kendisi I. Said, siyasetsiz dönemini de II. Said olarak tanımlar. Aslında “yeniden siyaset dönemi” ise III. Said olarak adlandırmak mümkün. Çünkü Demokrat Parti ortaya çıkınca yeniden siyasetle ilgili beyanlarda bulunur. Demokrat Müslümanlar veya demokrat dindarlar terkibini kullanarak bu hareket ile din arasında pozitif bir ilişki inşa etmeye çalışır. Yine DP’nin çeşitli çalışmalarına katılır. Demek ki Nursi de siyaseten uzleti dönemsel olarak algılamaktadır.

Siyaseten uzlet olgusu neden ortaya çıkıyor? İslam tarihinin farklı dönemlerinde ortaya çıkan bu olgunun günümüzde bir karşılığı var mı? Üzerinde durulması gereken sorular bunlar. Siyaseten uzlet, aşırı siyasal yozlaşma, itimatsızlık, parçalanma, Müslümanların birbiriyle çatışması ve siyasetin bir fitne haline gelmesine karşı gelişen bir tutumdur. Bu tutumu özellikle Hasan Basri, Ebu Hanife ve Saidi Nursi davranışlarında görmek mümkündür. Ki Ebu Hanife de Hz. Ali’nin torunu Zeynel Abidin’in muhalefetine bizzat iştirak etmemiştir. İktidarın da yanında yer almamıştır. Ancak siyaseten uzlet tutumu, iktidarı onaylamamak anlamına geldiği için iktidar tarafından zulme uğramış ve işkenceye maruz kalmıştır.

Siyaseten uzlete çekilmek günümüz siyasal pratiğinde de bir seçenek olarak gözüküyor. Özellikle çok yüksek oranda “kararsızlar” seçmeni bunu ifade ediyor. Ancak laikçi egemen tahayyülün ürettiği tecrübeler ve muhtemel yeniden egemen olma durumu uzletten tekrar katılma döneminin önemli bir gerekçesi oluyor. Ancak özellikle yeni seçmen grubu olan gençler, bahsettiğimiz laikçi zulmün tecrübelerinden gelmedikleri için tam manasıyla bir siyasal uzlete yönelim içerisindedirler. Apolitiklik budur. Politik olana karşı bir geri çekilmedir. Muhafazakâr siyasal aktörlerin ve alanın parçalanması da bu uzlet olgusunun başka önemli bir gerekçesi.

Siyasetin kendi içinde kavga, fitne ve dünyevileşme olgusu olmaktan çıkarak topluma adalet getiren ve yine toplumu ıslah eden bir kudrete yönelmesi gerekir. İşte o zaman siyasetin uzlet yönelimleri ve arayışları son bulur. Kararsızlar ve gençler yeniden siyasete karşı pozitif duygular içinde olmaya başlar. Siyaset saygın, heyecanlı ve ilgi odağı haline gelir. Kişi ve gruplar meselesinden çıkarak yeniden memleket meselesine döner. Türkiye de siyasal cebelleşme, kutuplaşma ve itibarsızlıktan çıkarak tazelenir. Gençlerin yeni birikimleri, heyecanları ve ufuklarıyla bütünleşir. Siyasal parçalanma aşılır.

Yeni Şafak

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat