BM’nin acziyetine karşı kararlılık konvoyu Gazze yolunda

  • GİRİŞ11.09.2025 11:19
  • GÜNCELLEME12.09.2025 09:18

Birleşmiş Milletler, kutlamaya hazırlandığı 80. yılında tarihin en ağır sınavıyla karşı karşıya.

BM, bu yıl yoksulluktan iklim adaletine, dijital dönüşümden yerel yönetimlerin rolüne, barıştan kalkınmaya birçok temada etkinlikler düzenlemeye hazırlanıyor. Oysa en temel adalet ve vicdan sınavı tüm gerçekliğiyle Gazze’de veriliyor.

Tüm dünyanın gözleri önünde işlenen İsrail soykırımı, yalnızca Filistin halkını değil, insanlığın ortak vicdanını da kuşatma altına alıyor.

Çocukların, kadınların, yaşlıların açlıkla ve bombalarla yok edildiği bu trajedi, Birleşmiş Milletlerin kuruluş idealleriyle bugünkü işlevsizliği arasındaki derin uçurumu gözler önüne seriyor.

BM’nin bugüne kadarki tavrı, “barışı koruyan bir aktör”den çok, büyük güçlerin çıkarlarına hapsolmuş bir yapı görüntüsü veriyor.

Tüm acımasızlığıyla devam eden soykırımın ortasında BM, açlıktan ölen çocuklar, yetersiz beslenen hamile kadınlar ve hayat mücadelesi veren masum insanlar için insani yardım koridorları dahi açamıyor.

Hiçbir kural ve hukuk tanımayan saldırgan İsrail, hastane, okul demeden Gazze’yi enkaza çeviriyor. BM’nin binaları dahi vuruluyor, UNRWA (BM Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu) başta olmak üzere tüm kurumları hedef alınarak 300’ün üzerinde personeli katlediliyor. 80 yaşına giren BM, tüm bu ağır tabloya karşı yalnızca kınamalarla yetiniyor.
Kendi bünyesindeki çalışanların ölümüne seyirci kalmak, uluslararası hukuk ihlallerini sözlü kınamalarla geçiştirmek hakikatle bağdaşmayan bir tavırdır. Bu yürekleri yakan acziyet, BM’yi hızla “dünyanın en büyük tiyatrosu”na dönüştürüyor. Sahnede etkileyici nutuklar atılırken, perde arkasında suskunluk ve tüm acımasızlığıyla süren ölümler devam ediyor.

Bugün Gazze’de çoğunluğu çocuk ve kadın 65 bine yakın masum insan hayattan koparıldı. Kıtlığın giderek büyüdüğü Gazze’de 164 bine yakın Filistinli yaralanırken, 141’i çocuk 404 kişi açlıktan öldü ve tablo ağırlaşarak devam ediyor.

Açlıktan iskelete dönen çocukların, evlatlarına yiyecek bulmak için çırpınan annelerin, hayata tutunmaya çalışan masumların acımasızca öldürüldüğü bir dünyada en büyük uluslararası örgüt, söylemlerin ötesine geçen bir eylem ortaya koyamıyor.

Oysa en azından bu yıl BM, insani yardımların engelsizce ulaşması için tüm ülkelerin katılımıyla ortak bir irade ortaya koyabilmelidir.

80 yıllık mazisinden aldığı güçle yalnızca açıklamalar ve kınamalar değil, gerçek bir seferberlik gösterebilmelidir.

İNSANLIĞIN VİCDAN GEMİLERİ İSRAİL SOYKIRIMINA MEYDAN OKUYOR 

BM’nin bu işlevsizliğine karşın halkların ortak iradesinden doğan Küresel Sumud Konvoyu ise İsrail’in çirkin saldırılarına rağmen Gazze’ye doğru kararlılıkla ilerliyor. 
Soykırım karşısında ABD vetolarının gölgesinde felç olmuş bir yapının yerine, sivil irade harekete geçiyor. 

Gazze’ye insani yardım ulaştırma çabaları, yıllardır denizde bir vicdan sınavı olarak sürüyor. 2010 yılında İsrail’in acımasız saldırısı sonucu 10 şehidin verildiği Mavi Marmara’dan gönüllülerin sınır dışı edildiği Madleen Gemisine kadar Gazze’ye umut götürme çabaları, ne yazık ki şiddetle bastırıldı. Ancak her engelleme, bu çabaları durdurmak yerine daha da büyüttü.

Gönüllüler, farklı ülkelerden, farklı inançlardan, farklı mesleklerden geliyor. Kırkın 
üzerinden ülkeden yüzlerce gönüllü tek bir amaç için aynı insanlık güvertesinde buluşuyor: “Çocuklar yaşasın, insanlık onurunu kaybetmesin.”

İsrail’in caydırma girişimleri, çirkin müdahaleleri, olumsuz hava koşulları son olarak sinsice gerçekleştirilen drone saldırıları…Hiçbiri bu dalgayı durduramıyor. Çünkü bu gemiler sadece ilaç ve gıda taşımıyor; insanlığın vicdanını, merhametini, dayanışmasını taşıyor.

Her yeni gemi, bir öncekinden daha büyük bir vicdan dalgası yaratıyor. Her yeni dalga, bir öncekinin ardında bir umut yaratıyor; küçük gemiler, büyük vicdanlara dönüşüyor.
Mavi Marmara’nın ardından gelen Madleen,  Consicence, Handala ve daha niceleri. Her biri gösterdi ki: İsrail’in baskısı ne kadar sertleşirse, dünyadaki dayanışma o kadar büyüyor. Her saldırısı bu insanlık seferini durdurmak yerine daha kararlı hale getiriyor.  
Küresel Sumud, yalnızca bir insani konvoy değil; geçmişten bugüne uzanan bu vicdan seferlerinin onurlu devamıdır.  

BM’nin yapamadığını yapan bu konvoy, uluslararası sistemin çürümüşlüğüne verilmiş en güçlü ve anlamlı yanıttır. 

İsrail’in engellemelerine, ABD’nin vetolarına rağmen; BM’de samimiyet, cesaret ve kararlılıkla atılacak her adım, insanlığın karanlıktan aydınlığa çıkışına açılmış bir kapı açacaktır.

Aksi hâlde, “birleşmiş milletler” değil, “dağılmış vicdanlar” olarak anılacaktır.

ABD SOYKIRIMA DESTEK BARIŞA ENGEL OLMA PEŞİNDE 

Gazze’de hastaneler, okullar, BM binaları ve ambulanslar hedef alınırken; Washington yönetimi İsrail’e askeri, diplomatik, ekonomik her alanda sınırsız destek vermeye devam ediyor. 

Soykırım için kullanılan silahları Netanyahu yönetimine kesintisiz olarak  vermekten vazgeçmeyen Amerika, BMGK’da geçmişten beri kullandığı 49 veto ile de İsrail’i  diplomatik koruma altına alıyor. Bu, sadece siyasi ya da askeri bir ortaklık değil; en büyük insanlık suçu olan soykırıma ve kirli katliamlara açık destektir.

ABD Başkanı Donald Trump ve yönetimi sadece bu destekle de sınırlı kalmıyor 1988’de Filistin Lideri Yaser Arafat’a koydukları vize engelini şimdi Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a uyguluyorlar. 

Filistin halkının iradesine ve uluslararası hukuka karşı açık saygısızlık olan bu tavır, BM’nin 1947 Ev Sahibi Anlaşmasına da aykırıdır. Fakat söz konusu Filistin olunca, hukukun yerini iki yüzlülük almakta, hukuksuz engeller devreye sokulmakta ve soykırımcı İsrail’in yanında saf tutulmaktadır. 

ABD’nin “barış” “insan hakları” ve “demokrasi” söylemleri, Gazze’deki toplu cezalandırma ve çocuk katliamları karşısında en büyük çelişki olarak tarihe geçmektedir. 

Yaser Arafat’a 36 yıl önce uygulanan vize engeline Genel Kurul toplantısını New York’tan  Cenevre’ye taşıyarak cevap veren BM, bugünde Filistin yönetiminin ve Gazze’ye umut taşıyan Sumud Konvoyunun yanında güçlü duruş sergilemelidir.

FİLİSTİN’İN GÜR SESİ ERDOĞAN 

Vize yasağından soykırıma uzanan karanlık tablo; BM’nin karar alma mekanizmalarının siyasete teslim edildiğini, insanın değil gücün esas alındığını gösteriyor. BM bu haliyle adaletin değil, güç dengelerinin tiyatrosunu oynuyor.

Tam bu noktada gözler, yıllardır “Dünya beşten büyüktür” diyerek BM’nin adaletsiz yapısına meydan okuyan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve Filistin için geçmişten beri tüm diplomatik mekanizmaları seferber eden Türkiye’ye çevriliyor. 
Zira Filistin liderliği vize engeli nedeniyle BM Genel Kuruluna canlı olarak hitap edemese de Erdoğan’ın konuşması Gazze’nin acısını, Filistin’in sesini, işgale direnen bir halkın çığlığını tüm dünyaya en güçlü şekilde duyuracak. 

BM kürsüsünden defalarca işgal haritasını gösteren, Erdoğan, bu yılda sadece Türkiye’nin değil, Filistin’in sesi olmayı sürdürecek.  

İşte bu yüzden Abbas’ın vize engeliyle susturulmak istendiği bu yıl, Genel Kurulu’nda en çok beklenen konuşma Erdoğan’ınki olacak. Çünkü her zaman olduğu gibi Filistin’in kürsüdeki nefesi, onun sesiyle yankılanacak.

BM SOYKIRIMA KARŞI SÖZLERİN ÖTESİNDE ONURLU DURUŞ SERGİLEMELİ  

Filistin’in tanıyan ülke sayısının 147’den Fransa, İngiltere, Kanada, Belçika ve Avustralya’nın katılmasıyla 152’ye çıkması bekleniyor.   Bu sayısı 193 ülkenin üye olduğu BM’nin dörtte üçünden fazladır. 

Filistin’i tanıma adımları takdire değerdir. Ancak asıl önemli olan soykırım altında haritadan silinmeye çalışılan Gazze’ye, çocuk kadın demeden yok edilmek istenen masum Filistinlilere en çok ihtiyaç duyduğu insani yardımların ulaştırılabilmesidir. 
Öncelikle her ülke Küresel Sumud Konvoyu’nu var gücüyle İsrail’in saldırılarından korumak için seferber olmalıdır. 

Ardından da BM öncülüğünde ülkelerle koordineli şekilde bu konvoyun daha büyüğü her ülkenin katılımıyla seferber edilebilir. Bu yalnızca bir yardım seferi değil; soykırım karşısında insanlığın ortak direnişi, kötülüğe karşı en anlamlı duruşu olabilir.
İsrail’in pervasızca sergilediği tüm engellemelere rağmen BM’nin ve üye ülkelerin karadan, havadan ve denizden eş zamanlı insani yardım konvoylarını Gazze’ye ulaştırılması, insanlığın onuru adına ertelenemez bir görev haline gelmiştir. 

Dünyanın en büyük diplomatik platformu olan BM, eğer hâlâ varlık sebebini kanıtlamak istiyorsa, işte bu tarihi sınavda, Gazze’ye gidecek küresel bir yardım köprüsünü kurmak zorundadır.

BM’nin böylesi bir tarihi misyonu üstlenmesi, hem dünyaya umut olacak hem de insanlığın ortak vicdanını yeniden ayağa kaldıracaktır.

Yoksa BM, İsrail’in sınır tanımaz saldırganlığı ve soykırımı karşısında acziyetin ve etkisizliğin girdabında savrularak sadece sahnelenen konuşmaların ve sonuçsuz vaatlerin mekânı olarak tarihe geçecek. 

Bu yıl, BM’nin hamasi nutukların ötesine geçerek kendine yakışır, onurlu bir duruş sergileme zamanı gelmiştir. 

Birleşmiş Milletler, 80. Yılında ya kuruluş ideallerine dönüp insanlığın onurunu koruyan güçlü bir aktör olacak, ya da insanlığın hafızasında Gazze’deki soykırım karanlığında silik bir kurum olarak yerini alacaktır.  

EK NOT: 

Gazeteci Ertuğrul Cingil, Haber 7 için kaleme aldığı analiz yazısında 80. Yılını kutlayan BM’nin İsrail’in Gazze soykırımına karşı acziyetine karşı Küresel Sumud Konvoyunun insanlık adına çıktığı vicdan seferini ilişkin değerlendirmelere de yer veriliyor. 

Yorumlar8

  • SULTANVAHDEDDİNHAN 17 saat önce Şikayet Et
    Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki heryerde Ne çirkin yüzleri örtermiş, meğer o incecik perde Vefa yok, ahde hürmet hiç, lafe-i bi medlul Yalan raiç, hiyanet mültezem, heryerde hak meçhul Ne tüyler ürperir ya rab, ne korkunç MARKSİST,LENİNİST,STALİNİST,MAOİST inkılab olmuş YA RAB! Ne din kalmış ne iman, din harab, iman da türab(TOPRAK)olmuş YA RAB!
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • SULTAN ALPARSLAN HAN 17 saat önce Şikayet Et
    Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki heryerde Ne çirkin yüzleri örtermiş, meğer o incecik perde Vefa yok, ahde hürmet hiç, lafe-i bi medlul Yalan raiç, hiyanet mültezem, heryerde hak meçhul Ne tüyler ürperir ya rab, ne korkunç MARKSİST,LENİNİST,STALİNİST,MAOİST inkılab olmuş YA RAB! Ne din kalmış ne iman, din harab, iman da türab(TOPRAK)olmuş YA RAB!
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Osman 23 saat önce Şikayet Et
    Ben bu ülkenin vatandaşı olarak insan olarak diyorum ki; Avrupa denilen kan emici ve uzantısı abd kan emici ne bu zaman ne geçmiş tarihte iyiliği olmamış ve kendi halkı dahil zulüm yapmış bunun üzerini örtmek için BM ve bunun gibi kurumları kurmuştur. Müslümanlar ve diğerleri aciz, korkak ve çıkarları doğrultusunda boyun eğmiştir. Modern köleler olmuş ellerinde pranga değil, kalplerde ..
    Cevapla
  • Sarıcanlı23 23 saat önce Şikayet Et
    BM bitmiştir.Bm mazlumun yanında olmayan bir kuruluş...
    Cevapla
  • Yg003 23 saat önce Şikayet Et
    Biunlarin yanina koruma gemisi ve hava destegi verilmeli tek kisiye zarar verilirse sorgusuz sualsiz israile saldiri baslatilacak denilmeli
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat