Gül ile Erdoğan: Bir bir daha 'bir' eder!

  • GİRİŞ05.08.2012 09:39
  • GÜNCELLEME05.08.2012 11:35

Bir hafta boyunca en yüksek düzeylerde yapılan tartışmaları dikkate alınmayan bir noktayla, noktaladı Gül. Aslında yeni bir soru cümlesinin başlangıcına yol açtı..

Cami çıkışı; “Sizler de biliyorsunuz, bir kez daha hatırlatmak isterim herkese. Sayın Başbakan Tayyip Bey ile olan arkadaşlığımız, ilişkilerimiz kardeşlik hukukunun da ötesindedir. Dolayısıyla bunu da aklınızda tutmanızı isterim” dedi.

Peki nasıl bir kardeşlik ve nasıl bir hukuk?

Bir kere, Abdullah Gül’ün 14 Mayıs 2000’deki Fazilet Partisi genel başkanlığına aday olduğu kongreden beri, siyasetin hayati dönemeçlerinde sık sık gündeme getirilen yapay krizleri her seferinde bertaraf ediyor bu hukuk.

Hatırlarsanız, “Muhtar bile olamayacak” denilen Recep Tayyip Erdoğan’ın etrafında gelenekçilere karşı kurulan yenilikçi kadroyu “resmi lider kim olacak?” çıkmazından Abdullah Gül Bey formülü çıkarmıştı. Genel başkanlık adaylığını 10 ay önceden açıklayan, Erbakan’a “arkadaşlar ismim üzerinde birleşti” teklifini yapan Bülent Arınç da bu hukukun gereğini yaptı.

“Kardeşlik hukuku” daha sonra adı İsmail Kahraman’ın evinde konulan AK Parti’yi kurdu.

Hukuk, harektin en kritik dönemi olan 3 Kasım’da da devredeydi. Yasaklı Erdoğan lideri olduğu partinin kazandığı Başbakanlığa Gül’ü layık gördü. Bu bir emanet değildi. Eğer Deniz Baykal, “Erdoğan’ın önünü açalım bu işi beceremez, halk da oradan indirir ya da asker Hoca’sına yaptığını yapar, çeker gider” kumarını oynamasaydı, Gül daha çok uzun süre Başbakanlık yapardı.

Yasağı kalkan ve tekrarlanan Siirt seçimleriyle milletvekili olan Erdoğan, 9 Nisan 2003’te yemin ettiği gün, Gül de istifasını sunarak “Koltuk kardeşim Tayyip Bey’indir” dedi.

Pazardaki balıkçının bile “Cumhurbaşkanlığı makamı hakkınız, siz olun” dediği Erdoğan, Deniz Baykal ve cunta heveslilerinin “hayır aday bile olamaz” tahrikine kulak bile asmadan, “Cumhurbaşkanı adayımız kardeşim Abdullah Gül’dür” diyerek dün bir kez daha vurgulanan hukukun gereğini en belirgin şekilde ortaya koymuştu.

Şimdinin siyasi kriz tellalları, benzer kriz havasını, 2007’de sandıktan yüzde 47’yle çıkılan zaferin ardından da oluşturmak istedi. “Seçilemeyip, yıpratılan Abdullah Gül, Erdoğan’a küstü” söylemleri “ikinci kardeşim Abdullah Gül” çıkışıyla bozulmuştu.

Özellikle son on yılın bazı gazeteleri derinlemesine incelendiğinde Türkiye'nin tam bir yapay siyasi kriz çöplüğü olduğu görülecektir. Siyaset ve medyanın belli noktalardaki kirli ilişkisi ile siyasi kulis gazeteciliğinin, arzulananı haberleştirdiği de bir kere daha aşikârlaşmış olur.

Bir de uzun süre eşler arasında küslük olduğu dillendirildi hep. Erdoğan bir televizyon programında, görev süresi dolan Ahmet Necdet Sezer ile Çankaya Köşkü’nde ailece bir akşam yemeği yemeyi çok istediğini, gerçekleşemediği için üzgün olduğunu söyleyip, kırgın olduğunu ima etmişti.

Çok arzuladığı ailece devlet adamlığı dayanışmasının fotoğrafı, Erdoğan’ın ikinci ameliyat sonrasında Huber Köşkü’nde Emine hanımla ziyaret ettiği Gül ailesiyle verildi. Birileri hanımların neden ayakta olduğunu tartışırken o fotoğraf; dünya liderliğine soyunan ikilinin birlik ve beraberliğini, eşlerin dayanışmasını ve sorunsuz yarınları anlatıyordu...

Cumhurbaşkanı Gül dün ayak üstü, sakin, hatta ironik bir dille yaptığı açıklamayla; ellerini ovuşturup, kulaklarını arzuladıkları çatlama sesine kilitlemişleri derinden sarstı aslında.

Son olay, taraflar dışında özellikle de AK Parti içinde ciddi yankı bulsa da, Ahmet Sever’in röportajında üretilen senaryolar, netice itibariyle Gül’ün sözleriyle yapay krizler çöplüğünü boylamış oldu. En azından 2013’ün sonlarına ışınlandı.

İki lider arasındaki ilişkiyi, Putin - Medyedev halef selefliği örneklemesiyle anlatmak da çok doğru değil. Rusya’da anayasal bir olanak var. Türkiye’de ise her türlü makam ve mevkiyi millete hizmet için kullanan, bırakan ya da reddeden hukuk söz konusu.

Matematiğe aykırı olsa da Gül ve Erdoğan’ın ilişkisi. manen “bir bir daha ‘bir’ eder” sonucunu ortaya çıkarıyor.

Gerisi laf-ü güzaf...

Not: 17 yaşımdan beri bana ızdırap olan bel fıtığından son çare, Uzman Beyin Cerrahı Emin Öcal hocanın gerçekleştirdiği ameliyatla kurtuldum. Yaklaşık bir aylık bir dinlenmeden sonra, çok özlediğim Haber 7 ailesine ve haber koşuşturmasına pazartesi itibariyle yeniden dahil oluyorum. Şükür kavuşturuna.

Ersin Çelik / Haber 7
ersin.celik@haber7.com
twitter.com/ersinceliq

Yorumlar1

  • noter tasdikli yorumcu 11 yıl önce Şikayet Et
    erdoğan ı . kaybetmek istemiyorum. sanki o giderse güvenimi kaybedermişim gibi geliyor. ülkemin babası gibi görüyorum. yerini dolduramam. bu arada ersin bey, o koşuşturmalardan uzak kalınca hayattan çekilmiş gibi hissetmişsinizdir. çok önemli bir ameliyat büyük geçmiş olsun.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat