Soykırıma karşı yükselen küresel vicdan

  • GİRİŞ04.10.2025 09:21
  • GÜNCELLEME05.10.2025 09:34

Yelkenleri umutla dolu, bayraklarında insanlık yazan Küresel Sumud  Konvoyu; Gazze yolunda soykırımcı İsrail’in haydut saldırısına uğradı. 

 Sadece insani yardım taşıyan, barışı ve insan yaşamının kutsallığını savunan konvoy, dünyanın gözü önünde, Beyaz Saray’da barış şovu yapılırken, insani bir eylem için yol alırken hedef alındı. 

Soykırımcı İsrail’in uluslararası hukuku ve insanlık değerlerinin ayaklar altına alan bu korsanlığı pervasız saldırganlığının boyutlarını bir kez daha tüm dünyaya gösterdi. 
Saldırı basit bir “engelleme” değil; sivillere, uluslararası insani dayanışmaya ve evrensel değerlere yönelik küstahça bir meydan okumadır. 

Sumud filosu ilaç, bebek maması ve insani yardım malzemelerinin yanı sıra insanlık onurunu ve umudunu da taşıyordu.  

Böylesine anlamlı bir çaba için yol alan vicdan gemilerine denizde haydutça müdahale, aktivistlerin alıkonulması ve Aşdot limana çekilmesi gibi uygulamalar; deniz hukukuna meydan okumaktır. 

Ama  dalga dalga büyüyen bu insani mücadele yeni başlamadı ve haydutça baskınlarla, zalimce engellemelerle de durmayacak. 

Rachel Corrie’den Küresel Sumud Konvoyuna Devan Eden Vicdan Yolculuğu 
Bu vicdan konvoyu, yıllardır süren denizde ve karada Filistin’e insani yardım ulaştırma çabalarının, insanlık mücadelesinin en yeni ve güçlü halkasıydı. 

2000’lerin başından itibaren aktivistler, insan hakları savunucuları ve sivil toplum kuruluşları İsrail’in hukuksuz engellerini aşmak için hayatları pahasına pek çok girişimde bulundu. 

Rachel Corrie, Refah’ta Filistinlilerin hukuksuzca gasp edilen evlerini korumaya çalışırken zırhlı dozerin altında kalarak hayatını kaybetti. 

Onun hafızalara kazınan onurlu mücadelesi bugün bu filoya ilham veriyor. 

2008’de başlayan insani yardım filoları, 2010’da yola çıkan Gazze Özgürlük filosu içinde yer alan Mavi Marmara gemisindeki 10 Türk vatandaşının yaşamını yitirmesine rağmen  durmadı.

Ardından bu insanlık rotasını 2016 yılında Marianne gemisi takip etti. İsrail’in elektro şok tabancalarıyla baskını da bu gönüllüler ordusunu yolundan döndüremedi. 

2016’da kadın aktivistleri taşıyan Gazze’ye Kadın Gemisi, 2018’de ise Adil Gelecek Filosu hep Gazze’ye ulaşamadan İsrail tarafından haydutça engellendi. 

2025’te içinde İsveçli çevre aktivisti Greta Thunberg’in de bulunduğu Madleen’te İsrail saldırısına uğradı; çok sayıda gönüllü sınır dışı edildi. 

Bu sefer Temmuz ayında Handala gemisi yola çıktı. Ama o da aynı şekilde durduruldu ve aynı şekilde sınır dışına maruz kaldı.

Ve 44 ülkeden 43 geminin ve 467 cesur yürekli kahramanların katıldığı Küresel Sumud Konvoyu, karşılaşılan engeller ne kadar büyük olursa olsun vicdanın her baskıya rağmen nasıl dimdik ayakta durduğunu gösterdi.  

Her müdahale ve engel, filonun kararlılığını kırmak yerine daha da büyüten bir motivasyon kaynağı oldu. 

Son yıllarda insani konvoylar, lojistik planlama, hukuk danışmanlığı, kriz iletişimi ve barışçı eylem eğitimleriyle daha profesyonel bir yapıya dönüştü. 

Yaşananlar, Sumud Konvoyuna katılan gönüllülerin denizcilikten güvenliğe, uluslararası hukuktan  medya stratejilerine geniş eğitimlerle çok başarılı bir hazırlık süreci geçirdiklerini gösteriyor.

Bu evrim, Sumud Filosu’nun operasyonel başarısında belirleyici rol oynadı. 

Artık Sumud hareketi, öncekilerden aldığı güçle daha geniş bir toplumsal tabana ulaşmış, onlarca gemi, birçok ülkenin sivil toplumundan yüzlerce aktivistin katılımı ve profesyonel koordinasyonla güçlü bir kurumsal yapı dönüşmüş durumda.

Bu, Filistin’e insani erişimi sağlama çabalarının bugün geldiği seviyenin tarihin birikimiyle güçlenmiş güçlü bir sivil inisiyatife dönüştüğünün göstergesidir. 

Farklılıklarla Büyüyen Küresel Vicdan Hareketi 

Konvoydaki insanların, dilleri, inançları, siyasi geçmişleri farklı olabilir ama hepsi insanlık adına ortak değerlerle hareket eden vicdan yolcuları. 

Onlar, farklılıkları bir kenara bırakıp ortak bir hedefe varmak için Gazze’ye insani yardım ulaştırmak ve karanlık ablukayı delmek için yelken açtı.

Konvoya en büyük katılımını sağlayan, Mavi Marmara’nın misyonunu sürdüren Türk aktivistler, milletimizin tarihinden aldıkları cesaretleriyle vicdan konvoyuna sancaktarlık yapıyor. 

İklim ve çevre mücadelesiyle öne çıkan İsveçli aktivist Greta Thunberg’ten Güney Afrika özgürlük mücadelesinin mirasını denizlere taşıyan efsanevi Nelson Mandela’nın torunu Mandla Mandela’ya kadar sembol isimlerde vicdan gemilerindeydi. 

Eski Barselona Belediye Başkanı Ada Colau’dan Filistin Asıllı Fransız Milletvekili Rima Hassan’a her meslekten aktivistler,  Sumud filosunu, sadece insani yardım taşıyan bir konvoy değil; dil, din, ırk ve coğrafya fark etmeksizin birleşmiş küresel vicdanın sembolü haline getirdi.  

Dalgaların ortasında İsrail zulmüne karşı dimdik durarak cesaret manifestosu yazan bu konvoy, geçmişin mücadelelerinden ilham alarak farklı kıtalardan gelen cesur yürekleri birleştiren bir kolektif vicdana dönüştü.  

Bu çeşitlilik, filonun hem sembolik hem de stratejik gücünü daha da pekiştiriyor.
Geçmişten bugüne uzanan ve durdurulamayan tüm bu insani konvoyların en büyük güç kaynağı vicdanlardan yükselen merhamettir. 

Çünkü vicdandan daha güçlü bir silah yoktur. Vicdan korkmaz, hesap yapmaz, sınır tanımaz. 

O, kalpten kalbe uzanan görünmez güçlü bir bağdır; insanı insan yapan, zulme tanıklık ettiğinde sessiz kalamayan derin bir iç sestir.

İsrail’in Gazze’de çocuk kadın demeden acımasızca uyguladığı soykırım, Sumud konvoyuna yapılan haydutça müdahale bu yüzden bir anda milyonlarca vicdanı harekete geçirdi. 

Türkiye’nin kıyılarında yankılanan sesler, dünyanın uzak limanlarında tutulan nöbetlerle birleşti; bir anda ortak bir dalgaya dönüştü. 

Limanlardan meydanlara yayılan bu dalga, siyasetin ya da diplomasinin çizdiği sınırların çok ötesindeydi.

Çünkü vicdanın haritası yoktur. 

O, farklılıkları aşar; dili, dini, milliyeti siler; geriye yalnızca insanlık kalır. 

Her engellenen yolculuk, aslında yeni bir yolun başlangıcıdır. 

Her susturulmak istenen ses, güçlenerek umudu daha da büyütür.

Bugün Sumud konvoyunun onurlu mücadelesi vicdanın sınır tanımaz gücünün kanıtıdır.

Çünkü insani yardım kutularının ağırlığından daha ağır olan şey, taşıdıkları umuttur. 

Ve umut, denizlerde kaybolmaz; bir kez yola çıktı mı, dalga gibi  hep büyür.

İşte bugün gördüğümüz manzara da budur: engellenmiş bir filo değil, küresel vicdanın yeniden doğuşu.

Ve bu yeniden doğuş, her yeni gün biraz daha büyüyerek, bir gün mutlaka ulaşılması imkansız görünen Gazze kıyılarına varacağına olan inancı artırıyor. 

İnsanlığın Kararlılık Kervanına Devletler de Katılmalı 

İsrail’in insanlık dışı müdahalesi, sadece gemilere yönelik bir operasyon değildir; evrensel bir vicdanın, sivil dayanışmanın hedef alınması girişimidir. 

Küresel kararlılık konvoyuna yapılan müdahaleyi “güvenlik” kavramıyla meşrulaştırmak, insani eylemi cezalandırmak demektir. 

İnsanlığa erdemli değerlerini hatırlatan bu vicdan yolcularının bir an önce serbest bırakılmaları ve kendilerine yönelik hukuksuz uygulamaların derhal sonlandırılması için dünya ayağa kalmalıdır. 

Bu barışçıl eylem, insanlığın onuru için omuz omuza verme çağrısı ve yükselen umududur. 

Filonun yaptığı yapamayan, cesareti ve kararlılığı gösteremeyen BM başta olmak üzere acziyet girdabında savrulan uluslararası mekanizmalar harekete geçmelidir. 

En azından bu konuda kararlılıkla müdahalede bulunmalı ve insani koridorların açılmasını sağlamalıdır.

Eğer BM ve devletler, bu kahramanların yayında olmazlarsa varlık sebeplerini kaybederken uluslararası hukukun yara almasına insanlık vicdanın denizde boğulmasına göz yummuş olurlar. 

Mikeno gemisi Gazze karasularına girerek aslında İsrail’in kirli ablukasını ve karanlık kuşatmasının delinebileceğini tüm dünyaya göstermiş ve büyük bir umut oluşturmuştur.  
Akdeniz’in masmavi sularından dünya geneline dalga dalga yayılan vicdan hareketinin  yanında olmak için protestolar, kitlesel gösteriler ve grev çağrıları yükselen umudu göstermektedir. 

Türkiye’den Malezya’ya, İtalya’dan İspanya’ya, Meksika’dan Kolombiya’ya İrlanda’dan Pakistan’a bir çok ülke yönetimi kınama açıklamalarıyla haydutluğa karşı sesini yükseltiyor. 

Özgürlük Filosu’nun ikinci dalgası, İtalya’nın Otranto kentinden 11 gemiyle Sumud Filosu’na destek vermek üzere yola çıktı bile. 

Amiral gemisi “Vicdan” (Conscience) ismini taşıyan bu ikinci dalgada 25 farklı ülkeden aktivistler iyilik rotasında yol almaya başladı. 

Doktorlarında yer aldığı şifa konvoyu, tıbbı malzeme taşıyor.  

Üçüncü dalga daha büyük bir organizasyonla hazırlanıyor. 

Eğer Filistin’i tanıyan devletler, sözlerin ötesine geçerek “her devlet en az bir gemi” ilkesiyle büyük bir insani konvoyu organize edebilirse; bu sadece karşı konulamaz bir güç birliği değil, aynı zamanda tarihin akışını değiştirecek diplomatik bir hamle olacaktır.

Sivil inisiyatifler devletlerle birleştiğinde hem büyük bir potansiyeli ortaya çıkarabilir hem de İsrail’in acımasızca sürdürdüğü soykırımı ve kirli ablukasını durdurabilir. 

İşte asıl “Filistin devletini tanıma” o zaman somut anlam kazanır.

Küresel sistemin iflasının, kurumların acziyetinin tartışıldığı bugünlerde şimdi sivil inisiyatiflerin öncülüğünde devletlerin de katılacağı daha büyük bir iyilik kervanının zamanı gelmiştir. 

O zaman belki açlıkla, ölümle, yıkımla imtihan olunan Filistin halkının çaresizliğinden yararlanılarak dayatılan teslimiyet planları yırtılarak gerçek ve adil bir barış mümkün olabilir. 

Aslında gerçek sınav sadece mazlum Filistin halkının değil tüm insanlığın imtihanıdır.

Bugün yaşanılanlar çivisi çıkmış dünyanın, karanlığa savrulmak istenen insanlığın geldiği durumun aynasıdır. 

Bir tarafta kötülüğün örgütlediği zulüm, acımasızlık ve canilik vardır; diğer tarafta ise iyiliğin, adaletin ve vicdanın safı. 

Bir tarafta karanlık, ölüm ve yıkım; diğer tarafta umut, direniş ve insanlığın ortak erdemlerinin yükselen sesi.

Bu sınav, diplomatik hesapların, jeopolitik çıkarların ya da uluslararası ikiyüzlülüklerin çok ötesindedir. 

Zulme sessiz kalan, caniliğe göz yuman herkes tarih karşısında sorumlu olacaktır.

Vicdanın yanında duranlar ise insanlık onurunun gerçek taşıyıcıları olarak anılacaktır. 

Tıpkı Küresel Sumud Filosu’nun cesur yürekleri gibi.  

Ertuğrul Cingil

Yorumlar2

  • Ali aksoy 1 gün önce Şikayet Et
    Yahudinin kafasında tek kilitlenmiş, Almanyada hayvan muamelesine muhatap olmuşlar,öldürülmüşlerdir ve o zaman dünyada kimsenin yahudiye yardıma gelmedigini unutmamaktadırlar.Onlar için geçerli olan,yahudi kanunu...göze göz,dişe diş.Almanlardan intikam,almanın parası,ve almanyanın avrupadan kovulan yahudilerin,tekrar avrupaya dönmesini temin etmek.Gaye Ukraynayı rusyadan koparma!
    Cevapla
  • Bayram 1 gün önce Şikayet Et
    Kuresel Sumud filosuna destek veren bütün aktivistleri can-ı gönülden tebrik ediyorum. Bunlar i nsanligin gercek kahramanlarıdır.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat