Gülen’in ölümünün ardından FETÖ kendi mezarını kazıyor

  • GİRİŞ20.10.2025 09:47
  • GÜNCELLEME20.10.2025 18:29

Karanlık terör örgütü FETÖ’nün elebaşı Fethullah Gülen’in ölümünün üzerinden bir yıl geçti.

Teröristbaşı Gülen için bir yıl önce ABD’nin New Jersey eyaletindeki Skyland Baseball Stadyumu’nda düzenlenen törende yaşananlar, gizemli bir tarikat ayinini andırıyordu.
QR koduyla giriş yapılabilen törende, FETÖ mensuplarının şapka ve maskelerle yüzlerini kapattığı, gözlük takarak kendilerini gizlemeye çalıştığı görülmüştü.

Naaşı, Hristiyan kardinallerin taşıdığı cenaze aracıyla getirilen teröristbaşı Gülen için adeta Protestan ayin ritüellerine benzeyen bir sahne kurgulanmıştı.

Tekbir getirilmesine izin verilmeyen, İncil’i andıran bölümlerin okunduğu, helallik istenmeyen ayinin ardından Gülen’in cenazesi, ABD kültürüne uygun olarak tabutla gömülmüştü.

Bu sahneleri “Katiyen tekbir getirilmeyecek diye ısrarla vurguladık” diyerek teyit eden Gülen ailesinin damadı ve FETÖ mollalarından Ahmet Kurucan, “Tabuta koyarken arkasına yastıklar koyarak kıbleye dönme meselesini de hallettik” sözleriyle tabutla gömülmeyi savunuyordu.

Gülen, bu ilginç ritüellerle Müslüman cenazelerinden çok Hristiyan ayinlerine benzeyen törenin ardından Pensilvanya’da, karargah olarak kullandığı FETÖ kampının bahçesine gömüldü.

Örgütün Kırılan Fay Hatları ve Derinleşen İç Kavga

Gülen’in ölümünden sonra FETÖ yapılanmasında dengeler sarsılmaya, fay hatları kırılmaya başladı.

Aslında örgüt içerisindeki taht kavgaları, yolsuzluk iddiaları ve hesaplaşmalar Gülen’in ölümünden önce başlamış ve derinden sürüyordu.

Gülen’in “kült liderliği” etrafında şekillenen terör örgütü içindeki bu çekişmeler artık açıktan ve sistematik biçimde yürütülüyor.

İlk olarak Gülen’in yeğenlerinden Ebuseleme Gülen’in, Cevdet Türkyolu, Mustafa Özcan, Adem Kalaç ve Barbaros Kocakurt gibi örgüt elebaşlarını hedef alarak sosyal medyada başlattığı yolsuzluk ifşaları tabanda ciddi sorgulamalara neden oldu.

15 Temmuz hain darbe girişimine ilişkin önemli itiraflarda da bulunan Gülen, teröristbaşının tanımadığını iddia ettiği Adil Öksüz’ün örgüt kampında ne tür karanlık faaliyetler yürüttüğünü tek tek anlattı.

Yeğen Gülen’in örgüt içindeki çıkar ağlarıyla ilgili açıklamalarını, FETÖ’nün güçlü mollalarından Osman Şimşek’in ifşaları takip etti.

Gülen’in 25 yılı aşkın süre en yakınında bulunmuş, 40 bine yakın özel mektup ve yazışmalarını kaleme almış olan Şimşek’in hedefinde de “Uzun Cevdet” lakaplı Cevdet Türkyolu, Mustafa Özcan ve ilişkili oldukları diğer isimler vardı.

Örgüt içinde dönen yolsuzlukları Gülen’e aktarmak istediği için Türkyolu tarafından yumruklandığı ve kamptan kovulduğunu anlatan Şimşek, “Ali Heyet” denilen yapının etkisiz kaldığını da ifade etti.

Bu ifşalara, Gülen sonrası “kolektif liderlik” modeli olarak tasarlanan, 40’a yakın 
kişiden oluşan “Ali Heyet” ile 12 kişiden oluşan “İcra Kurulu”na yönelik tepkiler eklendi. Tepkiler dalga dalga büyüyerek örgüt içinde sert rüzgarlara dönüştü.

Şimşek’in ifşaları, mektup tartışmaları ve yolsuzluk iddiaları; örgütün, “manevi liderlik değil, finansal menfaatler ittifakı” haline geldiğini açıkça ortaya koydu.

Vasiyet Tiyatrosu ve Mahkemeye Taşınan Miras Kavgası

Elebaşı Gülen’e yakın isimlerin itiraflarıyla başlayan iç hesaplaşmalar ve çıkar kavgaları daha sonra patlayan vasiyet kriziyle iyice derinleşti.

Gülen’in Amerika’ya gelirken getirdiği bavuldan çıktığı iddia edilen bir vasiyet, kardeşi Mesih Gülen başta olmak üzere aile üyeleri ve Abdullah Aymaz gibi örgüt elebaşlarının huzurunda açılmıştı.

Bu ilk vasiyetinde Gülen’in, 20 bin dolar telif ve 12 bin dolar civarında altın birikimi olduğunu, bunları da örgüt vakıflarına bıraktığını belirttiği görüntülü bir paylaşım yapıldı. 

Ancak aylar sonra, FETÖ’nün kapatılan Zaman gazetesi muhabirlerinden firari Ahmet Dönmez’in, İngilizce hazırlanmış ve resmi işlemler için ABD makamlarına sunulmuş ikinci bir vasiyeti ortaya çıkarması, örgüt içinde infiale yol açtı. Çünkü yeni vasiyette, maddi varlıkların 200 bin doların üzerine çıktığı ve tüm yetkilerin Türkyolu’nun yönetimindeki vakıflara bırakıldığı görülüyordu.

Mustafa Özcan’a yakın noter Ahmet İdil’in şahitliğiyle hazırlanan belgede imzalar birbirini tutmuyor, Gülen’in İngilizce bilmediği halde böyle bir vasiyeti nasıl imzaladığı sorgulanıyordu.

Vasiyetin ardında kimlerin olduğu kısa sürede ortaya çıktı: Cevdet Türkyolu’nun yanı sıra bacanağı Adem Kalaç, damadı Muhammet Yeşilyurt, Mustafa Özcan ve örgüt tartışmalarının odağındaki diğer isimler.

Örgütün kasasını elinde tutan Türkyolu ve ekibi, önce “vasiyet tiyatrosu” oynamış, ardından gizledikleri ikinci vasiyetle tüm miras sürecini kendi lehlerine çevirmeye çalışmışlardı.

Sahte belge iddiaları, çıkar suçlamaları ve güven kaybı örgüt içerisindeki hesaplaşmaları fırtınaya dönüştürdü. 

FETÖ elebaşının kardeşi Mesih Gülen, “50 yıldır saltanat sürenler çekilsin.” diyerek tepki gösterdiği ikinci vasiyetin sahte olduğunu öne sürüp mahkemeye başvurdu. Ancak Gülen’in kardeşinin mahkeme sürecine de gölge düştü. 

Arabulucuların devreye girmesi sonuç vermedi; Mesih Gülen’in avukatına baskı yapılarak davadan çekilmesi için tehdit edildiği iddia edildi.

Bu duruma tepki gösteren FETÖ tabanı, sosyal medya üzerinden organize olarak davaya destek olmak için GoFundMe gibi platformlarda yaklaşık 60 bin dolar topladı.

“İmza gerçekliği hakkında tanık beyanı” eklenen vasiyet davası şu anda Pensilvanya Monroe İlçesi Mahkemesi’nde devam ediyor.

Tartışmaların Odağındaki FETÖ’nün “CEO”su Uzun Cevdet

Tüm bu kirli sürecin odağında yer alan Cevdet Türkyolu, Amerika’da sahip olduğu ve karısıyla çocuklarının üzerine geçirdiği yaklaşık 10 evin yanı sıra Türkiye’de akrabaları adına devredilen 39 mülkle “gayrimenkul zengini” olarak biliniyor.

Gülen’in “Mebruke” isimli yeğeniyle evlenerek yıllardır teröristbaşının en yakınında yer alan Türkyolu, örgütün kirli para trafiğinde adeta “FETÖ’nün CEO’su” olarak görev yaptı.
Türkyolu’nun, örgütün illegal kasasını tuttuğu ve milyonlarca doları bulan kaynakları çeşitli alanlarda ticari işlere yönlendirdiği biliniyor.

Türkyolu’nun kontrol ettiği FETÖ vakıfları, himmet gelirleri, telif ödemeleri ve gayrimenkuller; örgüt içinde “servet savaşını” da tetikledi.

Mustafa Özcan, Abdullah Aymaz, Naci Tosun, Adem Kalaç ve Barbaros Kocakurt gibi isimlerle örgüt içi çatışma hattı giderek belirginleşti.

Örgütün Karanlık Gölgesi Mustafa Özcan’a Tasfiye

Bir yandan vasiyet krizi sürerken diğer yandan örgüt içinde tasfiyeler yaşanıyor.
Yıllardır perde arkasındaki örgütün en karanlık veliaht isimlerinden Mustafa Özcan artık hedefte.

FETÖ’nün tepe yönetimi olarak bilinen “Ali Heyet”te yapılan oylama sonucunda Özcan’la birlikte dört isim görevinden alındı. Özcan’ın yanı sıra sözde eski İstanbul imamı Ahmet Kara, Sait Aksoy, Mesih Gülen’e destek veren Recep Uzunallı’da tasfiye edilirken 2 kadın üyenin de bu karanlık heyete girdiği belirtiliyor. 

Özellikle Özcan’ın tasfiyesinin oy birliğiyle alınması, örgüt tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir iç savaş sürecinin de fitilini ateşledi. Çünkü Özcan, FETÖ’nün sadece “mali aklı” değil, aynı zamanda “gizli beyni” olarak tanınıyordu.

Terör örgütünün “Türkiye imamlığından” Hava Kuvvetleri imamlığına, Kaynak Holding Yönetim Kurulu Başkanlığından mahrem imamları yönetmeye kadar birçok kirli görevi yürüttüğü biliniyor.

Örgütün finans, istihbarat ve atama mekanizmalarını yönlendiren Özcan, “Ali Heyet”ten tasfiye edilirken ona yakın Talip Büyük gibi isimler de fon dolandırıcılığı iddialarıyla FETÖ’nün 12 kişilik “İcra Heyeti”nden çıkarıldı.
Büyük’ün, örgütün Türkiye’den kaçırdığı ve İngiltere’deki fon hesaplarında tutulan paraları kendi hesabına geçirdiği iddia ediliyor.

Ayrıca Özcan’ın geçmişte kaldığı Mısır’daki örgüt imamının da yolsuzluk iddialarıyla görevden alındığı belirtiliyor.

Örgüt yönetiminde “gençleşme” bahanesiyle yapılan bu temizlik hamlesi, FETÖ’deki liderlik kavgalarını derinleştirme potansiyeli taşıyor.

Çünkü 14 yıllık yasak aşkıyla evlenerek lüks bir villaya taşınan Özcan, bu kararı “örgütü bölme girişimi” olarak değerlendiriyor ve kavgayı büyütüyor.

Artık Pensilvanya’daki FETÖ kampı, “kirli taht oyunlarının sahnesine” dönüşmüş durumda.

İç Kavgalarla Boğuşan FETÖ’de Finansal Kriz Büyüyor

Yönetim krizi derinleşirken FETÖ’nün başta sözleşmeli okullar (charter school) ve STK ile lobi yapılarında da ciddi daralmalar yaşanıyor.
Bir zamanlar Amerika’da “sivil toplum” maskesiyle geniş bir ağ kuran FETÖ, bugün kendi gölgesine sığınmış bir yapı haline geldi.Örgütün yıllarca eğitim kurumları, STK’lar, lobi şirketleri ve medya kurumlarıyla beslediği örümcek ağı çözülüyor.

ABD genelinde 40’tan fazla eyalete yayılmış vakıf ve sözleşmeli okul ağı, daralan fonlar ve azalan bağışlarla sarsılıyor.

Örgütün en güçlü kurumlarından Niagara Foundation’ın geliri 2015’te 1 milyon 150 bin dolarken, 2024’te 113 bin dolara düştü.Rumi Forum, Peace Islands Institute ve Atlantic Institute gibi yapılar da benzer şekilde yüzde 60 ila 80 arasında gelir kaybı yaşıyor.
Türkiye’den gelen himmet akışının 15 Temmuz sonrası kuruması, bağış ve sponsorluk gelirlerinin azalması, örgütün finansal kaynaklarını daraltıyor.

FETÖ’nün ABD’deki yıllık 800 milyon doları aşan bütçesiyle en büyük gelir kapılarından biri olan 170’e yakın charter okul ağı da çatırdıyor.

H-1B vizesi, örgüt içinde “Amerikan rüyasına bilet” olarak pazarlanıyordu. Bu vize sayesinde Amerika’ya taşınan öğretmenlerin maaşlarından yapılan kesintiler “himmet” adıyla örgüt kasasına aktarılıyor, okul harcamaları da FETÖ şirketleri üzerinden şişirilmiş faturalarla yürütülüyordu.

Örgüt yıllarca bu sistemi hem para hem de insan kaynağı transfer aracı olarak kullandı.
ABD yönetimlerinin vize maliyetlerini artırması ve denetimleri sıkılaştırmasıyla bu karlı sistemin çarkları durma noktasına geldi.

Bir dönem Beyaz Saray koridorlarında dolaşan, ABD Kongresi’ne kadar uzanan lobi faaliyetleri yürütebilen “diyalog”, “eğitim” ve “barış” maskeleriyle milyon dolarlık ağ kuran örgüt, bugün kendi iç hesaplaşmasının enkazı altında çöküşe sürükleniyor.

FARA (Yabancı Ajan Kayıt Yasası) uygulamaları ve diplomatik baskılar, örgütün “etki satın alma” yöntemlerini büyük ölçüde felç ediyor.

Artık FETÖ’nün adı, güçlü bir ağın simgesi değil, “dağılan bir yapının kalıntısı” olarak anılıyor. Kısacası, post-Gülen döneminde FETÖ’nün ABD’deki imparatorluğu çözülme, küçülme ve itibarsızlaşma evresine girdi.

FETÖ Parçalanırken Elebaşlarının İade Süreci Canlanabilir

ABD’deki göçmen politikalarının “şüpheli ağlara” kadar genişleyebileceği yorumları, FETÖ’nün varlığı için kırmızı alarm anlamına geliyor.

Trump ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında güçlü ilişkiler, ABD ile Türkiye arasında son dönemde artan diplomatik yakınlaşma örgütün manevra alanını daraltıyor.
Bu olumlu iklim, FETÖ’nün yönetim kadrosundaki birçok ismin iade dosyalarının yeniden gündeme gelmesini sağlayabilir.

Mali kaynaklardaki daralma, bağış ağlarındaki çözülme ve FBI ile IRS gibi kurumların artabilecek denetimleri, örgütü iyice köşeye sıkıştırabilir.

FETÖ’nün Amerika’daki üst yapısı ile Avrupa, Asya ve Afrika’daki bölge sorumluları arasındaki güvensizlik derinleşiyor.Bu gidiş, örgütün bölgesel olarak daha “lokalleşmiş”, merkezi bağları zayıflamış kırılgan bir yapıya dönüşebileceğini gösteriyor.

İç ifşalar zincirinin sürmesiyle ortaya çıkabilecek yeni belgeler, örgütün karanlık geçmişine dair soruşturmaları tetikleyebilir.

Gülen’in ölümünden bir yıl sonra FETÖ, bugün iç hesaplaşmaların, çıkar çatışmalarının ve fon kavgalarının içine sıkışmış durumda. Bunlar sadece çatışmalar değil, çözülmenin de açık işaretleri.

Bir dönem “altın nesil” olarak anılan kadrolar, şimdi birbirlerini en ağır ifadelerle suçluyor.
Bir zamanlar “mahrem” denilen sırlar artık örgüt içinden sızıyor. Tasfiyeler derinleştikçe ifşalar artıyor, ifşalar arttıkça örgüt kendi kendini tüketmeye devam ediyor.

Ortada birbirine güvenmeyen, farklı çıkar gruplarına bölünmüş, Gülen’in gölgesinden çıkamayan, kendi iç çelişkileriyle boğuşan bir yapı var.

Artık bir elebaşının değil, birbirine düşmüş çıkar gruplarının örgütü haline gelen FETÖ içinde “fesih” tartışmaları bile açıkça dile getirilmeye başlandı.

FETÖ, karanlık geçmişi ve ihanetleriyle tarih sahnesinden sessizce çekilmeye değil, gürültülü bir çöküşe doğru ilerliyor.

Gülen’in ölümüyle hızlanan bu süreç, örgütün kendi mezarını kazmaya başladığını gösteriyor.

Ertuğrul Cingil

Yorumlar32

  • Murat gözükara 3 saat önce Şikayet Et
    Bu saatten sonra fetöcüleri sağ almayın....hırıstiyan uşakları..fetö vatikanda kayıtlı papazdır.....uyanın
    Cevapla Toplam 7 beğeni
  • Dobraci izmir 3 saat önce Şikayet Et
    Almanya çok sayıda fetöcü öğretmen,akademisyen maaş veriyor İzmir üniversitesi Fatih koleji bünyesinde fizikçi,özhan hoca Almanya'da görev yapıyor Fen ders genel müd.yardm.Fizikçi Halil incebacak Almanya'da görev yapıyor bunlar Türkiyede aranıyor
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Dobraci izmir 3 saat önce Şikayet Et
    Fetö,şirketlerde,gezilerde,münibüste,ev hanımı günlerde faaliyet gösteriyor.100 bin kişi fetöye nakit yardım veriyor
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Dobraci izmir 3 saat önce Şikayet Et
    Fetönün özel okul ve dersaneleri isimleri : Doğru cevap ders Boğaziçi ders.sınav dersaneleri şubeleri,çözüm ders şubeleri,limit der.Fen bilimleri şubeleri,delta koleji,okyanus koleji,simya koleji devlet uyuma acilen tarama operasyon yap ben 30 yıldır fetöyü yakından takip ediyorum.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • UYAN 4 saat önce Şikayet Et
    Her BATIL hareket ve Düşünce yapısı ve yapılarında olduğu gibi !.. HAK geldi ! BATIL zail oldu... Bu ve bunun gibi oluşumların tek isteği ve hedefi vardır... DÜNYA SEVGİSİ ve AŞKINA ulaşmak.. Kendini ve çevresindekileri en fazla 50-60 yıllık krallık için, saltanat için CEHENNEME ABONE olma !.
    Cevapla Toplam 9 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat