Devlet, 170 yıldır Tunceli'de otorite kurmaya çalışıyor
- GİRİŞ22.11.2009 07:57
- GÜNCELLEME22.11.2009 07:57
TANZİMAT'LA GELEN YENİ YÖNETİM ŞEKLİ
1839'da Tanzimat Fermanı'nın ilânı imparatorluk bünyesinde büyük yankı uyandırdı. Tanzimat'ın getirdiği yeni idari ve mali sistemin imparatorluğun birçok yerinde uygulamaya girmesi büyük tepkilere yol açtı. Bunlardan biri de Dersim, yani Tunceli bölgesi idi. Tunceli'nin 19. yüzyılın ikinci yarısındaki tarihini anlatan ve önemli bir çalışma olan İbrahim Yılmazçelik'in "XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Dersim Sancağı, Elazığ 1999" isimli kitabından bu konuyla ilgili teferruatlı bilgi öğrenilebilir.
Dersim 1848'de sancak hâline getirildi. Dersim Sancağı Hozat'tan yönetilen Gürcanis, Kuruçay, Ovacık, Mazgird, Kuzican ve Kemah kazaları ile Koçgiri aşiretinden ibaret bir sancaktı. 1859'da sancağın merkezi Ovacık oldu.
Bölgede yeni bir düzenlemeye gidilmesine rağmen vergi toplanması ve nüfus sayımında uzun süre problemler yaşandı. Osmanlı yönetiminin bölgeye ağa ve şeyhlerden idareci ataması, bölgede devlet otoritesinin kurulamamasının en önemli sebebiydi.
DEVLET OTORİTESİ BİR TÜRLÜ KURULAMADI
Bölgede devlet otoritesinin kurulması için aşiretlerin elindeki silahları toplama amacıyla 1850'de 11.306 askerle bir harekât başlatıldı. 1852'ye kadar süren bu harekâtla vergi toplamasını temin ve asker toplanması da amaçlanmıştı. Harput Valisi'nin 14 Ekim 1851 tarihli arzında bölgeyi anlatırken kullandığı "Üç-dört yüz seneden beri içlerine hükümet girmemiş ve kendileri dahi dağ ve ormanlarda gezerek" ifadesi Tunceli ve civarının Osmanlı yönetimi tarafından uzun süre ihmal edildiğini gösteriyordu.
Valinin raporunda bölge halkının yerleşik hayata geçmesinin zaman alacağı bu yüzden asayişin tam manasıyla sağlanana kadar belli mıntıkalarda asker bulundurulması tavsiye edilmişti. Askeri harekâtla bölgede asayiş kısmen sağlansa da uzun süre bölgede nüfus sayımı yapılamadığı gibi vergi de toplanamadı.
Osmanlı yönetimi 1860'tan sonra Hozat ve Mazgird'e birer kışla yapıp, bölgeye dışarıdan idareciler atayınca bölgedeki ağa ve aşiret reisleri nüfuzlarının azalacağı endişesiyle 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Ruslar'la işbirliğine girip, kışlaları yaktılar.
II. Abdülhamit, Rus savaşından sonra Doğu Anadolu'da aşiretlerle iyi ilişkiler kurup, devlete bağlama yoluna gitti. Dördüncü Ordu Müşiri Zeki Paşa ve Anadolu Umum Müfettişi Şakir Paşa'nın girişimleriyle Dersim meselesini halletmek için 1896'da bazı kararlar alındı. Bu kararlar meselenin sadece askeri girişimle başarılı olamayacağını gösteriyordu. Ancak bu kararlardan bir netice alınamadı. Sonraki dönemdeki girişimlerle de Dersim meselesi çözülemedi ve mesele cumhuriyete intikal etti.
FAKİRLİK ORTADAN KALDIRILMADAN DERSİM MESELESİ BİTMEZ
Şakir Paşa, 11 Ağustos 1899 tarihli raporuyla bölgede asayişin sağlanamamasının sebebini şu şekilde izah etmişti: "Dersim ahalisi öteden beri haydutluk yolunu tutmuştur. Şimdiye kadar üzerlerine üç defa askeri harekât yapılmış ve fesat çıkaran aşiret reisleri ya idam ya da sürgün edilmişken çok geçmeden yeni reisler türemiş ve şekavet daha da artmıştır. Sadece sert tedbirler ve birçok adamın öldürülmesi gibi usullere başvurularak, bölgede askeri harekât yapılacak olursa bu da bir netice vermeyecektir. Bölgedeki asayişsizliğin başlıca sebebi fakirliktir. Suçluların
cezasız kalması, halkta eşkıyalığın sıradan bir olay olduğu fikrini doğurmuştur. Dolayısıyla kanunların tatbik edilmesine engel yerleri ortadan kaldırmak gerekmektedir. İkinci aşamada ise cehaletin önlenmesi, batıl inançların düzeltilmesi, okullar açılması ayrıca Nakşibendî tekkelerin açılması lazımdır. Ayrıca yollar yapılarak şekavede yol açan sebepleri ortadan kaldırmak gerekir..."
İbrahim Yılmazçelik, XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Dersim Sancağı, s. 90.
SİYASETÇİLERE TARİH DERSİ LAZIM
Son günlerde tarihten referans vermeler çoğaldı. Gazetecilerden siyasetçilere kadar konuşan herkes tarihteki bir hadiseye atıf yapıyor. Ancak tarihi yeterince bilmedikleri için çoğu ya tarihten yanlış referans veriyor ya da verdiği bilgi yanlış oluyor.
Bu durumun son örneği Habertürk'te "Sınırsız" programına katılan AK Parti Milletvekili Ömer Çelik oldu. Sayın Çelik, İkinci Abdülhamit'in Ermeni meclisi başkanını görevden alınca Avrupa'nın Taşnak'ı muhatap almaya başladığını söyledi. Hâlbuki görevden ayrılmak zorunda kalan Ermeni Patriği Mateos İzmirliyan da Hınçak adına hareket eden ve bir din adamından daha çok komitacılık yapan ve Ermeni meselesinde dünya kamuoyuna taşıyan birisiydi.
Recep Karacakaya'nın belgelere dayalı "İstanbul Ermeni Patriği Mateos İzmirliyan ve Siyasi Faaliyetleri" isimli makalesini okursa bu konuda teferruatlı bilgi edinebilir.
Erhan AFYONCU / Bugün
Yorumlar7
-
serdar kopan
16 yıl önce
Şikayet Et
herkes kendi krallığı peşinde. ülkenin şu bu bölgesi değil herkes kendi krallığına dokunulmasını istemiyor..devletin otorite kurmaya çalıştığı dersimde, aleviyiz kerbalıyız, diyarbakırda saitçiler müslümanız hilafetiz, yok şapkaya karşıyız diye yutturdular..saf halk da bunlara inandı cumhuriyet ne yapsa kötülendi..konuyu hep inananların inancına karışmak olarak lanse ettiler..şapka takmamış da adam idam edilmiş gibi..bu yalanların filimi de yapıldı..değişim ve devrimler çok sancılı oldu..bölücü ingiliz işbirlikçileri travma geçirdi..
Beğen
Cevapla
-
muhendis_incev
16 yıl önce
Şikayet Et
Yeter artık.... Terörün kökünü fakirliği kaldırarak, kültürel haklar verilerek sonlanacağını düşünen zevatlar neden dünyadaki örneklere bakmazlar. Bugün ispanyanın Bask bölgesi çok mu fakir, o bölge Türkiyedeki olağanüstü hal şartlarında mı yönetiliyor... Böyle olmamasına rağmen Basklılar bağımsızlkı peşindeler. Demek ki terör ekonomik olrak kültürel olarak çözümü imkansızdır. Terörü silah olarak kullanan düşmanımız olan devletlere kullandıkları silahı onlara çevirdiğimizde bak nasıl terör bitiyor. Kısaca teröre terörle..
Beğen
Cevapla
-
serdar kopan
16 yıl önce
Şikayet Et
umarım bu yazınızı akp li bilgiçler de okur. dersim konusunun inanç açılım değil egemenlik sorunu olduğunu söylemiştim..yazar da bunu tarihi belgeleriyle örneklemiş...bu bölgedeki güçler devlet egemenliğini kabul etmediler..kendi güçlerini devam ettirmek için, zamana ve zemine göre ya ruslarla ya ingilizle işbirliğine girdiler..isyan edip,devlet güç kullanınca hemen alevilik, hz ali, kerbala silahını çekiyorlar..nasılki bir kesim atatürkle kendi çıkarlarını maskeliyorsa, bir kesimde hz ali ile aynı şeyi yapıyor..konu inanç değil egemenlik sorunu...
Beğen
Cevapla
-
ALAİ KOC
16 yıl önce
Şikayet Et
Bizden başka.... Bizden başka hangi devlet kendisine isyan edip yıkmaya çalışan kişilere bu kadar hak verip de tepesine çıkartıyormuş merak ediyorum.Hiçbir devlet kendiş düzenini tehdit eden hiçbir unsura asla taviz vermez ve en ağır şekilde cezalandırır.Zamanında da olan budur.Bunun nesini müdafaaa ediyorsunuz?O zaman yapamadıklarınızı şimdi mi yapacağınızı zannediyorsunuz?Siz gidin munzur kenarından bir bardak soğuk su için......
Beğen
Cevapla
-
Duman
16 yıl önce
Şikayet Et
doğru. Bir devlet varsa, halk bu devletin kanunlarına uyar.. uymayan suçludur ve her suçun cezası vardır.. eh en azından olması gereken budur..sınırlar dışından herhangi bir şekilde sınırlarımıza, haklarımıza tecavüz edilince savaşıyorsak, sınırlar içerisinde de haklarımza tecavüz edilince savaşırız. bu savaşı devlet yürütür.. savaşlarda vahşet vardır. insanlşık yoktur.. hem savaş yap hemde insalık bekle.. oh ne güzel dünya.. herkes kendine müslüman..bugün PKK ile savaşıyoruz, ..
Beğen
Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle