Darbeyi paşa ihbar etti

  • GİRİŞ01.11.2009 08:27
  • GÜNCELLEME01.11.2009 08:27

1839'da başlayan Tanzimat Dönemi uygulamalarının bazı kesimlerde ortaya çıkardığı hoşnutsuzluk, 1853'te başlayan Kırım Savaşı'ndan sonra devletin mali du­rumunun sarsılması, buna karşılık toplumun yüksek tabakasında görülen alafran­ga âdetlerin doğurduğu lüks yaşama özentisine duyulan tepkiler ve 1856'da ilân edilen Islahat Fermanı'nda gayrimüslimlere tanınan haklara karşı tepkiler Sultan Abdülmecid'e karşı bir darbe teşebbüsüne yol açtı.

Bu gelişmeler çerçevesinde istedikleri mevki ve makam­lara getirilmemiş bir kısım askerler, ulema ve mülkiye memurları Sultan Abdülmecid ve dönemin yöneticilerini değiştirmek için 1859 yılı başlarında gizli bir örgüt kurdular.

Ulema, bürokrasi ve asker el ele

Darbe için yola çıkanlar, Bâb-ı Seraskeri Dâr-ı Şûrâ Reisi Hüseyin Daim Paşa, Cafer Dem Paşa, Binbaşı Rasim Efendi, Fatih Medresesi hocaların­dan Nasuhî Efendi, Kütahyalı Şeyh İsmail, Hezargradlı Şeyh Feyzullah Efendi, Tophane Müftüsü Bekir Efendi ve Tophane kâtiple­rinden Arif Bey'in de aralarında bulunduğu yaklaşık 25-30 kişilik topluluğun reisi Bâyezid Medresesi müderrislerinden Süleymaniyeli Şeyh Ahmed Efendi idi. Hü­seyin Dâim Paşa ise başkan vekili idi.

Genel sekreter Arif Bey, cemiyet adına propagan­da yaparak taraftar topluyordu. Topluluğa üye olanlardan, "Süleymaniyeli Şeyh Ahmed Efendi ile aramdaki antlaşmayı kabul ettim ve ben antlaşmalı bir fedaiyim" diye taahhütname alıyorlardı.

Topluluğa bir taraftan yeni asker üyeler katılırken, bir taraftan da halk içinde propaganda faaliyetleri devam ediyordu. Ancak topluluğun planı, kendilerine katılmaya davet ettikleri Mirliva, yani General Hasan Paşa'nın durumu üstlerine ihbarıyla suya düştü. Hasan Paşa, gizli topluluğu serasker, yani dönemin genelkurmay başkanı Rıza Paşa'ya bildirdi ve örgütü tuzağa düşürmek için toplantıya davet etti. Hükümet, 14 Eylül 1859'da gizli topluluğu Kılıç Ali Paşa Camii'nde yaptıkları toplantı sırasında basarak, orada bulunanları tutuklattı.

Darbecileri Fransız elçisi kurtardı

Örgüt üyelerinin yargılanma­sı için Sadrazam Ali Paşa ve üst düzey devlet adamlarının oluşturduğu özel bir mahkeme kuruldu. Örgüt üyeleri Kuleli Kışlası'nda hapsedildi ve yargılanmaları da bu kışlada yapıldı. Bu yüzden hadiseye Kuleli Vak'ası adı verildi. Bu konu hakkında geniş bilgi Uluğ İğdemir ve Zekeriya Türkmen'in çalışmalarından öğrenilebilir.

Sorgulamalarından anlaşıldığına göre ayaklanma başlayınca elçiliklere, patrik­haneye ve şehir halkına hitaben Arif Bey vasıtasıyla yazılan bildiriler dağıtılacak, Cafer Dem Paşa, Arnavut askerlerle kont­rolü sağlayacak, Rasim Bey fedai grubu ile telgraf tellerini keserek dışarıyla haberleşmeyi önleyecek, Tophane Müftüsü Bekir Efen­di de gereken desteği sağlayacaktı. Ferik Hüseyin Dâim Paşa ise 1859'da Kaf­kasya'dan İstanbul'a göç eden ve o sırada işsiz durumda bulunan Çerkezler'i kolay­lıkla ikna ederek örgüt saflarına ala­caktı. Örgüt şeriat için çalıştığını ifade ederek ulema ve halkı da saflarına almayı planlamıştı.

Örgütün üst düzey yöneticileri Süleymaniyeli Şeyh Ahmed Efendi, Hüseyin Dâim Paşa ve Cafer Dem Paşa, Binbaşı Rasim Bey ve Arif Efendi idama, diğer üyeler de kalebent ve sürgün cezalarına çarptırıldılar. Cafer Dem Paşa, sorgusundan sonra Kuleli Kışlası'na getirilirken intihar etmişti. Sultan Abdülmecid, idam cezalarını müebbet kalebentliğe çevirdi. Hareketin liderleri, hayatta kalmalarını Fransız elçisinin müdahalesine borçluydular. Cemiyetin açığa çıkmasını sağla­yan Hasan Paşa ise ferikliğe terfi ettirildi.

Kuleli Vak'ası bastırıldığı halde Yeni Osmanlılar hareketine örnek oldu. Namık Kemal, Kuleli Vak'ası'nı bir hürriyet hareketi olarak yo­rumlayıp, örgüt üyelerinin gizli bir şekilde yargılanmasının Tanzimat'ın hukukî esaslarına aykırı olduğunu söyler.

Islahat Fermanı'na tepkiler

Avrupalı devletlerin baskısıyla 18 Şubat 1856'da Babıâli'de törenle ilân edilen Islahat Fermanı, gayrimüslimlerin imparatorluktaki statüsünü değiştirdi. Gayrimüslimlere ayinlerinde serbestlik verildiği için kiliselerde çanlar çalınmaya başlandı. Bu yüzden imparatorluğun çe­şitli yerlerinde olaylar meydana geldi.

Maraş, Halep, Şam, Cidde ve Selanik gibi yerlerde Müslümanlar'la gayrimüslimler arasında çatışmalar yaşandı. 1856'da Maraş'ta meydana gelen olaylar sırasında bir İngiliz tüccar ve ailesi öldürüldü. 1858'de Cidde'de çıkan olaylarda yabancı konsoloslar öldürülünce İngiliz ve Fransız donanması şehri topa tuttu. 1860'da Halep ve Şam'da Avrupalılar ile imparatorluk tebaası gayrimüslimlerin ev ve işyerleri tahrip edildi.

Avrupalılar, özellikle Rumeli, Girit ve Lübnan gibi gayrimüslimlerin sayıca fazla olduğu yerlerdeki olaylarda Osmanlı topraklarına çeşitli müdahalelerde bulundular.

Erhan AFYONCU / Bugün

Yorumlar4

  • zeki alperen 16 yıl önce Şikayet Et
    Malüm Belge neden MEDYAYA DÜŞÜRÜLDÜ ..?. Sadece ve sadece AZİZ MİLLETE ŞİKAYETTİR! Yapılanları sadece deşifre etmek demek değil dir. Brawo VATANSEVERLERE!
    Cevapla
  • zeki alperen 16 yıl önce Şikayet Et
    Dünyanın EN ŞEREFLİ MESLEĞİ NEDİR DERSELER..?. Bize kalırsa En şerefli meslek istihabratçılıktır.Şu an ki malüm belgeninde ELEGEÇİRİLİPTE en zoru da MEDYADA DEŞİFRE edilmesi çok büyük yükümlülüktür ve cesaret işidir.Malüm Belge eğer MEDYAYA düşürülmeseydi ne olurdu biliyormusunuz hiç düşündünüz mü?Hiç araştıdınız mı? Bir kaç olasılık var 1.Ya savcılığa verilen bu belge bir şekilde alınarak yerine sahtesi konulabilrdi.Çelik kasalarda saklansaydı bile!2.kurumlar arası bir şekide bertaraf edilirdi.3.Üzerine gidilmez örtülürdü.4.alalacele darbe yapılırdı!
    Cevapla
  • hakkı coşkun 16 yıl önce Şikayet Et
    kuleli isyanı ırkcılık hareketi yazara teşekkür ederim.. bir insan müftü vs. olsa yazıda örneğide var yakış olmuyor ırkcılık hiç kimseye yakışmıyor örgüt adınıda güzel koyuyorlar şeriat ergenekon vs. yazının vermek istetiği şu ırkcılık körü körüne halkları galayene getirip kırdırmak öldürmek bunu hemde koyun postuna bürünmüş alim zalim kisbesinde yapan devleti sömüren ondan nemalanan insanlar yapıyor hemde vatan sevgisi adına millietcilik adına borazanlık yapan sonunu düşünmeyen adamlar gibi..başardıklarında dikta olup çıkıyorlar bu gibi temalar işlensin.
    Cevapla
  • ismail damar 16 yıl önce Şikayet Et
    E.ASSUBAY. burda sn yazar ''ihbar etmek'' anlamını vatan hainliği dercesine yaklaştırmaya çalışmış..modern dünyada hak ve hukuk kavramlarının içi avrupa ülkeleri gibi bizim cennet vatanımıza geldiği zaman ihbar asli vatandaşlık görevi olacaktır...
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat