Van'daki kadınların enkazı ne olacak?

  • GİRİŞ15.11.2011 11:03
  • GÜNCELLEME15.11.2011 11:03

Deprem Van’ı yıktı. Evleri, sokaklara, çadır kentlere ve bugünlerde başka şehirlere boşalttı.

23 ekimden beri 8 gün kaldım Van’da… İkinci günü Erciş’teydim. Herkes oradaydı. Üçüncü günü gittiğim köylerde ise kimseler yoktu. 200 haneli Güveçli toprağa karışmıştı. Dağönü’nde yıkımın tozları kalkıyordu hala. Çok sayıda ölü vardı fay hattının kaldırıp attığı köylerde.

Sonra her geçen gün hayat normale dönüyormuş gibi oldu Van’da. Çadırlar kurulup, yemekler dağıtıldı, ısıtıcılar da prize takılınca her şey normalleşiyor sandık. Oysa başını çadıra sokanlar, 15 gün sonra yağmasını bekledikleri karı ve beraberindeki jilet gibi kesen soğuğu düşünmeye başlamıştı.

Hafta sonu yeniden gittiğim Van’da, dizime varan kara bata çıka, köylerdeki çadırlarda yaşamı fotoğraflarken bir bunu anladım. Bir de sabahın altısında buz tutmuş suda bulaşık yıkayan kadınların yalnızlığını…

Depremin mi, soğuğun mu acısından mıydı bilemedim ama annem yaşındaki teyzenin köyün çeşmesinde bulaşık yıkarken yüzündeki ızdırabı görünce, Van’da çok önemli bir şeyin ihmal edildiğini düşündüm.

Hemen her konuda bir kadın dayanışmasına girişen Türkiye'nin kadınları, depremzede kadınların içindeki yıkımı anlayamadı. Onlara da ayrı bir el uzatılmalıydı oysa.

Van’daki kadınların sarılacak kimsesi yok... Tüm kadınlar depremzede, hepsi acılı. Ocakları yıkılmış. Kötü gün dostu olmuşlar zaten. Birbirlerine verecek moralleri kalmamış.

Kocalar, babalar, kardeşler barınak ve ekmek derdinde. Dünyalarında onlara yer yok anlayacağınız.
Kadınların içinde ise; artçısı, öncüsü bir birine karışmış büyük depremler oluyor. Kendi enkazlarının altında kalmışlar. Kiminin çocuğu ölmüş, kimi de dul kalmış.

Her gün sevgilerini katarak türlü yemek yaptıkları mutfakları yok artık. Yıkılmasa da giremiyorlar. Bugün ne pişirsem sorusunu soramıyorlar mesela. Renkliler, beyazlar, sakız gibi tüller, daha dün gibi oyalanmış kırmızı tülbent, kahverengi bluz, siyah etek… Akıllarına bile gelmiyor.

Erkek olarak bana düşer miydi bu çağrı bilmem ama Van’daki kadınların acilden daha acil bir şekilde kadın şefkatine ihtiyacı var…

Şunu da çok iyi biliyorum; o çadırlara, barakalara, bir yabancı olarak kadından başkası giremez...
Daha ilk günden akın akın gidilen Van’da artık enkazlar kalktı. Erkekler üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptı ve dönüyorlar. Fakat kadınların içindeki enkazı kaldıracak, hemcinslerden oluşan, hayata kazandırma ekiplerine ihtiyaç var Van’da, Erciş’te, köylerde.

Pedagog, psikolog olmaya hiç gerek yok. Ocağı, evi yıkılmış, eski püskü bir battaniyeye, halıya, kilime muhtaç olmuş bir kadını en iyi yine bir kadın anlamız mı? Sadece sıcak bir tebessüm, içindeki acıyı, yalnızlığı akıtacak, boşaltacak, ağlarken başını dayayacak bir sine olsun yeter...

Bu şehrin, bu ülkenin şefkatli, anaç, kadınları Van’a gitsinler ne olur. Bir yol bulup mutlaka gidilmeli...

Yıkılan evinin enkazında, aynı yastığa baş koyduğu kocasını, gözü gibi sakındığı biricik evladını yitiren bir kadını, çaresizce sığındığı çadırda en iyi bir kadın teselli edip, anlar. En azından oturup onunla ağlar. Bu da çok büyük bir paylaşımdır...

Çocuklarının önüne kendi elleriyle pişirdiğini değil de pişirilmiş yemeği koymak bir anneye ne kadar zor geleceğini en iyi anneler bilir.

Kenarı oyalanmış bir leçek, bir çift çorap, iç çamaşırı, özel eşya, etek, tülbent, bluz lazım Van'daki kadınlara. Şu iyi bilinir, bölgenin kadınları kocalarından dahi zor isterler, hele bu şartlarda hiç istemezler bunları. Yük olmayacak şekilde alın gidin, sizin için de önemli bu ihtiyaçları.

Ve girdiğiniz ilk çadırdaki ayakta duran 'enkazın' ellerini ellerinizin içine koyun... Sadece Kürtçe biliyormuş, hiç önemli değil. Konuşmaya hiç gerek yok. Zaten, tutamaz direk ağlamaya geçersiniz o ortamda... Göreceksiniz sustuğunuzda karşınızdaki enkazın büyük bir bölümü de kalkmış olacak.

Ersin Çelik / Haber 7
ersin.celik@haber7.com
twitter.com/ersinceliq

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat