Bu satırların yazarı 1953 Kadıköy doğumludur.

Ve 58 senedir de hep Kadıköy’de oturmuştur.

Ve de, doğal buluyorum, koyu bir Fenerbahçelidir.

Doğma büyüme Kadıköy’lü olup da başka takımları tutanlara da şaşmışımdır.

En nihai analizde futbolda takım tutmak biraz mahalle, kasaba, şehir takımını tutmaktır.

Dünyanın her yerinde de biraz böyledir.

İzin verirseniz, bu yazımda gündemdeki şike meselesi ile siyasi bir konu arasında bağlantı kuracağım.

Bu şike meselesini, daha ortada bir yargı kararı dahi yokken, Balyoz davasına benzettim.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst kademelerine kadar çok ciddi suçlamalar, darbe planları iddiaları var.

Bu suçlamalar, iddialar doğru mu, yanlış mı ben de bilemem, kimse bilemez, yargı karar verecek.

Ama, elimizi vicdanımıza koyalım ve şu soruyu kendimize, etrafımıza soralım: Türkiye’de asker bu işlere bulaşmamıştır, darbe planları asla yapmamıştır, darbe girişimleri yalandır diyebilecek kaç kişi vardır?

TSK için de esas sorun budur, vatandaşların çok büyük bölümünün Balyoz iddianamesinin içeriğine inanması, kendi ordusunun bunları yapmayacağını söyleyememesidir.

Fenerbahçe’nin ve diğer takımların esas meselesi de TSK’nın yukarıda belirtmeye çalıştığım meselesiyle aynıdır.

Bugün kaç tane aklı başında Fenerbahçeli, Fenerbahçe takımı, Başkanı asla şikeye karışmazı, karışmamıştırı gönül rahatlığıyla söyleyebilir?

TSK’ya, Fenerbahçe’ye yöneltilen darbe, şike suçlamaları doğrudur, yanlıştır, iftiradır bilemem ama söz konusu iftiraların iki çok önemli kurumumuza da maalesef yakıştığı ortadadır.

İşin en üzücü yanı da budur.

Balyoz ve Şike davaları nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın bu acı gerçek değişmeyecektir.

Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz

(Eser Karakaş - Star)