İbrahim Reisi kimdir? Ölüm Komitesi üyesi miydi?

  • GİRİŞ20.05.2024 15:46
  • GÜNCELLEME20.05.2024 15:46

İran'ın kuzeyinde, Azerbaycan sınırı yakınlarında yaşadığı helikopter kazası sonrası hayatını kaybeden İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, rejime sıkı bağlılığı ile bilinen bir din adamıydı aynı zamanda. Hatta Reisi, İran'ın mevcut dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'in de halefi olarak görülüyordu.

İBRAHİM REİSİ KİMDİR?

Vefat eden İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi (63), 4 Kasım 1960'ta İran'ın Meşhed kentinde doğdu. Şii geleneğinde kendisini Hz. Muhammed'in soyundan biri olarak tanımlayan ve İran'da Şii İslam'ın entelektüel merkezi olarak kabul edilen kenti Kum'da eğitimini tamamlayan Reisi, 5 yaşında kaybettiği babasının izinden giderek din adamı da oldu.

İslam Devrimi'nin çalkantılı yıllarında başkent Tahran'daki Shahid Motahari Üniversitesi'nde eğitimine devam eden Reisi, burada İslam Hukuku eğitimi alıp aynı zamanda doktorasını tamamladı.

İran'da Batı yanlısı Şah Rıza Pehlevi yönetimine karşı hoşnutsuzluğun arttığı dönemde ülkenin önde gelen din alimleriyle toplantılara katılan Reisi, kısa sürede din alimleri arasında güvenilir bir figür haline geldi.

Reisi, İran İslam Devrimi'nin mimarı Ayetullah Humeyni'nin devrim fikrinden ve özellikle "devlet politikasında din alimlerinin gözetiminin olması" görüşünden etkilendi.

ÖLÜM KOMİTESİ VE REİSİ HAKKINDAKİ İDDİALAR

Humeyni'nin "Özüm onda saklıdır." dediği ancak daha sonra kendisiyle ters düşen muhalif din alimi Hüseyin Ali Muntazeri, Reisi'nin, 1988'de İranlı siyasi mahkumların infazına karışan 4 kişiden biri olduğunu söyledi.

İran'ın meşhur "Ölüm Komitesi" olarak da bilinen bu komite, İran İslam Devrimi'nden sonra cezaevine atılan sol görüşlü ve muhalif siyasi mahkumların öldürülmesinden sorumlu tutuluyor.

İslam Devrimi döneminde cezaevine atılan ancak hayatta kalmayı başaran 3 mahkum, 12 Aralık 2023'te İsviçre mahkemesine başvurarak, Reisi'nin Birleşmiş Milletler (BM) toplantısı için ülkeye adım atması halinde tutuklanmasını talep etti. Eski siyasi mahkumlar, Reisi'nin 1988'de Ölüm Komitesi'nde gerçekleştirdiği toplu infazlar sebebiyle "insanlığa karşı suç işlemekten" dolayı yargılanmasını talep etmişti. Dava dosyasında Reisi'nin soykırım, işkence ve hukuka aykırı infaz gerçekleştirdiği iddiaları yer aldı. Reisi ise, 1988'den sonra gerçekleştirilen toplu idamlardaki rolüne dair sessiz kalmayı tercih etmiş, kamuoyu önünde bir açıklama yapmamıştı.

SİYASİ YÜKSELİŞİ, RUHANİ'YLE ÇEKİŞMESİ

Reisi, 1989'da "Tahran Savcısı" olarak atandı ve 1994'e kadar bu görevde kaldı. Tahran savcılığının ardından 2004'e kadar Din Adamları Özel Mahkemesi'nde başsavcı olarak çalışan Reisi, 2014'e kadar ise Yargıtay Birinci Hakimi olarak görev yaptı.

İran'da, 2009'daki cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından başlayan eylemlerin bastırılmasında büyük rol oynayan Reisi, 2016'da Ayetullah Hamaney tarafından ülkenin en büyük vakfı Astan-ı Kuds-i Rezerv'in başına getirildi. Reisi, bu göreviyle ülkedeki milyarlarca dolarlık servetin yönetimini üstlendi.

İran'da, 2017'de gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçiminde Hasan Ruhani'ye karşı aday olan Reisi, seçimi kaybetti. Bu süre zarfında politik kariyerinde İran'daki yetkililer arasında gerçekleşen yolsuzlukları araştıran Reisi, 2019'da İran'da yargının en üst makamı olan "Yargı Erki Başkanı" oldu. Görevine gelir gelmez Ruhani hükümeti yetkilileri ve önde gelen iş insanlarına karşı yolsuzluk davası açan Reisi, Ruhani ve yönetimine dair tazyiklerini sürdürdü.

AMİNİ GÖSTERİLERİNE KARŞI TUTUMU ELEŞTİRİ KONUSUYDU

İran'daki 2021 cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Reisi, Haziran 2021'de "yolsuzlukla ve ekonomik krizle mücadele edecek en iyi kişi" olarak kamuoyuna lanse edilmişti ama "örtünme kurallarına uymadığı gerekçesiyle" irşad devriyeleri tarafından gözaltına alınan ve gözaltında hayatını kaybeden 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin ardından sergilediği tutum dolayısıyla, sadece uluslararası kamuoyunda değil ülke içinde de büyük tepki çekmişti.

Reisi, Amini'nin gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesinin ülkedeki herkesi üzdüğünü ancak hükümetin protestolar ve eylemler yoluyla toplumun huzurunun bozulmasına izin vermeyeceğini söylemişti.

Amini'nin öldürülmesinin ardından ülke geneline yayılan protestolarda sert bir tutum izleyen Reisi, eylemlerin kolluk kuvvetleri tarafından bastırılması yönünde talimat vermişti. Aylar süren protestolarda, BM rakamlarına göre 551 eylemci güvenlik güçleri tarafından öldürüldü. 20 binden fazla protestocu gözaltına alındı, 9 kişi idam edildi.

İSRAİL'E DOĞRUDAN SALDIRAN İLK İRANLI YETKİLİ

Reisi'nin dönemine damga vuran bir diğer gelişme ise, Orta Doğu'da yaşanan gerilimler oldu. Mart 2023'te İran, bölgedeki rakibi Suudi Arabistan ile arasındaki buzları eritmek için bir girişimde bulunmuştu. Ancak 7 Ekim'de Hamas'ın İsrail'e düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu ve akabinde İsrail'in abluka altındaki Gazze'de katliam saldırıları bölgeyi yeni bir denklemin içerisine sürükledi.

Lübnan'da Hizbullah, Yemen'de Husiler ve Irak ile Suriye'de çeşitli silahlı gruplar; İran'ın dahil olduğu çatışma potansiyelinin geniş bir alana yayılmasını beraberinde getirdi.

Reisi döneminde İran, tarihinde ilk kez İsrail'e doğrudan ve açık bir şekilde saldırdı. Helikopterinin düşmesinden saatler önce Aliyev'le görüşen ve Filistinlilere verdiği desteği bir kez daha vurgulayan Reisi, "Filistin, Müslüman dünyasının ilk meselesidir." demişti.

İki kızı bulunan Reisi, Tahran'daki Shahid Beheshti Üniversitesi'nde ders veren Cemile Reisi ile evliydi. Kayınpederi Ayetullah Ahmed Alamolhoda ise, Meşhed'deki bir camide imam.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat