Barış mimarlığından soykırım sponsorluğuna: Trump’ın ağır çelişkileri

  • GİRİŞ22.08.2025 16:49
  • GÜNCELLEME22.08.2025 16:49

ABD Başkanı Donald Trump kendini “barışın mimarı” ve “savaşları bitiren başkan” diye sunuyor. “Altı savaşı durdurdum, Ukrayna’da barış sürecini hızlandırdım.” cümleleri onun siyasi repertuvarının en sık tekrarlanan nakaratı hâline geliyor. Ancak konu Gazze’ye gelince Trump’ın sahte “barış adamı” maskesi düşüyor, savaş ve şiddet karşıtı makyajı dökülüyor.

Trump, açlıktan iskelete dönen gül yüzlü çocukların her gün öldüğü, kadın ve masum sivillerin bombaların altında can verdiği ve kahraman bir halkın nefessiz bırakıldığı Gazze’de İsrail soykırımının en büyük sponsoru olarak öne çıkıyor.

Kana doymak bilmeyen İsrail Devlet Başkanı Benyamin Netanyahu’nun kadın, çocuk demeden Gazze’de acımasızca gerçekleştirdiği soykırımın, toprak gaspının ve karanlık işgal planlarının en güçlü destekçisi oluyor.

Trump, ilk döneminden beri Kudüs’ü İsrail’in “ebedi başkenti” ilan ederek, büyükelçiliği taşıyarak, Golan Tepeleri’nde İsrail egemenliğini onaylayarak, Batı Şeria’daki hukuksuz ilhaklara destek vererek ve “Yüzyılın Anlaşması” gibi tartışmalı adımlar atarak Filistin’i yok sayan ve kuşatan politikaları hayata geçirdi.

ABD yönetimlerinin 38 milyar dolarlık askeri yardımını takip eden ek paketler, gelişmiş savaş uçakları, füze savunma sistemleri ve mühimmat desteği, İsrail’in Gazze’de adım adım uyguladığı soykırım için sınırsız cephane sağladı.

Trump’ın sözde barış retoriğinin gölgesinde soykırım için verilen bu destekler, Gazze’de hukuksuzca sergilenen katliamların ve masum sivil kayıplarının, baskı ve işgal politikalarının önünü açan fiilî bir güç gösterisi olarak işledi.

Netanyahu’nun son olarak devreye aldığı Gazze’yi tamamen işgal planının en büyük dayanağı yine Trump ve kabinesinin yıllardır açtığı bu yol oldu.

Tüm bu politikalar, barış söyleminin yalnızca bir vitrin olduğunu ve çifte standardın kurumsallaştığını gösteriyor.

KARANLIK İŞGALLE GAZZE’DE DERİNLEŞEN SOYKIRIM

Soykırımcı İsrail, Amerikan yönetimlerinden sağladığı silahlarla Gazze’yi enkaza çevirdi. Aralıksız saldırılarında kullanılan 75 bin tonu aşkın envaiçeşit bombayla İkinci Dünya Savaşı’nda Dresden, Hamburg ve Londra’ya atılan tüm mühimmatın toplamını çoktan aştı. Üstelik bu miktar, Hiroşima’ya atılan atom bombasının yaklaşık altı katına denk geliyor.

ABD’nin Afganistan’a bir yılda attığı bombayı, İsrail Gazze’ye yalnızca bir haftada attı. Yüzölçümü başına düşen insan yoğunluğu bakımından dünyanın en yoğun nüfuslu, sınırlı bir bölgesinde gerçekleşen bu yıkım, binlerce çocuk ve kadının hayatını yok etti, milyonlarca sivili yerinden etti.

Düşen her bomba ve sağlanan her destek, Gazze’de insanlığın vicdanında kapanmaz yaralar açtı; şehir sadece fiziksel değil, psikolojik olarak da enkaz hâline geldi.

İsrail soykırımıyla 62 binden fazla Filistinliyi hayattan koparırken, yarıdan fazlası çocuk ve kadınlardan oluşan bu ölümler modern çağın en büyük sivil kayıplarından biri olarak kayda geçiyor. 160 bine yaklaşan yaralı, 18 bini aşkın öldürülen masum çocuk, öksüz kalan 40 bini aşkın küçük yürek… Her geçen gün ağırlaşan bu soykırım bilançosu dünyanın gözleri önünde yaşanıyor.

Bu tabloya rağmen İsrail’in uygulamaya koyduğu işgal planı, var olan felaketi daha da derinleştiriyor. Zira kıtlığın pençesindeki bölgede 40 bin bebek ve 250 bin çocuk ölümcül yetersiz beslenme riskiyle karşı karşıya. Daha bir yaşını doldurmadan ölen 876 bebek, Gazze’nin ve kahraman bir halkın geleceğinin nasıl boğulduğunun acı sembolü.
Gazze’nin altyapısı çökmüş; 100 binden fazla yapı yıkılmış, 192 bin ağır hasarlı; okulların yüzde 90’ı eğitim veremez hâlde, sağlık sistemi tamamen iflas etmiş durumda.
Son işgal planının dayattığı yeni abluka ve zorunlu yerinden etmeler eklenirse, 2 milyondan fazla sivilin hayatta kalma mücadelesi daha da ağırlaşıyor.

SOYKIRIM ÜZERİNE RİVİERA RÜYASI, GAZZE’NİN BİTMEYEN KABUSU

Bu ağır tabloya rağmen Netanyahu, Gazze’yi haritadan silmek, milyonları açlık ve sürgünle teslim almak için katliamcı ordusuyla harekete geçti.

“Hamas’ın ortadan kaldırılmasını” gerekçe gösteren Trump ve kabinesi, Gazze’nin “alınması ve yeniden inşa edilmesi” gerektiğini savunarak bu işgali açık biçimde destekliyor.

Trump, rehinelerin ancak Hamas yok edilirse serbest bırakılabileceğini söyleyerek bu karanlık işgal planı için İsrail’i ve Netanyahu’yu teşvik ediyor.

Trump yönetimi zaten sosyal medyada dolaşıma soktukları yapay zekâyla üretilmiş “Orta Doğu’nun Rivierası” görselleriyle kirli amaçlarını tüm çıplaklığıyla göstermişti. Sunulan bu sanal sahne, hayattan koparılan binlerce masum çocuk ve kadının, yıkılmış hayatların ve kendi topraklarında mülteci durumuna getirilmiş milyonlarca sivili yok sayan kara propaganda tuzağıdır.

“Geleceğin turizm vizyonu” adı altında sunulan bu sahte rüya, insanlığın ortak vicdanına ve tarihe karşı ağır bir hakarettir.

Enkaza dönmüş Gazze’yi tatil cenneti gibi sunmak, soykırıma maruz bırakılan bir halkın çalınan topraklarını “ganimet” gibi görmekten başka bir şey değildir. Bu yalnızca karanlık bir rüya değil; tüm insani değerleri hiçe sayan, uluslararası hukuku yok sayan çifte standardın ve vicdansızlığın en çirkin örneğidir.

Bir lider düşünün ki, Ukrayna için “masada çözüm” derken Gazze için tezatlıkların kitabını yazarak “işgal ve yıkım” reçetesini onaylıyor. Bu yalnızca diplomatik bir çelişki değil; insanlığa karşı işlenen suçların savunuculuğu olarak tarihe geçiyor.

Ukrayna için Alaska’da Putin’e gösterişli diplomasi şovları yapan, Zelenskiy ve Avrupa liderlerini Beyaz Saray’da figürana çevirdiği barış tiyatroları kuran Trump için barış, yalnızca Amerika’nın çıkarları için kullanılan sahte bir gösteriden ibaret.

Bugün dünyaya kendini “barışın mimarı” olarak pazarlayan Trump, aslında Orta Doğu’da en kanlı, en karanlık işgalin siyasi hamilerindendir.

Trump, katliamdan gözü dönmüş Netanyahu’nun Cenevre Sözleşmeleri ve Roma Statüsü’nü hiçe sayan soykırım politikasının arkasında durarak barışın değil, sahtekârlığın ve çelişkilerin mimarı hâline geliyor.

İSRAİL’İN TEOLOJIK SAPLANTILARI VE “TANRIYI KIYAMETE ZORLAMAK”

Barışın maskesi arkasına saklanmış soykırım destekçisi Trump’ın tek derdi, kendi kurduğu süslü sahnelere çıkıp yapımcısı ve yönetmeni kendisi olan oyunu alkışlar arasında sergilemek.

Trump’ın yanı sıra Neocon stratejileriyle “Tanrı’yı kıyamete zorlama” teolojik çabalarından ilham alan, evanjelik motivasyonları yüksek kabinesi de Filistin’e yönelik her katliama alkış tutuyor.

ABD tarihinin en İsrail yanlısı kabinelerinden biri olan ve Siyonist lobi desteğini her şeyin üstünde tutan bu korodan, Gazze’de acımasızca sahnelenen soykırıma tam destek dışında hiçbir insani ve vicdani ses yükselmesi beklenmiyor.

Filistin konusunda BM başta olmak üzere tüm uluslararası mekanizmaları işlevsiz kılan Trump yönetimi, Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) ve Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) kararlarına karşı çıkarak bu kurumları itibarsızlaştırmak için Netanyahu ile ortak strateji uyguluyor.

Soykırımcı Netanyahu’nun teolojik takıntılarıyla öne çıkan katliamcı kabinesiyle Trump’ın, Siyonist lobilerin sadık hizmetkârlarından oluşan yönetimi Gazze’deki insanlık dışı şiddet politikalarıyla Orta Doğu’yu hep birlikte bir kıyamete hazırlama derdindeler.
Kendini barış makyajlarıyla süsleyen sözde savaş karşıtı Trump, verdiği her destekle İsrail’in “vadedilmiş topraklar” saplantısıyla Orta Doğu’da koparmaya çalıştığı ezoterik tonlu kıyamete zemin hazırlıyor.

İsrail’in işgal girişimi, artan izolasyonu, iki devletli çözümün her fırsatta altını oyma çabaları ve ABD’nin bu yöndeki politikaları, Orta Doğu’da istikrar umutlarını yok ediyor.
Trump’ın tezat ve çifte standartlarla örülü politik tutumları katliamları büyütürken, bölgesel güvenliği ve barış çabalarını dinamitliyor.

Bu durum sadece Filistin halkı için değil, küresel hukuk sistemi ve tüm insanlık için yeni bir karanlık sayfayı aralıyor.

Ukrayna’da gösterisi bol diplomasi masası kurmakla, altı savaşı durdurmakla övünen ama Gazze’de işgal planlarını destekleyen Trump’ın adı bu karanlık tarihe, barış adamı olarak değil; çelişkilerin ve çifte standartların müteahhidi olarak yazılacak.

EK NOT: 

Gazeteci Ertuğrul Cingil, Haber 7 için kaleme aldığı analiz yazısında ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna’dan Gazze’ye “barış mimarlığı”ndan soykırım sponsorluğuna uzanan ağır çelişkileri ve İsrail’in Gazze’yi işgal planının etkilerini kaleme aldı. 

Yazan: Ertuğrul Cingil 

2015- 2018 yılları arasında Anadolu Ajansı Amerika Temsilcisi olarak ABD gündemi ve Türkiye ilişkileriyle haberlerin yanı sıra FETÖ terör örgütünün kirli ilişki ağı, elebaşlarının lüks yaşamları ve Türkiye aleyhine yürüttükleri faaliyetlere yönelik çok sayıda referans niteliğinde araştırma dosyası hazırlamıştır. 

Yorumlar6

  • Ersever 4 saat önce Şikayet Et
    Müslümanlar, 8 milyon israile karşı çaresiz ve Hıristiyan dünyasından medet bekliyor. Tabi, yüzyıllarca birbirlerini yediler, bu yola hırıstiyanlarla bile iş birliği yaptılar, şimdi bile paramparçalar, hemde çaresiz bir biçimde.
    Cevapla
  • Yavuz Selim 5 saat önce Şikayet Et
    Abi eskiden ADSIZ bazı yiğitler vardı. İnsanlığın yiz karası Netenyahu gibi yaramaz kimseler ikaz edilir. Olmadı yiğit abilerce enselenirdi. Nerede bunlar.?
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • TASTAN 5 saat önce Şikayet Et
    ALLAH ın gazabı kafirlerin ve banane filistinden diyenlerin üzerine olsun ALLAH bu yahudi kafirle şavaşmayı bana ve benimgibi düşünen kardeşlerime nasip etsin
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • MSELİM 6 saat önce Şikayet Et
    baş katil ve köpeği yanyana
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Turgut 6 saat önce Şikayet Et
    Yalan soylüyorsun gazzedeki soy kırımını mimarı sensin Allah sanada evlat açısı göstersin faşist nazi kırıntısı
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat